Aldar Xelîl: 'Birlik, Kürt Halkını Bölgenin En Güçlüsü Yapacaktır'

Aldar Xelîl: 'Birlik, Kürt Halkını Bölgenin En Güçlüsü Yapacaktır'

Kürt Ulusal Birliği Partileri heyetleri ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) 16 Haziran günü yaptıkları açıklamayla Kürt partileri arasındaki siyasi uzlaşının sağlanması çalışmasının ilk aşamsının tamamladığını duyurdu. 

2014 yılında imzalanan Duhok Anlaşması’nın bundan sonraki görüşmelerin temeli kabul edileceği kaydedilen açıklamada,  heyetler arası görüşmelerin önümüzdeki sürçte devam edileceği belirtilen açıklamaya ilişkin konuşan Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelil, görüşmelerin detaylarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

‘İLK GÖRÜŞMELER PYD-ENKS ARASINDAYDI’

Başta kimi önemli noktalara dikkat çekmek istiyorum. Yürütülen diyalog çalışmaları ilk etapta, Kürt Ulusal Birliği Partileri heyeti ile değil, PYD ve ENKS arasında gerçekleştiriliyordu. Diyalogların ilk anından itibaren Suriye’deki her iki tarafın siyasi görüşü, Suriye krizinin çözüm yolları, Kürt sorunu, Kürt halkının içerisinde bulunduğu koşullar, Suriye muhalefetinin tutumu ve Rojava’nın işgal altındaki bölgelerinin durum gibi konular ele alındı. Bu tartışmalar neticesinde o dönem iki taraf arasında ortak bir siyasi taslağa ulaşıldı.

‘SİYASİ GÖRÜŞLERDE BİR ANLAŞMAZLIK YAŞANMADI’

Varılan siyasi taslak yeni bir şey değil. Suriye’nin geleceği ve Suriye’de Kürt sorununun çözümü için izlenilecek yol gibi konularda ortak görüş zaten vardı. Herkesin bildiği gibi, Kürt halkı demokratik, adem-i merkeziyetçi Suriye talep ediyor. Despot ve diktatörlükle yönetilen bir Suriye'yi kabul etmiyor.

Yine Kürt sorununun çözümünün uluslararası garantörlerle çözülmesi ve Kürt halkının meşru haklarının korunmasını hedefliyor. Bu görüş ve tututmumuzu daha önceki Hewlêr ve Duhok görüşmelerinde de ortaya koymuştuk. Her iki tarafın görüş ve hedefleri arasında bir anlaşmazlık yoktu. Yine diğer Kürt siyasi güçleri de aynı konularda hemfikirdi.

O dönem, sunulan görüşler imza altına alınmadığı için anlaşmaya da dönüşmedi. Çünkü o dönem de Kürt halkının geleceği ve Suriye krizinin çözümüne dair farklı görüşlere sahip değildik. Ancak bu süreç, her iki taraf arasında farklı siyasi görüşlerin bulunmadığı görüşmelerin ilk adımı oldu. Ardından Kürt Ulusal Birliği Partileri heyeti yeni hedeflerle görüşmelere dahil oldu ve artık diyalog sadece PYD-ENKS arasında değil, tüm partilerin katılımıyla sürdürüldü.

Tüm partilerin bu diyalog sürecine dahil olmasıyla ikinci aşama başladı. İkinci aşamada da PYD-ENKS arasında varılan ortak görüşlere muhalif bir durum ya da anlaşmazlık yaşanmadı. Çünkü daha önce görüşülen konular ana konulardı ve diğer partilerin görüşlerinden de farklı bir şey değildi.

‘İLK ADIM ATILDI’

Şu anki anlaşma, ilk adım niteliğindedir. Bu anlaşma, Duhok Anlaşması’nda olduğu gibi tüm partilerin ana siyasi görüşlerde ortaklaştığı ilk adımdır. Önümüzdeki süreçte üzerinde tartışılması gereken noktalar da çıkacaktır. Bu noktalarda da farklı görüş ve anlaşmazlıkların çıkmaması halinde diyaloglar aynı şekilde devam edecektir. Ancak bazı noktalarda ortaklaşılmaması halinde görüşmeler uzayacaktır.

Kürt Ulusal Birliği Partileri ile ENKS mevcut durumda ortak bir siyasi görüşe varmıştır. Diyalogların önümüzdeki sürecinde ayrıntılar üzerinde konuşulacaktır. Bunu da önümüzdeki önemli sürecin ilk adımı olarak ele alabiliriz.

