Baydemir: Kötü kardeş olmaktansa iyi komşu olmak herkesin hayrına olabilir

Baydemir: Kötü kardeş olmaktansa iyi komşu olmak herkesin hayrına olabilir

HDP Gurup Sözcüsü Urfa Milletvekili Osman Baydemir, Ortadoğu’da son yaşananlar, Kürtler’in rolü, Güney Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ve HDP milletvekillerinin Diyarbakır’da başlattığı Vicdan ve Adalet nöbeti ile ilgili, Peyamakurd haber sitesine değerlendirmelerde bulundu.

Osman Baydemir'in değerlendirmeleri şöyle: 

Ortadoğu ve Kürtler

"Bütün Ortadoğu Coğrafyasında, Kürtler şu anda demokrasinin temel dinamiğidir, Ortadoğu’da insani değerlerin gelişiminin ve kalkınmasının temel dinamiğidir. Adeta barışı ortadan kaldıran Sykes- Picot  anlaşması miadını doldurdu. Ortadoğu yeniden şekilleniyor. Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde barışın gerçek manada tesisi; Kürt halkının özgürlük talebi, Kürt halkının statü talebi ve Kürt halkının Arap, Fars, Türk halkıyla eşit ve kardeşlik, dostluk hukuku içerisinde yaşam talebinin kabulünden geçiyor. Eğer bu sağlanırsa hem Kürtler özgürleşmiş olmakla kalınmayacak, 70-80 yıldır Ortadoğu’da sistemlerin, devletlerin demokrasiye kavuşmamasının önündeki bir engel de aşılmış olacak. Dolayısıyla Ortadoğu halklarına demokrasi kültürünü getirmek demek aynı zamanda Kürtlerin özgürlüğü demek. Bu nedenle de ben yaşamış olduğumuz bu acıların, bu sıkıntıların, bünyesinde büyük bir ferahlığı, sosyal ve siyasal dönüşümü barındırdığına inanıyorum.

Rojava'daki gelişmeler çözüm masasının devrilmesine yol açtı

"Türkiye’de çözüm sürecini çökerten, masayı deviren en temel nedenlerden bir tanesi, Rojava’da, Kürtlerin statüye doğru ilerleyişini Ankara’nın bir beka sorunu olarak kodlamasıdır. Yani bir nevi 70 yıllık politikalarına geri döndüler. Çözüm sürecini, müzakere sürecini, demokratikleşme sürecinin tümünü heba ettiler ve bunu kırmızı bir çizgi olarak kodladılar. Örneğin; Suriye’de Kürt sorunu çözüldüğünde ve Kürtler “Suriye Demokratik Federasyonu”nun bir parçası olduğunda bu politika çökmüş olacak. Ankara’nın bu politikası hükmünü yitirmiş olacak. Suriye’deki sorunun çözümünün Türkiye’deki sorunun çözümüne de bir kapı açacağına inanıyorum."

Bağımsızlık referandumu

"Güney Kürdistan’da Bağımsızlık Referandumu yapılıyor. Güney Kürdistan halkı bağımsızlığı oylayacak. Bu mutlaka bugün diğer parçalar için de böyle olmalı diye bir kaidesi yok. Her bir parçanın kendi özgün koşulları içerisinde çözümü esas almak lazım. Her parçanın kendi içerisindeki siyasi akımlarının ortak paydalarına saygı duymak lazım."

"HDP olarak ilkesel olarak halkların kendi kaderini tayin etme hakkına saygılıyız. Referandum meşru zeminde, eşit koşullarda, hür zeminde, halkın iradesine başvurulan demokratik bir mekanizmadır. Saygıyla karşılıyoruz. Güney Kürdistan halkının iradesi hangi noktada tecelli ederse başımız gözümüz üzerine kabul ediyoruz ve çıkan iradeyi destekliyoruz. Sonuçları itibari ile 21. Yüzyıldayız eğer orada iki toplum, üç toplum bir arada yaşayamıyorsa, sorunlarını sıkıntılarını diyalog yoluyla aşamıyorlarsa ve bu büyük bir çatışma alanına dönüşme riskini bünyesinde taşıyorsa, kötü kardeş olup ölüme vesile olmaktansa çok iyi komşu olmak herkesin hayrına olabilir."

