Demirtaş, İmamoğlu ve Babacan'ın misyonları...

Ahval'de "İmamoğlu, Demirtaş ve Babacan'ın misyonları ne olabilir?" başlıklı bir yazı kaleme alan Ümit Kardaş, Türkiye'nin kaoslarla beslenen siyasal yelpazesi içerisinde üç ayrı koldan üç genç siyasetçinin yeni bir soluk olabileceklerini dile getirdi.

Demirtaş, İmamoğlu ve Babacan'ın misyonları...

Ahval'de "İmamoğlu, Demirtaş ve Babacan'ın misyonları ne olabilir?" başlıklı bir yazı kaleme alan Ümit Kardaş, Türkiye'nin kaoslarla beslenen siyasal yelpazesi içerisinde üç ayrı koldan üç genç siyasetçinin yeni bir soluk olabileceklerini dile getirdi.

Ümit Kardaş'ın yazısının gelecekte Türkiye siyasetinde etkili olacak üç genç siyasetçi ile ilgili bölümü şu şekilde:

Liderini eleştiremeyen ve hem partiyi hem de ülkeyi tehlikeye düşürdüğü noktada onu sınırlayamayan ya da değiştiremeyen siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olmaktan çok, demokrasinin kuyusunun kazılmasına zemin hazırlamaktalar.

Tablonun vahameti ortada. Peki bu fasit daireden hangi siyasi aktörlerle ve nasıl çıkılacak?

Kuşkusuz 19 Mayıs 2019’da Samsun’da çekilen fotoğraftaki karede yer alanlar bu çıkışın aktörleri olamazlar. Çünkü bu tabloya hepsi çeşitli ölçülerde katkı yapmış durumda. Ayrıca bu döngüden çıkışı sağlayacak zihinsel berraklığa, cesarete ve vizyona sahip değiller.

Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş ve sahaya inip inmeyeceği henüz belli olmayan Ali Babacan. Bu üç genç isim gelinen noktanın tarihsel analizini iyi yapar ve çıkışın asgari ilkelerinde anlaşabilirlerse Türkiye için bir umut olabilir.

Ekrem İmamoğlu, hem laik kesimin hem hızla sekülerleşen muhafazakar dindar kesimin kaygılarını gideren ve toplumun ötekileştirilmiş kesimleri için de empati yapabileceğini gösteren profilini CHP’ye yansıtabilir, partinin tarihsel bagajını özeleştiri yoluyla boşaltabilirse, uzlaşı temeline dayalı bir çıkış için siyasi bir aktör olabilir. İmamoğlu’nun bunu başarıp başaramayacağını zaman gösterecek.

Siyasi suç ve delil icat edilerek haksız bir şekilde cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’ın serbest kaldığında toplumun devlet tarafından mağduriyete uğratılmış tüm kesimlerinin hak ve özgürlüklerinin karşılanması, çoğulculuk, katılımcılık ve hukukun üstünlüğü konularında uzlaşma-işbirliği ekseninde tam katkı sunacağı, açık.

Siyasi alana aktör olarak girdiği takdirde Ali Babacan’ın da görev yaptığı dönemdeki performansı, dış güvenilirliği, AB ilişkilerindeki gayreti, özgürlükçü görüşleri ile yeni bir inşaya katkı yapacağı kanaatindeyim.

Her üç aktörün de yeni bir uzlaşma ve toplumsal sözleşme vaadiyle ortaya çıkmaları halinde toplumsal karşılıkları olacağı kanısındayım.

Söz konusu aktörler, Türkiye’de tartışma-uzlaşma-işbirliği ekseninde, geçmiş Anayasaları referans almadan, boş bir sayfaya (tabula rasa ) yeni toplumsal sözleşmenin ilkelerini yazarak yeni bir toplumsal sözleşme yapma vaadinde bulunmalılar.

Yeni Anayasa sürecine halkın da aktif katılımı sağlanarak yeni sözleşmenin toplumsal meşruiyeti sağlanmalı. Bu sözleşmeyle kurmaca hukuk yerine evrensel hukuk, içi boşaltılmış demokrasi sözcüğü yerine çoğulcu, çoklu, katılımcı, özgürlükçü ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokrasi inşasına geçilmesi zarureti bulunmakta.

Farklılıklarımızla birlikte etnik kimliğimize, dinimize,, dilimize, kültürümüze, cinsiyetimize, cinsel tercihimize bakılmaksızın, ayrımcılığa ve saygısızlığa uğramadan özgürce, hukuk güvenliği altında, toplumsal barış içinde yaşamak istiyoruz. Kadim devlet tarafından mağduriyete uğratılan tüm toplumsal kesimlerin bunu istediğine inanıyorum.

Bu üç aktör belirttiğim amaçla yola çıkarlarsa, tartışma-uzlaşma-işbirliği ekseni içinde geçmişi referans almadan yeni bir inşaya geçebilirler.

Şu anda memleket ufkunda gözüken umut budur. Yeni aktörlerle, çökmüş bir rejimi canlandırma yerine evrensel anlamda bir demokrasi ve hukuk anlayışının sıfırdan inşası.