‘HEPİMİZİN ORTAK BİR İSTEĞİ VAR’

Konunun tamamen sonuca ulaştırılmamış olmasından kaynaklı ayrıntılar üzerine görüşmeler yapılacak; diyalog ve tartışmaların geleceği de dolayısıyla bundan etkilenecektir. O yüzden şu an için görüşmelerin ayrıntılarına ilişkin bir şey diyemeyiz. Ancak hepimizin adem-i merkeziyetçi, demokratik ve çok renkli bir Suriye ile Kürt halkının haklarının tanındığı ve topraklarında özgürce yaşayabildiği bir sistem istediğini belirtebilirim. Bu her iki tarafın da siyasi görüşünün ölçütüdür. Ancak şu an için her madde hakkında konuşabilmek mümkün değil. Genel bir anlaşmaya varıldığı zaman tüm ayrıntıları kamuoyuna paylaşılacaktır. Ben de böylesinin daha iyi olduğunu düşünüyorum.

‘TÜRKİYE KONUSUNDA HEMFİKİRİZ’

Türkiye komşumuzdur ancak işgalcidir. Efrîn’i işgal etti. Öncesinde de Ezaz ve Bab’ı; ardından Serêkaniyê ve Girê Spî’yi işgal etti. Şu an bile imkan bulursa birçok kenti daha işgal etmek isteyecektir. Türkiye’nin gerçekliği açık ve net bir şekilde herkesin malumudur. Türkiye’yi farklı bir şekilde tanımlayan bir Kürt siyasi gücünün olduğunu düşünmüyorum.

‘DEMOKRATİK MUHALEFETLE ÇALIŞIRIZ’

Suriye hükümeti ise kurulduğu günden bu yana despot ve merkeziyetçi bir hükümet olarak biliniyor. Bu hükümet Kürt halkının hakları ve özgürlüğünün yanı sıra Arap halkının da tüm demokratik haklarını gasp etmiştir. Suriye hükümeti yüzünden bir siyasi parti kurmak mümkün olmadığı gibi, siyasi bir gazete ya da dergi basmak ya da bir şiirin okunması bile sakıncalıydı. Rejimin bu gerçekliği de herkes tarafından biliniyor. Rejim biraz olsun demokratik olsaydı, 2011 yılından itibaren çözüm için çalışırdı ve Suriye de bu kadar büyük bir yıkım yaşamamış olurdu. Bahsettiğim şeyler genel gerçeklerdir ve bu şekilde ele alınmaktadır.

ULUSAL KİMLİK

Suriye muhalefeti hakkında ise vardığımız siyasi görüşe ilişkin konuşmuyorum şu an. Ancak herkes, DAİŞ ve radikal İslam’a uzak, demokratik, farklı ırk ve inançların varlığını inkar etmeyen bir muhalefet istiyor. Ülkeyi geriletecek, Suriye rejiminin zihniyetinden daha kötü bir zihniyete sahip sözde muhalefet kesimleeriyle de çalışmamız mümkün değildir.

Biz kültür ve dil sahibiyiz ancak bugüne kadar varlığımız dahil inkar ediliyor. Biz sürekli olarak demokratik ve Kürt halkının haklarına saygılı bir muhalefet istedik. Herkesin, Kürt halkının hakkını talep etmesinin direkt Suriye’nin parçalanması ya da bir parçasının koparılması anlamına gelmediğini bilmesi gerekir. Biz özgür olmak istiyoruz. Hakkımızın garanti altına alınması halinde Lazkiye, Tartus, Hama, Halep ya da Humus’un bize bir zararı olmaz.

En önemli nokta, kendimizi özgürce ifade ettiğimiz, eşit, özgür ve adaletli bir sistemde bir sistemde kimliğimizle özgürce yaşamaktır. Doğrusu bu tür önemli konularda anlaşamayan tarafların da ulusal birliğinden söz etmek gerçekçi olmaz. Bu konunun aramızda asla sorun olacağını düşünmüyorum.

‘KÜRT TEMSİLİYETİ OLUŞTURULUYOR’

Duhok Anlaşması’nın üzerinden 6 yıl geçti. Rojava’daki şart ve koşullar da o güne göre değişti. Buna rağmen Duhok Anlaşması’nın önümüzdeki sürecin temeli olması gerektiğini söyledik. Çünkü Duhok Anlaşması, sorunların Kürt güçlerinin kendi arasında çözülmesi, Kürt temsiliyetinin sağlanması ve ortak Kürt tavrının oluşması için atılan önemli bir adımdı. Bu kişilerin parlamento, hükümet ya da herhangi bir diyalog olması halinde ya da Suriye’nin geleceğine dair olası Suriye hükümetiyle görüşmelerde Kürt halkının temsilcileri olarak yer alması kararlaştırıldı. Yine Suriye anayasasının yazımında da Kürt temsiliyeti oluşturuluyordu.

