Diyarbakır Barosu’ndan Yeni Şafak’a suç duyurusu

Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, “Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik veya Aşağılama” suçlamışlarıyla Yeni Şafak gazetesi hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Diyarbakır Barosu’ndan Yeni Şafak’a suç duyurusu

Geçtiğimiz günlerde Konya'da Kürt bir aileye yapılan ırkçı saldırıyı kınayan 15 baro, Yeni Şafak tarafından atılan ‘Kandilin Baro’nları’ başlığıyla hedef gösterildi.

Diyarbakır Barosu da bu haberden dolayı “Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik veya Aşağılama( TCK m. 216/1,2), Nefret ve Ayrımcılık (TCK md.122), Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, ( TCK m. 288)” suçlamalarıyla Yeni Şafak gazetesi hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusunda haberin linkine ve içeriğine yer verilerek, şu ifadelere yer verildi:

“Diyarbakır Barosunun 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 76 ve 95/21 maddeleri uyarınca mesleki bir örgüt olmanın ötesinde hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak gibi bir işlev yüklenmesi nedeniyle diğer meslek örgütlerinden farklı bir konuma sahip olduğu açıktır. 15 Baronun üç farklı kentte yaşanan Kürt kimliği ve diline ilişkin ırkçı saldırılara dair açıklama yapılması, insan haklarını savunma ve koruma işlevinin bir parçasıdır.

Kamu yararı ilkesi göz ardı edilerek Kandil Baro’nları başlığıyla 15 Baronun hedef haline getirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Haber içeriği incelendiğinde, olayların basit adli vaka olarak nitelendirildiği, derdest yargılama dosyalarında yer alan delillerin aksine Kürt kimliğine ve diline ilişkin yaygın ve süregelen ırkçı tehdit ve saldırıların bulunmadığı iddia edilmiştir. Gerçek amacı yayıncılık olan, yayın etiği ve ahlakına sahip, hukuka, demokrasiye ve insan haklarına saygılı bir yayın kuruluşu, Avukatlık Kanunu gereği insan haklarını savunma ve koruma görev ve sorumluluğu olan baroların kamuoyuna yansıyan ırkçı saldırılara ilişkin açıklamalarını çarpıtmadan yayınlama ve kamuoyuna objektif olarak yansıtma sorumluluğundadır.

Ankara Altındağ’da hayvan kesim alanında çıkan kavga sırasında Kürt aileye yönelik yapılan silahlı saldırıda, 2’si ağır 4 kişi yaralandı. Daha sonra hastane önünde polis saldırısına maruz kalan ailenin, köye girişi de engellendi. Olayla ilgili Mezopotamya Ajansına konuşan aile fertlerinden Ferhat Boztaş, Kırıkkaleli ailenin bulunduğu çiftlik evi ile kendi evlerinin arasındaki boş arsaya “hayvan dışkısı” atılması üzerine kavganın çıktığını söyledi. Boztaş, karşı tarafın küfür ve hakaretlerle kendilerine saldırdıklarını, tehdit ettiklerini belirterek, “En az 150 kişi üzerimize saldırdı. Karşımızda duran 4 kişi üzerimize silahlarla ateş yağdırdı. 4 abim ağır yaralandı. Adamlar zaten kin dolu, Kürtleri bir kaşık suda boğsa, rahat etmezler” ifadelerini kullandı. Boztaş, ailesinden 4 kişi yaralanmasına rağmen saldırgan ailenin koruma altına alındığını söylemiştir.

Afyonda meydana gelen ırkçı saldırıya ilişkin, haber içeriklerinde görüleceği üzere "İşçilerden İsmail Tan ile kuzeni Ali Tan genç muhtarın berberine traş olmaya gidiyor. Muhtar burada sıraya girmelerini istiyor. Gençler de sıraya giriyor. Ancak her gelen onlardan önce alınıyor. 2 saat geçmesine rağmen gençleri almıyorlar içeriye. Gençler de sıralarının neden başkalarına verildiğini soruyor. Sormaları üzerine 'Siz teröristsiniz, burada Kürtçe konuşuyorsunuz' diyerek gençlere saldırıyor. Gençlerden İsmail Tan'ı araca koyup bir ormanlık alana götürüyorlar. Şiddet uygulayıp kameraya çekiyorlar. İsmail Tan’ın şuanda kolunun kırıldığını biliyoruz.” Hususunu belirtmiştir.

