Beklenen İdlib Harekatı başlıyor mu?

Al Monitor'da Shelly Kittleson imzasıyla yayınlanan haberde, Suriye'nin tartışmalı bölgesi İdlib'teki son gelişmeler mercek altına alındı ve İdlib'te nihai operasyon için tüm şartların olgunlaştığı vurgulandı.

Beklenen İdlib Harekatı başlıyor mu?

Al Monitor'da Shelly Kittleson imzasıyla yayınlanan haberde, Suriye'nin tartışmalı bölgesi İdlib'teki son gelişmeler mercek altına alındı ve İdlib'te nihai operasyon için tüm şartların olgunlaştığı vurgulandı.

Suriye rejim güçleri ve müttefikleri Hama’nın kuzeyindeki stratejik bir tepe köyünü önce ele geçirip sonra kaybedip sonra tekrar ele geçirdikten iki gün sonra, 8 Mayıs’ta, kilit bir konuma sahip olan Kefr Nebude kasabasını muhalif güçlerden aldılar.

İdlib’in güneyine açılan bir kapı olarak değerlendirilen kasabanın ele geçirilmesi vilayete yönelik uzun zamandır planlanan büyük kara harekâtının başlayıp başlamadığı sorularına yol açtı.

Eskiden bir El Kaide uzantısı olan Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) savaşçıları ve Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı grupların oluşturduğu Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) rejim saldırılarını püskürmek için şimdi aynı safta çarpışıyorlar.

Buna karşın 9 Mayıs’ta basına yansıyan bilgilere göre rejim güçleri ve müttefikleri Hama’nın batısındaki üç yeni bölgeyi daha çarpışma olmadan, muhaliflerin çekilmesi üzerine ele geçirmeyi başardı.

Rusya, rejim güçlerinin kara harekâtından bir hafta önce başlattığı yoğun hava bombardımanıyla bölgedeki birçok sağlık merkezini yok etti. Bu, kara operasyonu öncesi sivillerin bölgeden kaçmasını sağlamaya yönelik bir taktikti.

Eski bir rejim subayı ve UKC’ye bağlı Ceyş El İzza Sözcüsü Mahmud El Mahmud, Hama’nın kuzeyinden Al-Monitor’a Whatsapp aracılığıyla rejimin bölgeyi ele geçirebilmek için “yakıp-yıkma” taktiklerine başvurduğunu ve tüm köyleri yerle bir ettiğini söyledi.

Suriye Sivil Savunma Kuruluşu’ndan Macit Kalf ise sınırın Türkiye tarafında Al-Monitor’a yaptığı açıklamada stresten aşırı kilo kaybettiğini ve 7 Mayıs’taki toplantıda son dört yıldır düzenlenen toplantıların hiçbirinde olmadığı kadar zayıf olduğunu anlattı. Al-Monitor yazarı, aslen İdlib’e bağlı Cisr El Şugurlu olan Kalf ile 2014’te, muhaliflerin kontrolünde olan Halep’e düzenlenen varil bombası saldırıları sırasında tanışmıştı.

Al-Monitor ile görüşmesinden bir gün önce toplantılara katılmak amacıyla Suriye’den Türkiye’ye geçtiğini belirten Kalf şöyle konuştu: “Bunca yıl sonra ilk kez, sınırı geçerken bir daha asla geri dönme şansım olmayacağını düşündüm. Bu kez havadaki uçak sayısı sadece bir-iki taneyle sınırlı değildi.”

Uçakların önce nüfusun yoğun olduğu bölgeleri ve sağlık merkezlerini vurup sonra geri dönerek olay yerine gitmeye çalışan insani yardım görevlilerini bombaladıklarını anlatan Kalf şöyle devam etti: “10 uçak birden aynı anda saldırdı. Kitleler halinde Türkiye sınırına kaçmaya çalışan sivilleri hedef aldılar. Korkunçtu.”

Bölgeyi terk eden insanların sayısı hâlihazırda 150 bini bulmuş durumda. Türkiye sınırındaki kamplara doğru kaçan insanların çoğu açık havada uyumak zorunda kalıyorlar ve korku içindeler.

İdlib’in nüfusunun 2011’de 1 buçuk milyon civarında olduğu tahmin ediliyordu ancak bir dizi zorunlu göç dalgasının ve yurdundan olan insanların bölgeye sığınmasının ardından nüfusun artık 3 milyonu aştığı düşünülüyor.

Türk makamlarının yabancı gazetecilere sınır kapattığı 2015 yılından bu yana İdlib’de hiçbir uluslararası basın kuruluşu bulunmuyor. Basın mensuplarının geçişine nadiren ve yalnızca Türk devlet televizyonu TRT eşliğinde kısa haberler yapmak için izin veriliyor. Dolayısıyla uluslararası gözlem son derece zor hatta imkansız.

