İbrahim Akın’dan Abdullah Öcalan ve Merdan Yanardağ açıklaması

“Merdan Yanardağ’a yönelik uygulama kabul edilemez” diyen Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, tecritin sadece Öcalan’a uygulanmadığını, tüm Türkiye’ye yayıldığını ifade etti.

İbrahim Akın’dan Abdullah Öcalan ve Merdan Yanardağ açıklaması

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, haftalık Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Öcalan’ın “çok ağır bir tecrit politikasına” maruz kaldığını belirten Akın, “Merdan Yanardağ’a yönelik uygulama kabul edilemez. Sayın Öcalan’a barış sürecinden bu yana yıllardır çok ağır bir şekilde, mevcut hukukun hiçbir yerine sığmayan bir tecrit politikası uygulandığına hepimiz tanık oluyoruz. Sadece Öcalan’a uygulanan tecrit ile mi devam ediyor, hayır. Bu tecrit bütün Türkiye’ye yayılmış durumda” ifadelerini kullandı.

 “Türkiye tarihi katliam tarihi”

Akın’ın konuşmasından öne çıkan bazı kısımlar şu şekilde:

“Türkiye tarihi katliam tarihi dedik, sadece Sivas da değil. Sivas’ın hesabı sorulsaydı, Maraş, Çorum ve sonraki katliamları yaşamayacaktık. Sonrasında yaşanan Gazi Mahallesi, Roboski, Suruç, 10 Ekim ve Sur katliamlarının hepsi arka arkaya gelen katliamlar tarihi olarak Türkiye tarihine gömülmüş oldu. Türkiye tarihinde sadece bunlar mı var? Hayır! Daha çok katliamlar yaşandı. Bunları hala yaşamaya devam ediyoruz. 98 yıl önce Şeyh Said ve 47 yoldaşının idam edildiği bir tarih de yaşadık. Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarlarının nerede olduğu bilinmiyor. Bu aynı zamanda Türkiye için bir kara leke olarak duruyor, yüzleşilmesi gereken bir tarih olarak önümüzde duruyor. Sadece bu mu?  32 yıl önce JİTEM tarafından katledilen Amed İl Başkanı Vedat Aydın da aynı şekilde katledilenler içinde tarihte yer alıyor. Katledilen bütün yoldaşlarımızı, kendini feda etmiş bütün dostlarımızı sevgiyle ve saygıyla anıyoruz.

“Tecrit bütün Türkiye’ye yayılmış durumda”

Tecrit bu ülkede hiçbir hukuka, Anayasa ve uluslararası sözleşmeye tabi olmadan uygulanan bir şeydir. Tecrit karşısında itiraz etmek de insanlık onuru açısından çok değerlidir. Tecrit bir suçtur. Bu suça itiraz etmek de doğaldır. Merdan Yanardağ’a yönelik uygulama kabul edilemez. Sayın Öcalan’a barış sürecinden bu yana yıllardır çok ağır bir şekilde, mevcut hukukun hiçbir yerine sığmayan bir tecrit politikası uygulandığına hepimiz tanık oluyoruz. Sadece Öcalan’a uygulanan tecrit ile mi devam ediyor, hayır. Bu tecrit bütün Türkiye’ye yayılmış durumda. Tecrit bir model hâline gelmiş durumda.

“Türkiye yaklaşık 8 yıldır uzun bir ağır darbe döneminin içerisinden geçiyor”

Şunu çok iyi biliyoruz: 2013-15 arasında Çözüm Süreci’nde bu ülkede iyi kötü bir barış süreci yaşanmış olsa da refah ortamı artmıştı, birlikte yaşam isteği artmıştı, bütün insanlarımız umutlanmaya başlamıştı ama bu sürecin sonunda mevcut egemenler ve AKP, masayı devirerek Çözüm Sürec’ni bitirdi. Türkiye yaklaşık 8 yıldır uzun bir ağır darbe döneminin içerisinden geçiyor.

“Kürt sorununun çözümünde bir odak geliştirilebilirse anahtar rol olacak bir çözüm imkanı olabileceğini düşünüyoruz”

Biz şunu iddia ediyoruz: Tecrit politikası uygulanmazsa bu ülkenin Kürt sorununun çözümünde bir odak geliştirilebilirse anahtar rol olacak bir çözüm imkanı olabileceğini düşünüyoruz. Müzakere ve mücadele sürecinin birlikte işlediği bu dönem eğer gerçekleştirilebilirse de Türkiye’nin yaşadığı çoklu krizlerin aşılabileceğine inanıyoruz.