Bugün Duhok Anlaşması temelinde güçlü bir birlikteliğin kurulması, Cenevre gibi toplantılarda, Suriye anayasasının yazımı ya da Suriye rejimiyle yürütülen diyaloglarda, işgale karşı direnişte, seçim ya da yönetimde tavrımızın ve duruşumuzun bir olması anlamına gelir. Bu temelde, tavır ve saf birliği sağlanmalıdır.

Örneğin önümüzde Özerk Yönetim var. Bu Özerk Yönetim içerinde Kürt halkının yanı sıra Arap, Süryani halklar da var. Biz oturup Arap ya da başka bir halk için karar alamayız. Bu yüzden her halkın kendi hakkına erişmesi gerekir ve ortaklaşabilmeliyiz. Birlik, tek tavır, tek plan ve tek karar merciimizin olması Kürt halkını bölgenin en güçlüsü yapacaktır.

Süryani ve Arap kardeşlerimiz de Kürt birliğinin kurulması halinde yönetim kararlarına katılabilecek, fikirlerini sunabilecektir. Örneğin, Duhok Anlaşması’nda Özerk Yönetim’in toplumsal anlaşmasında kimi değişiklikler yapılması kararı da var. ENKS, değiştirilmesini önerdiği maddeleri Süryani ve Arap kardeşlerimize de sunulacak ve fikirlerinin yer alması sağlanackatır. 

Bir başka örnek, seçimlere birlikte gidilir. Bu parlamento ya da mecliste Kürt temsiliyetinin olmasını sağladığı gibi dünyaya karşı Kürt görüşü ve tavrında bir parçalanmanın önüne geçilecektir. Mesela Cenevre’de tek bir Kürt temsili olacaktır.

Askeri ve özsavunma gibi Duhok Anlaşması’nın birçok konusu ele alındı. O dönem ortak bir askeri komutanlığın kurulmasına dair bir komitenin kurulması kararlaştırılmıştı. Çünkü siyasi heyet oturup askeri konuyu tartışamaz. Duhok Anlaşması, sırtımızı yasladığımız nokta olacaktır. Bu temelde çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

DUHOK ANLAŞMASI

Şüphesiz ki bu konuyu ENKS’li kardeşlerimizle de tartışırken dile getirdik. 6 yıl önceki durum ile bugünkü aynı değil. 2014 ile 2020 arasında çok fark olduğunu hepimiz biliyoruz. O dönemde QSD yoktu. YPG ve YPJ vardı. Özerk Yönetim’in durumu ve Efrîn’in durumu bu şekilde değildi. Minbic, Reqa ve Derazor’da da farklı durumlar vardı. Cizre ve Kobanê arasındaki hat DAİŞ’in işgali altındaydı.

Birçok konuda büyük değişiklikler yaşandı. Bu nedenle Duhok anlaşması temelinde tartışmalar yürütülüyor ve yüzde yüz aynı şekilde bir anlaşma yapılır diyemeyiz. Fakat önümüzdeki aşamalarda tartışma ve öneriler bu temelde olacaktır.

‘BİZ DEMOKRASİYE İNANIYORUZ’

2014’te yapılan Duhok anlaşması basına yansıdığı gibi yönetimde yüzde 40 TEV-DEM, yüzde 40 ENKS ve yüzde 20 diğer siyasi oluşumlar olarak olacak değildir. Alınan bu karar bölgenin yönetimi için alınan bir karar değildi ve bölge adına alınmış son karar da değildi. Bu oranlar siyasi tutumların alınması, askeri oluşum ve Kürt toplumunun bölgedeki varlığıyla ilgili olarak oluşturulmuştu.

Basın ve sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla 2014 yılında yapılan Duhok anlaşmasıyla ilgili yanlış analizler yapılıyor. Yapılan analizlerde her iki taraf arasında anlaşma yapıldığı, yönetimin paylaşıldığı diğer partilerin de yönetim dışında tutulduğu yazılıyor. Bunlar kesinlikle yanlıştır.

