Foza Yusuf: Üçüncü yolu tercih etmeseydik, Esad 40 defa düşerdi

Foza Yusuf: Üçüncü yolu tercih etmeseydik, Esad 40 defa düşerdi

Ahwal News'de Rojava izlenimlerini okurlarıyla paylaşan Ergun Babahan, hem IŞİD Konferansı sırasında, hem de gezinin sonunda bir araya gelip gelişmeleri değerlendirdiği Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi üst düzey yöneticilerinden, Kongreya Star Koordinasyonu Üyesi Foza Yusuf'un izlenimlerini yazdı.

Foza Yusuf'un, tıpkı Aldar Halil gibi, kısa zamanda barış umudu taşımadığını, burada asıl sorumluluğu Esad rejiminde gördüğünü dile getiren Babahan, rejimin eski ulus-devlet modeline dönme hayalinin Suriye’nin Irak gibi parçalı bir yapıya dönüşmesi riski taşıdığını belirtiyor ve Esad rejiminin adım atması halinde ise demokratik bir anayasa çerçevesinde barışın hızla inşa edilebileceğine dikkat çekiyor.

Babahan'ın yazısı:

Amerika’nın Türkiye ile Kürtler arasında bir uzlaşma aradığı, Türkiye’nin bölgeye yönelik bir harekâtını önlemeye çalıştığı bir dönemde Kürtler riskleri ve tehditleri görüyor ancak bu durum ilk günden beri çizdikleri duruşu değiştirtmiyor. Kendilerini kimseye kullandırmak istemediklerini ve kazanımlarından vazgeçmeyeceklerini söylüyorlar.

Aldar Halil dün Anha Ajansı’na yaptığı açıklamada tavırlarını tekrar açığa kavuşturmuştu:

“Koalisyon güçleri, Minbic döneminde ve şimdi de Fırat’ın doğusu için Türkiye’yle görüşmeler halinde. ABD bizim için değil, kendi çıkarları için girişimlerde bulunuyor. ABD-Türkiye arasında oluşacak ittifak birçok şeyi ortaya çıkaracak, Erdoğan’ın tehditlerini gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğini gösterecektir. Türkiye, bölgeyi işgal etmek için ısrarlı bir şekilde gerekçeler arıyor.

Güvenli bölge olmalı ki en azından bizi Türkiye’nin tehditlerine karşı korusun. Türk devleti de gerekçe olarak güvenli bölge olsun istiyor ama dertleri korunmak falan değil. Çünkü hiçbir zaman Türkiye’ye yönelik saldırımız olmadı ve Kuzey Kürdistan’ı, Türkiye’yi işgal edelim demedik.

Erdoğan, bizim güvenli bölgeye hayır dememizi, kendisinin de bölgeyi işgal edeceğini hesaplıyor. Güvenli bölge bizim için sorun değil ancak bazı detayları var ki üzerine tartışmalar yapmamız gerekiyor. Örneğin bölgenin genişliği, içinde yer alacak güçler, devriyeler, Efrîn’in işgal ve demografi değişimi gibi meseleleri tartışmalıyız."

Foza Yusuf da benzer değerlendirme yapıyor Kamışlı’daki görüşmemizde. Dış İlişkiler Komitesi’ne ait iki katlı bir binadaki sohbetimizde, “Rojava’yı tüm bölge ile değerlendirmek lazım. Sırf bizimle veya Suriye ile ilgili tartışsak çok dar ele almış oluruz. Irak, Yemen, Mısır’da olanlara da bakmak lazım” diyor.

Amerika’nın önünde iki seçenek olduğunu söylüyor Yusuf: “Genel büyük fotoğrafa bakarsak ya burada kendisini konumlandıracak ya da çekip gidecek.”

Amerika’nın bölgenin gerçekliği karşısında Kürtlerle işbirliğini seçtiğini anlatan Yusuf, tabloyu şöyle özetliyor:

“Amerika yerde savaşmadan coğrafyayı birleştiremeyeceğini gördü. Onun için bizimle işbirliğini seçti. Pompeau ile Bolton’ın gelmesiyle farklı bir sonuç çıktı. Onlar bölgeye bakıp ‘Bizim burada olmamız lazım’ dedi. Ayrıca İran’ın durumu var. Bunların hepsini hesaba katmamız lazım. Bu nedenle bence Ortadoğu’nun genel siyaseti ile ilgili olarak bakmak lazım resme.

