Bahoz Erdal: Suriye Rejimi Kürtlere ve YPG'ye teşekkür etmeli

Bahoz Erdal: Suriye Rejimi Kürtlere ve YPG'ye teşekkür etmeli

PKK'nin Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanlarından Doktor Bahoz Erdal, Stêrk TV’nin Özel Program’ına konuk oldu. Rosida Mêrdin’in sorularını yanıtlayan Erdal, Suriye'de Kürt Sorunu'nun çözüm yerinin Şam olduğunu dile getirerek, Suriye Rejimi'nin mücadelesinden dolayı Kürtlere ve YPG'ye teşekkür etmesi gerektiğini dile getirdi.

Bahoz Erdal'ın konuşmasının öne çıkan bölümleri:

Suriye'de Kürt Sorunu'nun çözüm yeri Şam'dır

Öncelikle belirtmek isterim ki; Suriye’de ve Rojava’da Kürt meselesinin çözüm yeri Şam’dır. Suriye’nin Kürt ve demokrasi sorunu Suriye sınırları içinde ve Şam yönetimiyle çözülebilir. Çözümün adresi Şam’dır. Bu hem Rojava’daki halkımız hem de Suriye’deki tüm halklar için böyledir. Suriye hükümeti için çözüm yolu da Kürt halkıyla doğru bir diyalogdan geçmektedir. Suriye hükümeti Kürt fobisini aşmalıdır. Kürtlerin ayrılıkçı olduğu, Suriye’yi parçalamak istedikleri, dış güçlere bağlı oldukları biçiminde geliştirilen propagandalar doğru değildir, gerçek dışıdır.

Hem devrim öncesindeki hem de devrim sürecindeki pratik somut olarak ispatlamıştır ki, Rojava Kürtleri Suriye’yi parçalamaya dönük herhangi bir girişimde bulunmamışlardır. Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye özerk yönetimi Arap halkı ve bölgedeki tüm halklarla Reqa’dan Dêrezor’a kadar bir ittifak oluşturmuşken, bir ittifaktan da öte ortak bir yaşam yaratıp bunu geliştirmenin çabası içerisindeyken nasıl oluyor da ayrılıkçı oluyorlar?

Eğer Kürtler Rojava'da ayrılıkçı, bölücü olsalardı Arap halkıyla bu kadar birliktelik, ortaklık geliştirmezlerdi. Reqa’yla, Dêrezor’la uğraşmazlardı. Sadece kendi bulundukları yerleri değil, tüm Suriye’yi korumaya çalışmazlardı. Bu hakikat ayan beyan ortadayken Suriye rejimi Kürt fobisini artık bir kenara bırakmalıdır.

Bir de Suriye rejimi Rojava’daki Kürt halkını ve onun özerk yönetimini düşmanı olarak görmemeli, onlara düşman muamelesi yapmamalı, sanki uluslararası güçlere angajeymiş gibi bakmamalı. Çünkü bu hem doğru değildir, gerçeklikle alakası yoktur hem sorunu çözmez, hem de doğuracağı sonuçlar rejim için iyi olmaz.

Eğer rejim bu dille, bu üslupla Kürtlere yaklaşırsa Erdoğan’ın ajandasına hizmet etmiş olur. Erdoğan Suriye rejimini Kürtlere karşı kışkırtmak istiyor. Suriye hükümeti ile Kürtler arasında çelişkileri derinleştirmek istiyor. Kürtleri ayrılıkçı, bölücü gibi göstermek ve böylece Suriye rejimini Kürtlerden korkar hale getirmek istiyor. Bu, Erdoğan’ın konseptidir. Eğer Beşar Esad Kürtlere bu temelde yaklaşır ve bu üslupla konuşursa Erdoğan’ın ajandasına hizmet etmiş olur.

Rojava halkının tutumu olmasaydı şimdi Rejim de olmazdı

Erdoğan’ın ajandası nedir? Suriye’yi işgal etmektir. Bu yüzden diyoruz ki, her şeyden Kürtlerin ve Şam merkezi hükümetinin ilişkilerinin yeniden düzeltilmesi gerekiyor. Ve bu köklü bir şekilde olmalıdır. İçinde kandırma olmamalıdır. Bu ilişkilerin derinlikli bir şekilde ele alınması gerekiyor. Yoksa ne Suriye’de istikrar olur ne de rejim kendini ayakta tutabilir.

Suriye rejimi unutmasın ki, eğer YPG kurulmamış olsaydı, Rojava halkının ve özerk yönetimin yürüttüğü siyaset olmasaydı şimdi ortada rejim diye bir şey kalmazdı. Hatta Türk devleti ve Türk devletine bağlı olan ayrılıkçı çeteler bu konuda Kürt halkını suçlamakta, “siz olmasaydınız, rejimi yıkmıştık” demektedirler. Eğer Kürtler Efrîn’de, Halep’te çetelere ve Türk devletine yardım etmiş olsaydı rejim Halep’te kalabilir miydi? Halep gitseydi Suriye rejimi ayakta kalabilir miydi? Cizire’de de durum aynen böyle değil midir?