Tartıştığımız konuların içeriği bununla ilgili değil. Yarın öbür gün neyi tartışacağımızı bilmiyorum. ENKS tarafından tartışılacak konuların neler olduğunu bilmiyoruz. Ayrıca tartışılacak konular üzerinde burada şu anda konuşamam. Aynı zamanda Duhok anlaşmasının olduğu gibi ya da değiştirilerek imzalanacağını da söyleyemem.

Burada yapılacak oranlar ne olursa olsun Kürt halkını ilgilendiren bir konudur. Burada alınan kararlar Kuzey ve Doğu Suriye’nin tamamını ilgilendiren kararlar değildir. Arap ve Süryani kardeşlerimiz bu konuda rahat olmalılar. Çünkü bölgede kurulan tüm kurum, sendika ve yönetimlerin kararını almak tek başına bizim hakkımız değil. Biz demokrasiye inanıyoruz. Demokratik sistemle yapılacak bir seçimden geçmeden toplumsal sözleşme sonucu kurulan Özerk Yönetim kurumlarının yönetimiyle ilgili karar almamız mümkün değildir.

Bu nedenle herkes bilmelidir ki yapılacak anlaşma bölge yönetiminin paylaşılması değildir. Bizim başlıca önceliklerimiz Kürt halkının kendi birliğini sağlamak, Kürt halkının haklarını almasını garantiye almak, Kürt sorununu çözmektir. Diğer halklarla ilgili alacağımız bir karar yoktur. Bizim gösterdiğimiz çabanın benzerini diğerleri de gösteriyor. Biz kendimiz için istediğimiz şeyleri diğerleri için de istiyoruz. Bir arada özgürce yaşamak istiyoruz.

Temel olarak, gerçekten özgür olduğunuzdan emin olmak istiyorsanız, kendinize gerçek bir onur ve özgürlük vermelisiniz. Bizimle yaşayan insanlar özgürlüklerini korumalı, yönetim ve kurumlardaki haklarını güvence altına almalı ve uyanık olmalılar.

İKİNCİ MADDE

Her şeyden önce bir paylaşma şekli yoktur. Burada sahipsiz bir yerin başında durmuyoruz ki, kendi aramızda paylaşalım. Bir devrim sürecindeyiz. Direnişçi bir halkımız var. Direniş uğruna binlerce şehit verdik. Çok zorlu günler, yıllar geçirdik. Halkımız göçe zorlandı, evileri yakıldı, toprakları işgal edildi. Bütün bunlar halkımızın yaşadığı acıların bir kısmıdır. Bu acıları kullanmaktan utanırız. Bir şeyleri kendi aramızda paylaşmak bizim yaptığımız siyasetin bir parçası değildir.

Özerk Yönetim’de yer almak isteyen herkes kendini dünyadaki demokratik sistem ve seçimlere dayamalıdır. Biz Kürtler, diğer bileşenlerin temsilini etkilemeden ve diğer bileşenlerin temsil oranını etkilemeden, Kürtler için tanımlanan Özerk Yönetim’deki oranımızı birleştirmek için çabalamalıyız.

‘TEK ASKERİ GÜÇ OLMALI’

Askeri konular için henüz çok erken. Fakat konuşulan genel şeyler var. Hangi devlette olursa olsun bir kişi kendini savunabilir ve savunmasını güçlendirebilir. Bölgede askeri gücün tek olması gerekir. İki güç olursa bu iç karışıklığa yol açabilir. Tek güç olursa direniş yükseltilir.

Siyasi ve fikri olarak çoğulculuk ve çok renklilik iyidir. Bu bakış açısını zenginleştirir. Fakat askeri olarak böyle değildir. Askeri gücün birliğinin her zaman savunulması gerekir. Benim düşünceme göre kardeşlerimizle yapacağımız tartışmalarda bu konuda uyanık olmak zorundayız. Bölgede oluşturulan sisteme dahil olmak istiyorlarsa bu sistemi savunmaları ve tek bir gücün kalması için çalışmaları gerekiyor.

‘ASIL PARÇALAMA TÜRKİYE’NİN YAPTIKLARIDIR’

Her şeyden önce Suriye’de yaşıyoruz. Suriye vatandaşıyız fakat Kürt’üz. Suriye'deki Kürtleriz. Kendi aramızda geleceğimiz ve ülkemizin geleceği için uğraşıyoruz. Bu ülkede var olan diğer güçlerle gibi kendi aramızda anlaşıyoruz. Fakat Türkiye işgalci bir devlettir. Biz neyi tartışırsak tartışalım, ne konuda anlaşırsak anlaşalım, doğru olsun, yanlış olsun bu bizi ilgilendiren bir durumdur. Bu bir kopma veya parçalanma değildir.