Bazen öyle değerlendirmeler oluyor ki, sanki Amerika-Türkiye ilişkileri bizim yüzümüzden bozuldu. Öyle bir şey yok. Sorunlar ta 2002’den başlıyor. Bizimle başlamadı. Rusya-Türkiye ilişkileri için de geçerli değil bu… Şu anda Amerika’nın Türkiye’den vazgeçmesi gibi bir durum yok. Amerika’nın cephesinden bakınca, Türkiye güçlü bir müttefik onlar için.

Amerika şu anda uzlaştırma peşinde. Bizimle Türkiye’yi bir dengede tutmaya çalışıyor. Bunu ne kadar yapar yapmaz, zaman gösterecek. Bir formül bulunursa, bu de facto durum devam eder. Ben diyorum ki, biraz Irak’a benzer tablo çıkar. Herkes buna zorluyor. Biz düşünsel anlamda Kuzey Irak değiliz, strateji ve düşünsel olarak. Rejim bir çözüme gelse birçok oyun altüst olur. Onlar buna yanaşmıyor. Uluslararası bir çözüm desek, hiç kimse yanaşmıyor. Ne Amerika ne Rusya ne de Türkiye hazır. Hiç kimse masaya gelmiyor.”

Çözüm konusunda kim masaya gelmeye hazırsa, onunla işbirliği yapmaya yatkın olduklarını belirten Yusuf, “Esas politikamız nedir? Kim daha çok çözüme yatkınsa, biz onunla işbirliği yaparız. Şu anda ne rejimin, ne Rusya’nın çözüme yakın bir duruşu yok. Amerika gelmeden önce de böyleydi. Amerika 2011’de gelmedi ki, 2014’te geldi…” yorumu yapıyor.

Rejimin bölgeyi geçici olarak Kürtlere emanet ettiği iddialarının gerçekçi olmadığını belirten Yusuf, o dönem Şam’ın tehlikede olduğunu hatırlatıp “Esad için Şam mı, Kamışlı mı önemliydi? Onlar Şam’ı, Halep’i korumaya gittiler. Bize itimatla ilgisi yok. Savaşın dayattığı zorunluluklardan dolayı, zımni bir anlaşma gibi bir şey olduk. Çatışmasızlık durumu doğdu… Yoksa biz Özgür Suriye Ordusu ile birleşip Şam’a kadar yürüyebilirdik ama biz üçüncü yol dedik, kendimizi kullandırtmadık. Yoksa Esad 40 defa düşerdi” diye ekliyor.

Kendilerinin yaklaşımının Suriye’nin içinde bir çözüm bulmak olduğunu ancak bunun sadece Kürtlerin veya Suriye Demokratik Yönetimi’nin ‘evet’ demesinin yetmediğini, rejimin eski sisteme devam ısrarından vazgeçmesi gerektiğini anlatıyor:

“Biz Şam’la görüşmemizin içine Amerika’yı katmıyoruz, izin almıyoruz ama karşı taraf put gibi durmuş, adım atmıyor. Şam hala ulus-devletin savunuculuğunu yapıyor.”

Amerika ile işbirliği içinde olmalarına yönelik eleştirilere cevabı ise net:

“Kobane’de biz IŞİD’le savaşırken rejim mi, Rusya mı geldi yardıma? Amerika geldi. Ölüm-kalım meselesiydi. Yok, bunlar emperyalistler gelmesin mi diyecektik. Ruslar, o zaman yanlış yaptığını kabul ediyor. Bizim Amerika ile ilişkimiz Kobane’de başlıyor. Ölüyorduk o zaman… Kim gelse yardımımıza onunla işbirliği yapacaktık… Amerikalılar geldiğinde bir semt kalmıştı elimizde. Rejim uçaklarıyla, tanklarıyla bize yardımcı olmazdı. Herkes seyretti, sonra Amerika niye geldi diye konuşuyorlar şimdi…”