Haber içeriklerinde görüleceği üzere, Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Hakim Dal'ın kardeşi Hamdi Dal, “Biz Kürt olduğumuz için bizi istemiyorlardı. Bize ‘buraları satıp gideceksiniz’ diyorlardı. Çevre köylerde yaşayan insanlar da bize baskı yapıyorlardı, buradan gitmemizi istiyorlardı. Daha önce de zaman zaman bizi tehdit ettikleri oldu. Gece saatlerinde köyümüzde bulunan boş arazide çobanlar hayvan otlatırken tartışma başladı. Tartışma sonrasında Karahüyük’den en az 60 kişilik bir grup silahlarla geldiler. Önce amcamın oğluna saçma attılar. Biz üç kişiydik ve çoban kavgasını bahane ederek Kürt olduğumuz için keyfi olarak bize saldırdılar. Ağabeyim saldırıda yaşamını yitirdi” hususunu belirtmiştir.

Adı geçen ve gerçek amacının yayıncılık faaliyeti olmadığı yaptığı haberlerden açıkça anlaşılan söz konusu kuruluş, açıklama metni ile mağdur ve müşteki anlatımlarını göz ardı ederek kendi ahlak ve etik dışı kurgusuyla baroları kriminalize edip hedef haline getirerek kamuoyuna yansıtmıştır. Kuruluş bu haberiyle 15 Baroyu açıkça hedef göstermiş, habercilik adı altında nefret suçunu işlemiştir.

Anayasa'nın 25. Maddesinde "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz." demektedir. Demokratik toplumlarda, oy kullanma hakkı da düşünce ve kanaatin tezahürlerinden birisidir. Bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi de mümkün değildir. Haber bir bütün olarak nefret ve ayrımcılık, iftira, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun işlendiğini göstermektedir. İfade özgürlüğünün sınırlanması ile ilişkili olarak TCK 'nın ilgili maddeleri özellikle de kamu barışının korunmak istenmesinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar ifade özgürlüğü esas itibariyle sınırsız olsa da, bu düzenlemede somutlaştırıldığı üzere, kamu barışı şeklindeki hukuksal değerin korunması amacıyla sınırlamaya maruz kalmaktadır.

Nefret ve Ayrımcılık Yasağı, uluslararası insan hakları koruma rejiminin temel ilkelerinden biridir. Bu nedenle, uluslararası insan hakları hukuku standartları çerçevesinde kapsamlı olarak tanımlanıp, koruma altına alınmıştır.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin birinci maddesinde, “bütün  insanlar özgür,  onur  ve  haklar  bakımından  eşit  doğarlar...”  cümlesiyle  ifade edilen  “eşitlik”  ilkesi,  aynı  zamanda  diğer  bütün  hakların  da  temelini  oluşturur. Bildirinin ayrımcılıkla  ilgili  ikinci  maddesi  insan  haklarına  ayrımsız  olarak  sahip olunacağını  ifade  ettiği  gibi  eşitliğin  kapsamını  da  tanımlar  niteliktedir,  buna  göre; Herkes, ırk,  renk,  cinsiyet, dil,  din,  siyasal veya başka  bir görüş, ulusal  veya  sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve  bütün  özgürlüklerden yararlanabilir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’de bildirgede anılan hakları  topluca  güvence  altına  almıştır.  Türkiye’nin de  imza koyduğu  bu  sözleşme  eşitlik  ilkesinin  uluslararası  dayanakları  arasındadır.  Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesi de, “kanun  önünde eşitlik”  başlığı altında,  anılan  uluslararası  bildirge  ve  sözleşmelere  paralel  olarak,  eşitlik  ilkesini ayrıntılı biçimde düzenler.

