'YPG'nin Kürt devleti kurmaktan vazgeçtiği yönünde söz verdiği görülüyor'

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Ankara’nın önceliğinin “Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmaması” olduğunu belirterek, “Türkiye’nin olmazsa olmaz koşulu bu. Eğer Beşar Esad YPG ile konuşur ve Türkiye’ye gerekli garantileri verirse o zaman yeni bir müzakere sürecine girilecek” dedi.

'YPG'nin Kürt devleti kurmaktan vazgeçtiği yönünde söz verdiği görülüyor'

Türkiye ile Suriye arasında 11 yıl sonra Rusya’nın öncülüğünde ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik çabalar sürüyor. İki ülke savunma bakanları arasında yapılan görüşmenin ardından Şubat ayında dışişleri bakanları arasında da görüşme olacağı öngörülüyor.

Ancak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında görüşme olup olmayacağı henüz net bilinmiyor.

Şam yönetimi, ilişkilerin tamamen normalleşmesi konusunda Türkiye’ye iki temel şart koşuyor. Bunlardan birincisi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye topraklarından çıkması, ikincisi ise Türkiye’nin muhalif silahlı gruplara olan desteğini geri çekmesi.

Rûdaw TV’nin bültenine  konuk olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, iki taraf arasında yaşanan durumu değerlendirdi.

“Türkiye hemen geri çekilme niyetinde değil”

Prof. Dr. Bağcı, Esad’ın bu taleplerine Türkiye’nin nasıl bir yanıt verebileceğine ilişkin, “Türkiye’nin ne yapacağı sorusu Suriye rejiminin beklentileri ile doğrudan orantılı. Öncelikli olarak dışişleri bakanlarının bri araya gelmesi önemli. Daha önce de savunma bakanları bir araya gelmişti. Bu yıl içerisinde iki cumhurbaşkanı arasında görüşme olur mu onu bilemeyiz. Ama şu ana kadar görüldüğü kadarıyla Suriye doğal olarak kendi sınırlarının özellikle Türkiye’nin bulunduğu alanlardan geri çekilmesi yönünde talepte bulunacak. Bu kendisi açısından çok doğal. Türkiye açısından da bakıldığında eğer merkezi yönetim Türkiye’ye gerekli güvenceyi verirse ki bu görüşmeler esnasında ortaya çıkacak, Türkiye’de bulunan 4 milyon Suriyelinin geri gönderilmesi, onların güvenceye alınması gibi teknik konular var. Bunları konuşmak gerekecek. Ama gördüğüm kadarıyla Suriye böyle bri talepte bulundu diye Türkiye hemen geri çekilme niyetinde değil. Geri çekilme başlı başına uzunca bir süreç gibi olacak” yorumunu yaptı.

“Kürt devleti kurulması yönünde Türkiye’nin karşı tavrı devam edecek”

Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın açıklamalarının Türkiye’nin pozisyonunu açıkça gösterdiğini vurgulayan Bağcı, “Rusya ve ABD’nin bu çerçevede Türkiye ile işbirliği yapması kaçınılmaz gibi gözüküyor. Hangi açıdan? Özellikle Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulması yönünde Türkiye’nin karşı tavrı devam edecek. Son dönemde yapılan açıklamalara da baktığımızda, özellikle YPG’nin bir Kürt devleti kurmaktan vazgeçtiği yönünde Batılı devletlere bir söz verdiği görülüyor. Eğer öyle olursa işler daha da kolay olacak. Yani merkezi hükümetle YPG arasındaki görüşmelerde bir Kürt devleti ortaya çıkmayacaksa ve Türkiye’ye güvence verilecekse o zaman Beşar Esad’ın bu önerileri görüldüğü kadarıyla hükümet tarafından gündeme alınabilir ve tartışılabilir” ifadelerini kullandı.

“İran devre dışı kaldı”

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, “YPG ve Rojava Özerk Yönetimi sürekli Suriye’den ayrılmak ve Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmek gibi bir amaçlarının olmadığını belirtiyor. Hatta Türkiye ile diyalog kurmak istediklerini açıklamalarında dile getiriyorlar. Türkiye’de Suriye’deki Kürtlere dönük böyle bir adım atmaya hazır mı?” sorusuna, şu yanıtı verdi:

“Zannediyorum evet. Çünkü artık geçmişi değil geleceğe yönelik senaryolar üzerine konuşmalıyız. Bu senaryolar içerisinde de eğer Suriye yönetimi ile Kuzeydeki Kürt yönetimi ve YPG arasında bir mutabakata varılır ve her ikisi de birlikte hareket ederlerse Türkiye’ye de yeterince güvence verirlerse neden olmasın diye düşünüyorum. Yani Türkiye’nin bir defa buradaki Suriyelileri geri gönderme gibi bir politikası var. Bunun yanı sıra şu anda bulunduğu coğrafyalardaki güvenliği de devam ettirmek durumunda. Neye göre? Astana anlaşmasına göre. Bence burada asıl kaybeden İran olacak gibi gözüküyor. Rusya ve ABD’nin hem Beşar Esad yönetimi hem de Türkiye ile daha fazla görüşmesi kaçınılmaz gibi gözüküyor. Bence İran devre dışı kaldı burada. Türkiye ve Rusya üzerinden gidilecek. Çünkü Rusya Beşar Esad yönetimini destekliyor, YPG’yi de tanıyor, Moskova’da ona gerekli ilgi ve desteği de veriyor. Olabilir, bu senaryonun üzerine gidilebilir. Türkiye’nin Suriye’de kalıcı olması beklenemez. Birleşmiş Milletler’in daimi bir üyesinin topraklarında uzun süreli kalamaz. Bu bir uluslararası hukuk sorunu ama tabi bunun çözülebilmesi için iki tarafın, hem Suriye Devlet Başkanı’nın hem de Türkiye Devlet Başkanı’nın bir araya gelerek detayları konuşmaları gerekiyor. Ondan önceki görüşmelerde belki bir altyapı kurulabilir. Ama YPG’nin Türkiye’ye bir güvenlik tehdidi olmaması konusunda bir garanti alırsa Türkiye herhalde çok daha olumlu yaklaşır.”

“Esad YPG ile konuşur, Türkiye’ye garanti verirse yeni bir sürece girilir”

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Ankara’nın önceliğinin “Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmaması” yönünde olduğunu tekrarlayarak, “Türkiye’nin olmazsa olmaz koşulu bu gibi görüküyor. Eğer Beşar Esad YPG ile konuşur ve Türkiye’ye gerekli garantileri verirse o zaman yeni bir müzakere sürecine girilecek ve belki de Suriye’nin altyapısının yenilenmesinde de Türkiye önemli bir katkıda bulunabilir. Öyle yada böyle Türkiye hem Suriye Kürtleri için hem de Irak Kürtleri için çok cazip bir ülke. Özellikle Suriye’de istikrarın ve siyasi ve ekonomik güvenliğin sağlanacak olması Türkiye’nin lehine bir durum yaratacak. Çok sayıda Suriyeli mülteciyi geri göndermesi Türkiye için de büyük bir rahatlama sağlayacak” dedi.

Görüşmelerin başlamasını olumlu karşıladığını, bugüne kadar çok enerji ve zaman kaybedildiğini belirten Bağcı, “Ama bu noktadan sonra yeni baştan oturup hem Suriye’nin ekonomik ve siyasi güvenliğini hem de Türkiye’nin endişelerini ortadan kaldıracak bri politikanın Türkiye’ye sunulması gerekli diye düşünüyorum” diye ekledi.

Türkiye’nin Suriye topraklarında kalıcı olmasının söz konusu olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Bağcı, “Uluslararası hukukta yeni bir kavram var. Fiili işgal kavramı. Yani şu oluyor; eğer bir ülkede merkezi hükümet güçlü değilse ve komşu ülke sınırlarına yönelik onun kontrol edemediği alandan terör saldırıları geliyorsa komşu ülke ki bu Türkiye oluyor, güvenliğini sağlayabilmek için BM’nin 51. Maddesine göre müdahalede bulunabiliyor. Türkiye’nin Suriye’de ebediyen kalması söz konusu değil. Çünkü sonuçta Suriye BM’nin bir üyesi. Kendi içinde düzenlemelerini yaptığı müddetçe, Türkiye’ye de yeterli güvence verdiği zaman geri çekilmesi kaçınılmaz olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Bağcı, “Türkiye Suriye’de Astana çerçevesinde Suriye’nin sınırsal bütünlüğünü güvence altına alan bir ülke durumunda. Yani eğer Suriye’de rejim güvenliği sağlarsa ve derse ki ben artık sistemi kurdum, istikrarımı sağladım, bundan sonra yabancı güçlerin çekilmesi gerekir, tabii ki Türkiye de uluslararası hukuk çerçevesinde çıkması kaçınılmaz diye düşünüyorum” dedi.