"Adelet nöbetinin temel amacı eşitlik, özgürlük, adalet ve onurlu bir barışa gidecek yolun kapısını aralamaktır. Temel taleplerimiz var. Legal demokratik siyasetin tüm kanalları tıkanmış durumdadır. Legal siyasetin bütün aktörlerine özgürlük istiyoruz. Bu tıkanıklığın aşılmasını istiyoruz. Olağanüstü Hal Rejimi özü itibariyle bir darbedir. Bu darbe hukukunun ve darbe uygulamasının ortadan kalkmasını istiyoruz." 

"Aynı zamanda, Rojava’nın bir statü sahibi olmasına dair karşıtlığına bir itirazdır Vicdan Ve Adalet Nöbeti. Güney Kürdistan halkının siyasi partilerinin ve hükümetinin, Ankara tarafından bağımsızlık referandumundan dolayı tehdit edilmesine karşı bir itirazdır Vicdan Ve Adalet Nöbetimiz.

Halk sahiplendi mi?

Kesinlikle sahiplendi. Şu anda adalet ve vicdan nöbetinin 6. gününde geleceğe 7 gün öncesinden çok daha umutla ve moralle bakıyorum. Vicdanlar açığa çıkacaktır, kendisini gösterecektir. Nitekim kendisini göstermiştir, örneğin Newroz’da. Bitti demişlerdi, biz bitirdik demişlerdi. Ama yüz binler alandaydı ve “kimse Newroz’a gelmedi” diye manşet atmışlardı. Oysaki yüzbinler Newroz alnındaydı. Kaldı ki içinde bulunduğumuz parkın kendisi bir abluka değil iki ablukaya alınmış durumda. Zırhlı araçlarla ve binlerce kolluk gücü tarafından sarılmış durumda. İnsanların alana yaklaşması, girmesi, dışarıdan parkın içine el sallaması suç sayılıyor. Tamamen bir tecrit uygulanıyor. Engel oluşturuluyor, insanlara neredeyse “gelirseniz gözaltına alınmayı, tutuklanmayı, hata ölümü göze alın” deniliyor. Böylesi bir tabloda, biz Diyarbakır’daki nöbetle amacımıza ulaştık. Biz etkinliği bitirmeyeceğiz, İstanbul’a devredeceğiz, Van ve İzmir’le de etkinliğimiz devam edecek. Bu mücadele bütün tıkanmış kriz alanları aşılıncaya kadar devam edecek.

Referandum da bir adalet arayışıdır

Elbette ki bu bir vicdan ve adalet çağrısı ve hareketidir. Kürtler için adalet. Ermeniler için, Süryaniler, Ezidiler ve “insanım” diyen herkes için adalet. Güney Kürdistan’da halkın sandık başına gidip referandumda geleceğini tayin etmesine dair oy kullanması işlemi bir adalet arayışı işlemidir. Bizim bu manada çağrımız bütün kardeşlerimizedir. Çağrımız bütün insanlığadır. Nerede bir adalet arayışı varsa bizim o adalet arayışını desteklememiz gerekiyor. Bence en büyük destek, yani Kürtlerin birbirine sunabileceği en büyük destek, Ulusal Kongreyi gerçekleştirmektir. Ulusal kongrenin gerçekleşmesi demek müşterek paydalarda buluşmak demektir. Müşterek paydalarda buluşulduğunda; Tahran’ın, Şam’ın, Bağdat’ın ve de Ankara’nın fitne ve fesat için Kürt halkını birbirine karşı kullanma politikasının başarıya ulaşmasının önündeki en büyük engel olacaktır.