Suriye Rejimi Kürtlere ve YPG'ye teşekkür etmeli

Kürtlerin sergilediği tavır ve aldıkları tutum bugün Suriye’nin Türk devletinin ve çetelerinin eline geçmemesinin en büyük sebebidir. Şam rejimi bunun için YPG’ye, Kürt halkına teşekkür etmelidir. Onlar olmasaydı şimdi ortada Suriye’nin toprak bütünlüğü diye bir şey kalmazdı, Türk devleti her bir yeri işgal edip Türkiye’ye bağlardı. İskenderun'u nasıl ilhak etti? İskenderun’da yaptığını şimdi de Cerablus’ta, Efrîn’de yapmaktadır.

Şam yönetimi Kürtlerin son 7 yıldaki tutumunu doğru okumalı, bu temelde Kürtlerle yeni ve köklü bir ilişki geliştirmelidir. Eğer bu ilişki Kürtlerin ve haklarının kabulü temelinde gerçekleşirse bu Suriye’nin ve hatta rejimin geleceğini garanti altına alır. Ama Kürt düşmanlığı devam ederse, Rojava’daki Kürtlerin tasfiye edildiğini varsayarsak sonra sıra Şam’a gelecektir. Bu nedenle Şam yönetimi geleceği düşünerek meselelere bakmalı, Arap şovenizmi gözlüğünden bakmamalı ve Kürt fobisinden kurtulmalıdır. Eğer böyle olursa Suriye’nin geleceği için yeni bir sayfanın açılmasına vesile olur.

Saldırı Kürtleri birleştirdi

Türk devletinin Serêkaniyê ve Girê Spi’ye dönük gerçekleştirdikleri saldırı bir yandan Kürt halkının ulusal birliğinin güçlenmesine hizmet etti. Erdoğan her ne kadar Kürtleri parçalamak ve birbirine düşürmek istese de yaptığı bu saldırı Kürtleri birleştirdi. Bu bir gerçektir. Ruhsal anlamda, duygusal anlamda tüm Kürtleri yekvücut haline getirdi ve bu saldırı karşısında hepsi ayağa kalktı. Kürdistan’ın dört parçasında, yurt dışında ve dünyanın birçok yerinde böyle oldu.

Güney Kürdistan halkı saldırının ilk gününden şimdiye kadar gerçekten de çok güçlü ulusal ve Kürdistani bir tutum sergiledi. Güney Kürdistanlı gençler direnişe gidip katıldı, halkın her kesiminden insanlar katıldı, aydınlardan tutalım basın ve medyaya kadar hepsi olumlu rol oynadı. Hakeza Doğu Kürdistan’da da halkımız direnişi sahiplendi. Kuzey Kürdistan'daki halkımız üzerinde ne kadar büyük bir zulüm ve terör yürütülüyor olsa da Kuzey’deki halkımızın yüreğinin Rojava Kürdistanı ile birlikte olduğunu Kobanê’deki tutumundan biliyoruz. Kuzey Kürdistan’da da direnişi sahiplenme eylemleri oldu.

Kürtler her yerde aynı sloganları haykırdı, aynı duyguları yaşadı. Herkes gördü ve anladı ki, bu saldırı sadece Serêkaniyê’ye dönük değildir, tüm Kürtlere dönüktür. Her Kürt insanı bunu hissetti ve anladı. Bu çok önemlidir. Kürt medyasının tümü ilk defa tek ses oldu. Aydınlar, sanatçılar, Kürt toplumundaki tüm kesimler çok güçlü bir Kürdistani tutum sergilediler. Kürt halkının her yerde sergilediği bu tutum neyi ifade etti?

Kürt halkının ulusal birliğinin halkımızın geleceği için en hayati gereklilik olduğunu hepimize gösterdi. Bu gerekliliği en başat gündem haline getirdi. Kürtler birbirine daha çok yakınlaştı. Bu çok iyi ve olumlu bir gelişmedir. İnsanlarımız artık Hewlêr’de, Süleymaniye’de, Mahabad’da Serêkaniyê’nin acısını yüreğinde hissediyor. Amed’de, Avrupa’da Kobanê’nin acısı hissediliyor. Bu şekilde ulusal bir ruh gelişti.

