Urfa Barosu, Said-i Kurdi'nin naaşı için hakerete geçti!

Urfa Barosu, vefatından 111 gün sonra 27 Mayıs darbecileri tarafından mezarı parçalanarak çıkarılan Said-i Nursi’nin naaşının bulunup yerine konulması ve sorumluların cezalandırılması talebiyle 57 yıl sonra suç duyurusunda bulundu.

Urfa Barosu, Said-i Kurdi'nin naaşı için hakerete geçti!

Urfa Barosu, vefatından 111 gün sonra 27 Mayıs darbecileri tarafından mezarı parçalanarak çıkarılan Said-i Nursi’nin naaşının bulunup yerine konulması ve sorumluların cezalandırılması talebiyle 57 yıl sonra suç duyurusunda bulundu.

Bütün hayatı boyunca sürgün yaşayan Said-i Nursi, ömrünün son günlerini Urfa’daki İpek Palas Oteli’nde geçirmiş ve 23 Mart 1960 tarihinde burada vefat ettikten birgün sonra Urfa’daki Dergah Camii’nin bahçesine defnedilmişti.

27 Mayıs darbesinden kısa bir süre sonra 12 Temmuz 1960 tarihinde de darbeci komitenin isteği ve Bakanlar Kurulu kararıyla mezarı parçalanarak cesedi buradan götürülmüştü.

Said-I Nursi, mezar yeri ile ilgili bugüne kadar çeşitli söylentiler olsa da devlet erkânı mezar yeri ile ilgili resmî bir adım atmış değil.

Said Nursi’nin mezar yerinin bulunmasıyla ilgili süreci takip etmek üzere üç avukat görevlendiren Urfa Barosu, Balıklıgöl’de bu durumu protesto eden bir basın açıklamasında bulundu: 

“Savaşta bile düşman cesetlerini kaybetmek insanlık suçu sayılırken savaş hali olmayan bir zamanda ulusal ve uluslararası kamuoyunca tanınan birinin mezarını parçalayarak naaşını kaçırmak elbette ve kesin bir surette büyük bir insanlık suçudur. Zira bu menhus olayda merhum Said-i Nursi’nin mezar yeri bellidir; fakat naaşı eski dilde nebbaşlık diye tabir edilen mezar soygunculuğu yapılarak çalınmıştır.

Urfa Barosu, Said Nursi’yi hafızalardan silme çabasını kınayarak, çalınan ve gasp edilen naaşın yerinin tespiti ile 24  Mart 1960 tarihinde defnedildiği mezarına iadesi talebini kamuoyuyla paylaştı.

Urfa Barosu Başkanı Ahmet Tüysüz, “Bir yandan geçmişle yüzleşme ve bir nebze de olsa toplumsal barışa katkı sunma diğer yandan da bir daha benzer olaylarla karşılaşılmaması konusunda bir direnç oluşturma gayesi taşımaktayız” dedi.

Baro adına görevlendirilen üç avukattan Nurullah Küçükoğlu, “1960 tarihli bir dosya numarası olması gereken bu işlemin 57 yıl gecikme ile gerçekleşmesinden üzüntü duyduklarını, bu süreci bütün yönleri ile takip edeceklerini” paylaşarak bu girişimden sonra birçok yerden hem destek hem de eleştiri aldıklarını aktardı.

Şeyh Said ve Seyid Rıza gibi sembol isimler hakkında da benzer girişimlerin başlatılması gerektiği şeklinde beklentilerle karşılaştıklarını anlatan Küçükoğlu, bu üç sembol şahsiyetin mezar yerlerinin açığa çıkarılması sürecini takip etmek üzere üç baronun bir ortak komisyon kurması gerektiğini vurguladı.

Said Nursi’nin naaşının nerede olduğu tam bilinmezken, resmi belge ve tanıklıklar cesedin Isparta’ya defnedildiğini işaret ediyor.

Belgelerle Said-i Nursi ‘Kabir Olayı’ kitabının yazarı Necmeddin Şahiner, naaşın Isparta’daki Sav Mezarlığına defnedildiğini söylüyor.