İktidarın Öcalan hamlesi nasıl yorumlanmalı?

T24'te "Öcalan’a avukat izni: Yumuşama isteği var; yol haritası yok" başlıklı bir yazı kaleme alan Murat Sabuncu iktidarın Öcalan'a avukat izni vermesinin ardında seçimi kazanma arzusunun mu yoksa yeni bir kürt açılımına duyulan ihtiyacın mı yattığını irdeledi.

İktidarın Öcalan hamlesi nasıl yorumlanmalı?

T24'te "Öcalan’a avukat izni: Yumuşama isteği var; yol haritası yok" başlıklı bir yazı kaleme alan Murat Sabuncu iktidarın Öcalan'a avukat izni vermesinin ardında seçimi kazanma arzusunun mu yoksa yeni bir kürt açılımına duyulan ihtiyacın mı yattığını irdeledi.

Murat Sabuncu yazısının bir bölümünde şu görüşleri dile getirdi:

Adalet Bakanı’nın ağzından Öcalan’a uygulanan yasağın (tecridin) kaldırıldığının açıklanması kritik noktaya gelen açlık grevlerini belki de sonlandıracak. Hatırlayalım Leyla Güven 190 gündür, diğer HDP’li vekillerden Murat Sarısaç, Dersim Dağ, Tayip Temel 75 gündür açlık grevinde. Aynı şekilde 16 Aralık’tan beri yani 150 günü aşkın bir süredir cezaevlerinde de yüzlerce mahkûm açlık grevi yapıyor.

Gelelim kritik soruya. İktidar daha doğrusu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu hamleyi seçim için mi yapıyor? Görüşlerine başvurduğum süreçler konusunda bilgi sahibi iki milletvekili ve bir siyasi analist şunları anlattı:

-Birincisi seçimleri tabii önemsiyorlar. Ancak iş bu kadar basit değil. Dışarıda yaşanan büyük sıkışmanın (ABD-Rusya arasında hem S-400 hem Suriye konusunda) bir sonucu olarak da okumak gerekir. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin Türkiye’deki yetkililerle bu konuda yoğun teması var. Mart sonunda Jeffrey’nin açıklamasını hatırlayın. Ne demişti:

 “Türkiye ile Türk sınırının belirli bir kısmında YPG güçlerinin olmadığı güvenli bir bölgenin oluşturulması için çalışıyoruz. Çünkü Türkiye, YPG ve onun PKK bağlantıları konusunda çok rahatsız ve biz de bunu anlıyoruz. Başkan Trump bunu net bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletti. Ancak bazıları Kürt olan SDG ortaklarımızın kimse tarafından kötü muamele görmesini de istemiyoruz. Herkesin ihtiyacını karşılamaya çalışan bir formül üzerinde çalışıyoruz…”

‘Türkiye’nin hassasiyetlerini’ anlayan ama SDG’den de vazgeçmeyen tavır. Buna dikkat edin.

-İkincisi belki de vahimi. Erdoğan ‘Yeni çözüm süreci yok’ diyor. Bu cümle hem doğru hem değil. Doğru çünkü içeride iyice gerilen hava dışarıdaki sıkışmışlık-baskı bir yumuşama isteğini-mecburiyetini doğuruyor. Konuştuğumuz kimi AKP’li vekiller ‘gelecekten umutlu’… Arayış var yani… Ama öte yandan Erdoğan’ın-iktidarın bir yol haritası yok. Çok küçük bir çalışma ekibiyle kısa vadeli hamleler yapıyor. Ancak barış, istikrar kritik konular. Üstelik daha önce yarım kalmış umutlar var…

Yukarıda aldığım bilgilerden satır başlarını yazdım. Şunu eklemem gerekiyor. Erdoğan sadece İstanbul seçimlerinde Kürt oylarını almak için böyle bir hamle yapıyorsa, istediğini aldıktan sonra seçimler geçince her şey eskisi gibi belki de kötü olacaksa (burada Kürt seçmenin duruşuyla ilgili bir durumdan bahsetmiyorum) Türkiye’nin önümüzdeki yıllarını daha da zor-sıkıntılı geçireceğini düşünüyorum.

Yok başta Kürt sorunu büyük yara almış adalet sistemi ile ilgili memlekete nefes aldıracak, toplumun tüm kesimlerinin desteğini alacak bir plan yapılacaksa sadece dar kadrosuna sıkışmayan bir hamle olacaksa bunun dikkatle izlenmesi gerekliliğini görüyorum.

Erdoğan’ın bu arayışının dışarıdaki sıkışmışlık kadar; CHP’den HDP’ye İyi Parti’den Saadet’e muhalefetteki sıkı duruş ve kitleleri etkileme kapasitesindeki artışın sebep olduğu aşikâr.

Yazıyı iktidarın çok sert sözlerle eleştirildiği TÜSİAD toplantısının kapalı bölümünden bir anektotla bitirmek istiyorum. İçerideki iş insanlarından birini aktardığı not şöyle:

“Kapalı bölümde de iktidara sert eleştiriler sürdü. Hatta konuşmak için söz alanlar sertlik derecesi yükseldikçe fazla alkış aldı. Ancak aramızda ‘acaba ekonominin başından damat Berat Albayrak alınsa işler düzelir mi?’ diyen küçük bir grup da var idi. Albayrak bu işi yapamadı ama başkanların söylediği gibi hukuk, adalet, demokrasi olmadan sadece Albayrak görevden alınsa ne olur ki..”