Türk Devleti tavizlerle Lozan'ı imzalattı

O dönemde önce Sevr anlaşması vardı. Her ne kadar yeterli olmasa da en azından Kürtlere bağımsızlık hakkı tanıyordu, Kürtlerin adı geçiyordu. Ama ondan 3 yıl sonra Lozan anlaşması yapıldı. Peki Lozan neydi? Kürtlerin yok sayılmasıydı. O 3 yıl içerisinde niye Sevr’den Lozan’a gelindi? Çünkü o zaman Kürt hareketleri zayıftı, her hareket bir diğeriyle uğraşmıyor, ilişkilenmiyor, “onların ateşinde yanmayayım” diyerek uzak durup sadece kendini düşünüyordu.

Diğer yandan da Türk şovenizmi çok aktif çalışıyordu, herkese tavizler veriyordu. Amerika’ya, o dönemin Rusya’sı olan Sovyetlere, Avrupa devletlerine tavizler vererek Kürtleri yok sayan Lozan anlaşmasının imzalanmasını sağladı. Şimdi içinden geçtiğimiz süreç tamamen o zamanki gibi değildir. Kürt hareketleri şimdi daha güçlüdür.

Son birkaç yılda Kürtler DAİŞ’e karşı yürüttükleri mücadeleyle epey öne çıktılar. Askeri, siyasi, toplumsal ve diplomatik anlamda birçok fırsat ve imkan doğdu. Kürtler için Sevr’den daha büyük imkanlar açığa çıktı. Ama şimdi de Türk şovenizmi ve diğer sömürgeci güçler günümüzde Lozan’dan daha beter bir Lozan’ın gelişmesi için yoğun çabalıyorlar. Şu anda bunun mücadelesi ve savaşı veriliyor.

Til Rifat katliamı ne kazadır ne de tesadüftür

Erdoğan’ın yaptıklarıyla Çiller’i kat be kat aştığını ama akıbetinin Çiller’den beter olacağını kaydeden Erdal’ın röportajından öne çıkanlar şu şekilde:

Türk ordusu  Til Rifat’ta halkımıza ve Efrînli çocuklara yönelik bir katliam gerçekleştirdi. Bu katliamda 10 insanımız şehit düştü ve bunlardan 8’i de çocuktu. Bir yandan şehri bombaladılar, diğer yandan da bir okulu bombalayarak bu katliamı yaptılar.  Til Rifat’taki katliamın bu dönemde gerçekleşmesi ne tesadüfen gerçekleşen bir olaydır ne de bir kazadır. Çünkü  Til Rifat’ın haritası Türk devletinin elindedir, okulların şehrin neresinde olduğunu biliyorlar.

Hakeza keşif uçakları sürekli uçmakta ve yeri gözetlemektedir. Bu yüzden nerenin kime ait olduğunu, okul mu, yerleşim yeri mi olduğunu görmekte ve bilmekteler. Bundan dolayı yaşanan katliam bir kaza gibi değerlendirilemez. Bir tesadüf olarak da görülemez. Bu saldırı kasten ve bilinçli bir şekilde Efrînli çocukları katletmek için yapılmış bir saldırıdır.

Bölgede kısa vadede çözüm ve barış mümkün değil

Rojava’daki halkımız Kürdü, Arabı ve Asuri-Süryanisiyle anladı ki, bölgedeki savaş kısa süreli değildir ve sadece Suriye’nin durumuyla bağlantılı da değildir. Irak'la, diğer yerlerle ve tüm bölgeyle alakalıdır. Bu savaş süreci daha da sürecektir ve kısa vadeli bir barış, çözüm ve sükünet mümkün değildir. Olsa bile uzun süreli değildir.

Kuzey-Doğu Suriye’deki halkımız büyük fedakarlıklar yaptı. Evleri, köyleri ve şehirleri hem El Nusra hem de DAİŞ tarafından kaç kez yakıldı ve yıkıldı. Şimdi de sömürgeci Türk devleti tarafından aynısı yapılmaktadır. Ama halkımız bunlardan gerekli tecrübeyi aldı. Bu yüzden herkes direnişe ve savaşa hazır olmalı. Eğer onurumuzla huzurlu bir şekilde yaşamak istiyorsak direnişe ve savaşa hazır olmalıyız. Çünkü bölgede bir savaş durumu var, bu savaş kendisini herkese dayatmaktadır.

Eğer direnişe ve savaşa hazır olmazsak onurlu ve huzurlu bir yaşamı elde edemeyiz. Maalesef bu direniş ve savaş sürecinde yıkım var, ölüm var. Karşımızdaki düşmanın adı her ne kadar Türk devleti olsa da özünde DAİŞ’tir, DAİŞ zihniyetidir ve DAİŞ yöntemlerini tatbik etmektedir. Rojava halkımızın ve tüm Suriye halkının bu insanlık dışı vahşi zihniyet karşısındaki direnişinin bundan sonra çok daha güçlü yürüyeceğine inanıyoruz. Türk devletinin düşmanlık üzerine kurulu soykırım siyasetinin faturasının bedeli ağır olacaktır.