TCK 122. maddesi 6529 sayılı 15. madde ile değiştirilerek maddenin “Ayrımcılık” olan başlığı “Nefret ve Ayrımcılık” olarak değiştirilmiştir. 6529 sayılı Yasanın gerekçesinde “Nefret suçlarında hedef mağdurdan öte mağdurun üyesi olduğu sosyal gruptur. Fail için ise ön yargı, açık veya örtülü şekilde suçun işlenme motivasyonunu oluşturmaktadır. Ayrımcılık temelli olması nedeniyle nefret suçu, fail ve mağdur ile birlikte tüm toplumu yakından etkilemektedir. Bu kapsamda TCK’da, ayrımcılık suçuyla birlikte nefret suçu da düzenlenmektedir.” ifadesi ile TCK 122. maddesinin, nefret suçunu da düzenlendiği vurgulanmıştır.

Nefret suçu: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) tanımına göre; Mağdurun mülkün yada işlenen bir suçun hedefinin, gerçek veya hissedilen ırk, ulusal ya da etnik köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel yada fiziksel engellilik, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öyle algılanan bağı, bağlılığı, aidiyeti, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği, kişilere veya mala karşı suçları da kapsayacak şekilde işlenen her türlü suçtur.

Nefret suçunun oluşması için, failin ön yargı saiki ile hareket ederek Ceza Kanununda suç olarak düzenlenen eylemi kişi veya gruba karşı aidiyeti nedeniyle işlenmesi gerekir.

Şüpheli/ler bu haber ile yargılama dosyası ile örtüşmeyen ve mağdur ile müşteki anlatımlarıyla çelişen bir şekilde haber metni hazırlanmış, ırkçı saldırıya ilişkin açıklama yayınlayan 15 Baro’ya ilişkin “Kandilin  Baro’nları” başlığı ile olayın basit adli bir vaka olduğu şeklinde kesin yargıya varılarak yayımlanmıştır. Öncelikle, Kandilin Baro’nları başlığı ile 15 Baro’nun Avukatlık Kanunu 76 ve 95. Madde gereğince, ırkçı saldırılara ilişkin insan hakları ihlallerine dair etkin bir şekilde çalışma yürütme görev ve sorumluluğu, illegalize edilmiş, farklı ve eşit olmayan bir ithamla ayrımcılık yapılarak suç işlenmiştir.

Şüpheli/ler, uluslararası sözleşme ve anayasa da güvence altına alınan ayrımcılık yasağı karşısında, saldırıya maruz kalan müşteki ve mağdur anlatımları ile kamuoyuna yansıyan haber içerikleri gereğince, etkin ve ivedi bir soruşturmanın yürütülmesine dair talepte bulunan Baro’lara karşı ayrımcı ve nefret söyleminde bulunmuştur. Şüpheli’lerce 15 Baronun ırkçı saldırılara ilişkin etkin soruşturma talebi nedeniyle, barolar ötekileştirerek hedef haline getirilerek suç işlenmiştir.

Şüpheli/lerce haber başlığı ve içeriği gözetildiğinde,  insan haklarını koruma ve savunma görev ve sorumluluğuyla hareket eden 15 Baroya ve üyelerine karşı nefret söyleminde bulunup ve yapılan açıklamayı illegalize ederek, TCK 216/1 maddesi kapsamında, insanları suça tahrik etmek suçunun işlendiğini göstermektedir. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu tehlike suçu olup, suçun oluşması için zarar oluşması gerekmez. Dolayısıyla kamu barışının bozulma ihtimali suçun işlenmesi için yeterlidir. Bu unsurun gerçekleşmesi için kamu barışını bozmak için açık ve yetkin bir tehlike olması gerekmez.

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı mütalâada veya beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunmak, suç olarak tanımlanmaktadır. Şüpheli/lerce haber içeriği gözetildiğinde, ırkçı olduğu mağdur ve müşteki anlatımlarıyla ifade edilen ve kamuoyunda yer alan bilgilere karşın, adli vaka olarak nitelendirilmiştir. Soruşturma dosyalarında, mağdur ve müşteki ifadeleri incelendiğinde, kürt kimliği ve diline yönelik ayrımcı ve ırkçı yaklaşımların olaylara sebebiyet verdiği görülecektir. Bu kapsamda, kesin yargılarla ve yargılama dosyasını etkileyebilecek nitelikte kanaat oluşturacak şekilde yayımlanan haber içeriği nedeniyle adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun işlendiği açıktır.”