“Her konuşanın cezaevine atıldığı bir ortamda demokratik ve katılımcı bir anayasa yapmak mümkün değildir”

Anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Toplumsal sözleşmeler de herkesin eşit ve demokratik bir şekilde katılabildiği bir süreçte, ortak tartışmalar sonrasında ancak gerçekleşebilir ancak Türkiye’de hiçbir sözün özgür ve demokratik bir şekilde söylenemediği, her konuşanın cezaevine atıldığı bir ortamda demokratik ve katılımcı bir anayasa yapmak mümkün değildir. Dolayısıyla önce mevcut anayasadaki hukuka, kurallara uyun ve insanları yasada ve hukukta olmayan yöntemlerle cezaevlerine koymayın, işkenceye tabi tutmayın. Bunları yapmayan bir iktidarın bizim önümüze getireceği anayasa da bu ülkede bir dikta rejiminin inşa edilmesini, Saray rejiminin daha çok güçlendirilmesini sağlayacaktır.

“Kobani Davası’ın HDP’ye dönük bir kapatma girişimi olduğu artık açığa çıkmış durumda”

Peki, bizler ne yaşıyoruz? Kobani Davası öncesi eş başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız cezaevine atıldı. Bunlarla ilgili en ufak bir gelişme yok. Kobani Davası’nda yoldaşlarımız öne sürülen safsata iddialar karşısında yargılanmak yerine bu sistemi yargılamaya başladılar. Açıkçası arkadaşlarımız orada hem fiilen hem onurlu bir şekilde hem de hukuken güçlü bir şekilde Kobani Davası’nın boş olduğunu, mevcut AKP siyasetinin HDP’ye dönük bir kapatma girişimi olduğunu artık açığa çıkmış durumda. Kobani Davası da dahil olan tüm hikaye şunu gösteriyor: Bu ülkede yargı ve hukuk siyasi erkeklerin elinde bir sopa gibi kullanılıyor. Eğer demokratik bir anayasa yapmak istiyorsanız, önce bunlardan vazgeçin.

“Siyasetimizi güncelleyeceğiz”

Ağır bir seçim dönemini geride bıraktık dediğim gibi. Seçim sonrasında mücadelemizi büyütmek için yeniden güncelleniyor, örgütsel ve siyasal faaliyetlerimizi yürütüyoruz. 2024’te bir yerel seçim var. Bu seçimler bizim için çok önemli. Kayyım siyasetinin ortadan kaldırılması için çok güçlü bir çalışmaya ihtiyacımız var. Bu çalışmaya şimdiden başlayarak güçlü sonuç almak istiyoruz çünkü yerel seçimler iktidarın planlarının başında geliyor. Yerinden, yerelden, demokratik bir yerel yönetim inşasını başlatmak zorundayız. İnanıyoruz ve bu konuda kararlıyız. Seçimlerde bunlara bir kez kaybettireceğiz, mutlaka kazanacağız. Bu seçimler geçmişteki seçimlerden çok farklı olmak zorunda. Yürüttüğümüz siyaseti tekrar güncelleyeceğiz, değerlendireceğiz, ona göre yol haritamızı belirleyeceğiz. Bütün demokrasi güçleri ve emek güçleriyle bu mücadeleyi etkili bir şekilde yürütmeye çalışacağız.

“Meydanlar boş değil, Yeşil Sol Parti’yi her an her yerde karşınızda göreceksiniz”

Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na bir kez daha söylemek istiyoruz. Meydanlar boş değil, muhalefet dağılmış değil. Yeşil Sol Parti’yi her an her yerde karşınızda göreceksiniz. Sizinle mücadelemiz devam edecek. Her ne kadar Meclis çoğunluğu onlarda olsa da Erdoğan cumhurbaşkanı seçilmiş olsa da ülkede yüzde 50’den fazla insanın değişim istediğini çok iyi biliyoruz. Sokakta, sahada tablo budur. Seçim sonuçları her şey değildir, asıl olan sokaktaki mücadelenin örgütlenmesidir. Toplumsal değişimin sesi olmaya, Yeşil Sol Parti’yi bahsettiğimiz ilişkiler çerçevesinde yeniden güncellemeye çalışacağız. AKP-MHP iktidarı asla bu meydanların boş olduğunu düşünemeyecek. Yeşil Sol Parti bu mücadelenin en etkili şekilde sözcüsü olmaya devam edecek.”