Asıl parçalanma Türkiye’nin; Efrîn, Cerablus, Bab, Ezaz, Girê Spî ve Serêkaniyê’de yaptıklarıdır. Buraları Türkiye’ye bağlamak için parçalama duvarları örüyor. Suriye sınırları içerisinde duvarlar örüyor. Kendi parasını Suriye’de zorunlu kılıyor. Türk dilini dayatıyor ve bu bölgeleri Türkiye’den yönetiyor. Bu parçalamaktır. Suriye’nin demografik yapısı değiştirilmek isteniyor. Suriye halkını Suriye topraklarından koparıyor bunu da Suriye’nin birliği için olduğunu iddia ediyor.

Biz Suriye’deyiz. Kürt ulusal birliği eksik de olsa Suriye’de tartışıyoruz. Bizim amacımız halkımızın haklarını korumaktır. Biz, bütün Suriye için demokratik bir sistem öneriyoruz. Suriye’nin toprağından bir karış toprak ayırmamışız.

‘ÇÖZÜMÜ DESTEKLEMEK ŞOVENLERİN GÜCÜNÜ AZALTACAK’

Türkiye, kendi çıkarları için Suriye topraklarını parçaladı. Bu nedenle hiç kimsenin bizi parçalamakla suçlamaya hakkı yoktur. Suriye’nin parçalanmasının tek sorumlusu Türkiye’dir. Suriye’yi parçalamak için her şeyi yaptı. Muhalifleri Suriye’yi parçalamak için kullandı. Suriye krizini derinleştirdi. Bizim Suriye’nin parçalanması gibi ne bir isteğimiz ne de bir planımız yoktur. Bizim yaptığımız tek şey halkımızın haklarına kavuşması için çalışmaktır. Bu da Türkiye’nin yaptıklarından çok farklıdır.

Şüphesiz ki Kürtler arasında oluşacak bir ulusal birlik Suriye krizinin çözümünü de kolaylaştıracaktır. Kürtler anlaşırsa bölgeye huzur gelecektir. Demokratik bir sistem kurulur ve yavaş yavaş gelişir. Bu, bütün Suriye’ye ve Suriye muhalefetine etki edecektir. Demokratik çevreleri güçlendirecektir. Fakat maalesef bazı şovenist taraflar bunları kabul etmiyor. Çünkü onlar demokrasi karşıtıdırlar. Demokratik bir sistem için çalışanlar bu çabalarımızdan memnuniyet duyar. Krizin çözümü için ne emek verilirse biz ona destek olmaya hazırız. Çünkü çözümü desteklemek şovenist çevrelerin gücünü azaltacaktır.

‘UMUDUMUZU YİTİRMEYECEĞİZ’

Tüm çabaların içerisinde biraz zorluk ve engel vardır. Bazı olumlu ve olumsuz şeyler var. Bazı şeyler başarısızlığın ortaya çıkmasında körükleyici olur. Bütün devlet ve devrimlerde bu tür şeyler vardır. Fakat biz ne gamlı ne de memnun olacağız. Sadece umudumuzu yitirmeyeceğiz. Bu diyalogların da sonuç almasına dönük umudumuz ve inancımız olmasaydı başlaması için onay vermezdik.

Diğer taraflar da sürekli umutlarını yükseltmek için uğraşıyor. Umutlarımızı korumak için başlıca konularda anlaşma aramalıyız. Burada her şey yüzde yüz iyi gidiyor diyemem. Çünkü öyle bir durum yok. Birçok konu var, bakış açılarımız arasında fark var. Bunlar tartışılacaktır. Bu bizim birbirimize düşman olduğumuz anlamına gelmiyor. Sadece olaylar karşısındaki düşünce ve bakış açılarımız farklıdır. Ama bazı konularda da bakış açımız aynıdır ve onaylıyoruz.

Şu an işin başındayız. Tüm çabalarımız çözüme ulaşmak içindir. Halkımızın umut ve amaçlarını gerçekleştirmeyi umuyoruz. Her iki taraf arasında gerçekleşen her şeyi halkımızla paylaşıyoruz. Hiçbir şeyi halkımızdan gizlememeliyiz. Gizlemek doğru değildir. Şimdiye kadar imkanlarımız doğrultusunda her şeyi halkımızla paylaştık. Önümüzdeki süreçte halkımıza daha fazla bilgi vermeliyiz. Üzerinde anlaştığımız ne olursa olsun şüphesiz ki bunu halkımıza bildirmeliyiz.

 

Anha