BM ise 2013 ortalarından bu yana Suriye’deki ölü sayısının hesabını tutmayı bırakmış durumda. 2 Mayıs’ta sivil ayrımı gözetmeyen saldırıları kınayan BM, “Varil bombaları son 15 aydır gördüklerimizin en vahimiydi” açıklamasını yaptı.

Suriyeli tıbbi yardım kuruluşu UOSSM da 8 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, rejim ve müttefiklerinin mayıs ayının ilk haftasında başlayan saldırılarılarının ilk 11 gününde toplam 13 sağlık merkezinin vurulduğunu, üstelik bunların, saldırılmaması için BM ile koordinatları paylaşılmış merkezler olduğunu duyurdu.

UKC’ye bağlı 2. Ordu’nun komutanlarından Reid Allavi’nin saldırıları takip eden günler içinde önce Hama’dan, rejim güçlerinin ilerleyişi üzerine de İdlib’in güneyinden Al-Monitor’a aktardıklarına göre rejim güçleri bombardıman nedeniyle yurtlarını terk eden sivillerin yaşadıkları köy ve kasabaları birer birer ele geçirmiş durumda. Allavi çarpışmalarda ölen savaşçıların bazılarının fotoğraflarını da Whatsapp üzerinden Al-Monitor ile paylaştı. Al-Monitor, Allavi ile ilk olarak 2018 yılının başlarında örgütü, Hama’da hem rejim güçleri hem de İslam Devleti militanlarıyla mücadele ederken tanışmıştı.

Muhalif gruplardan Ahrar El Şam’ın Siyasi Büro Şefi Labin El Nahhas 6 Mayıs’ta Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlarda askeri operasyonun bir Rus planı olduğunu söyleyerek “Rusya bir ortak ya da garantör değil, düşmandır” ifadesini kullandı. Kimileri operasyonun amacının İdlib’in iki büyük oto yolunu ele geçirmek olduğuna inanıyor. Suriye rejimine bağlı İran destekli milislerin savaşa asgari sayıda katılması da operasyonun Rusya’nın öncülüğünde ilerlediğine dair bir diğer gösterge.

Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin 9 Mayıs’ta Rusya’nın İdlib’de düzenlenen “terör saldırılarına karşı mücadelede hükümet güçlerinin yanında yer aldığını” iddia ederek “tüm bunları Türkiye’nin de koordinasyonu ile yapıyoruz” diye konuştu.

Türkiye ve Rusya eylül ayında muhalif güçler ile rejim kontrolündeki bölgeler arasında 15-20 kilometrelik silahsızlandırılmış bir tampon bölge kurulmasını kararlaştırmışlardı. Mutabakata göre bölgede “Türk birlikleri ve Rus askeri polisinin devriye faaliyeti üstlenmesi” öngörülmüştü.

Suriye Sivil Savunma çalışanı Ammar El Salmo’nun Al-Monitor’a 7 Mayıs’ta verdiği bilgiye göre savaşta ilk ve çok sert vurulan noktaların başında muhaliflerin kontrolündeki Hama’nın kuzeyi ve Epemiye (Kalaat El Madik) geliyor. Salmo, Orta Çağ’dan kalma bir kaleye ev sahipliği yapan Epemiye’nin 2011’den bu yana “Esir takası yapılan ve rejim kontrolündeki topraklardan muhaliflerin kontrolündeki topraklara geçiş için kullanılan bir ara bölge” olduğunu söyledi. Salmo kasabaya saldırılardan önce yıllardır nispeten güvenli ve huzurlu bir ortamın hakim olduğunu da ekledi.

Allavi’nin verdiği bilgiye göre kasabadaki düzen HTŞ’nin dört ay önce kasabayı UKC gruplarının elinden almasıyla bozuldu. Şu an askeri olarak HTŞ’nin kontrolünde olan Hama kuzeyi ve İdlib’e de muhaliflerin kontrolünde iken nispeten huzurlu bir hava hakimdi.

Epemiye’nin 9 Mayıs’ta rejim güçleri tarafından ele geçirilmesinin ardından yayınlanan ve sosyal medyada oldukça yankı bulan bir videoda yeni ele geçirilen Kefr Nebude kasabasında enkaza dönen beton yığınlarının önündeki rejim askerinin gazozlarını havaya kaldırarak “Bu sefer yeşil otobüsler olmayacak.” diye böbürlendiği görülüyor. Halep’in batısı ve Guta’da sağlanan mutabakatlar sayesinde bölgeden tahliye edilen sivilleri taşıyan otobüslere atıf yapılan videoda, İdlib’deki sivillere evlerinin mezar olacağı söyleniyor. İdlib’de yaşayan 3 milyonu aşkın insanın artık kaçacak bir yeri kalmadığı ima ediliyor.