Kapatılması istenen PAK'tan AYM'ye 'Kürdistan' savunması

Kapatılması istenen PAK'tan AYM'ye 'Kürdistan' savunması

PAK (Kürdistan Özgürlük Partisi), Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddianamesine karşı Anayasa Mahkemesi'ne 95 sayfalık savunma yaptı. PAK, parti isminin Kürtçe olması ve parti tüzüğü nedeniyle kapatılmak isteniyor. PAK, hakkında hazırlanan iddianameye karşı, "Kürtlerin varlığı tarihi ve sosyolojik bir gerçektir" dedi.

Yapılan ihtara karşı parti isminden ‘Kürdistan’ kelimesini kaldırmayan Partiya Azadiya Kurdistane (Kürdistan Özgürlük Partisi), Anayasa Mahkemesi’nde savunma yaptı. Savunmada Türkçe dışında isimler kullanılmasının yasak olmadığı dile getirildi.

Başsavcılık, PAK’ın kapatılması için hazırladığı iddianamede, ‘Devlet dili Türkçedir, bölge adlarıyla veya aynı anlama gelen adlarla da siyasi partiler kurulamaz veya parti adında bu kelimeler kullanılamaz’ diyerek partinin temelli kapatılmasını istedi. Ayrıca başsavcılık parti adının Kürtçe olmasının Siyasi Partiler Kanunu’na aykırı bularak ‘Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güttüğü ve bu yolda faaliyet gösterdiği’ iddialarında da bulundu. Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı bu iddianameye ve esas hakkındaki mütalaasına karşı 95 sayfalık bir savunma yaptı.

"Kürdistan Kelimesi Yasalara Aykırı Değil" 

Başsavcılığın iddianamesinde yer alan Anayasa’ya ve Siyasi Partiler Kanunu’na aykırılık iddialarını reddeden PAK, davanın düşürülmesini talep ederek AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi)’i hatırlattı. PAK, Anayasa’da Türkçe’den başka bir dil kullanılmasını yasaklayan bir düzenleme olmadığına dikkat çekerek, “Bu nedenle AYM’nin bu maddeyi bugüne kadar Türkçe dışında dilleri yasaklayan ‘toptan bir yasak’ olarak yorumlamasının hukuki temelinin olmadığı gibi, bu yorumun AİHM’in Şükran Aydın ve diğerleri/Türkiye, Semir Güzel/Türkiye, Nusret Kaya ve Diğerleri/Türkiye, Mehmet Nuri Özen/Türkiye kararlarına açıkça aykırı” dedi.

PAK, Kürtçe isim konusunda AYM’ye, Avrupa Birliği reformlarını da hatırlattı: “Kürtçenin kullanılmasına ilişkin son on beş yıldır Avrupa Birliği reformları çerçevesinde atılan adımlar göz önüne alındığında, PAK’ın adının Türkçe olmaması nedeniyle kapatılmasını gerektirecek ne toplumsal bir baskı ne kamu güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ne de demokratik toplum düzenine aykırı olduğu ileri sürülebilir.”

"Parti Kapatmaya Gerekçe Oluşturulamaz"

PAK, AYM’ye yaptığı savunmada başsavcılığın, Siyasi Partiler Kanunu’nu gerekçe göstermesine ilişkin ise şunları söyledi: “Siyasi Partiler Kanunu’n 96’ncı maddesinde yer alan ‘bölge adlarıyla veya aynı anlama gelen adlarla da siyasi partiler kurulamaz’ hükmüne aykırılığın parti kapatma gerekçeleri arasında sayılmamaktadır. Bu nedenle de PAK adının Türkçe olmamasının veya Kürdistan kelimesini parti adında kullanmasının parti kapatma gerekçesi olarak kullanılamayacağı açıktır. Kaldı ki ‘Türkiye Birleşik Komünist Partisi ve diğerleri’ kararında, ‘somut bir delil olmadan’, sadece bir parti adının tek başına siyasal parti kapatma gerekçesi yapılamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Bu karar göstermiştir ki, PAK’ın adındaki ‘Kürdistan’ kelimesinin devletin güvenliğini ve demokratik toplum düzenini nasıl tehdit ettiğine dair somut bir delil göstermeden sadece bu kelimenin bir bölgenin adı olması nedeniyle kapatılmasına gerekçe yapılması AİHS’in 11’nci maddesinin açık ihlali olacaktır.”

Kürdistan Eyaleti Hatırlatıldı  

Parti isminde yer alan ‘Kürdistan’ kelimesi nedeniyle partinin kapatılmasına tepki gösteren PAK, iddianameye verdiği yanıtta, “Kürtlerin varlığı tarihi ve sosyolojik bir gerçektir” dedi. Savunmada ayrıca ‘Kürdistan’ kelimesinin tarihi de anlatılırken 1847-1867 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu döneminde ‘Kürdistan Eyaleti’ adıyla bir idari birimin kurulduğu da hatırlatıldı: “Bu yalın gerçek, yasa koyucu TBMM’nin herkese açık web sayfasından bile kolayca erişilebilen meclis kayıtlarıyla sabit. Türk devletlerinin en tepesindeki politikacılar tarafında da zaman zaman dile getirilmektedir. Bu gerçeğe rağmen, başsavcılığın PAK’ın tüzük ve programlarındaki görüşleri ve ifadeleri ile ‘azınlık yarattığına’ ilişkin iddiaları ayrıca son derece abestir.”

Ayrıca PAK, parti tüzüğünde yer alan ‘Kürt halkı’ ibaresi nedeniyle partinin kapatılmasına gerekçe yapılmasını da, ‘örgütlenme özgürlüğüne, demokratik bir toplum düzeninde gerekli olmayan haksız bir müdahale olarak’ görüleceğini söyledi.

"Kürtlerin Kendi Kaderini Tayin Hakkı..."    

PAK, ‘Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğu’ ifadeleri için de savunma yaptı. Ulusların kendi kaderini tayin hakkının BM insan Hakları Komisyonu tarafından ‘en temel bir insan hakkı’ olarak kabul edildiğini ve birçok uluslararası sözleşme ve belgede de bu hakkın yer aldığını söyleyen PAK, bu hakkın şiddete başvurulmadan savunulmasının demokratik toplum düzenine aykırı olmadığını ifade etti. PAK, “Kürtlerin asimilasyon, imha ve baskı politikalarına maruz bırakıldığına ilişkin görüşleri AİHM’in 10’ncu maddesinde yer alan ifade özgürlüğü kapsamındadır, parti kapatılmasına gerekçe yapılamaz” dedi.

"Eğer Mahkeme PAK'ın Kapatılmasına Karar Verirse..." 

PAK son olarak AYM’ye parti kapatmanın ciddi bir ihlal doğuracağını belirterek savunmasını şöyle sürdürdü: “Eğer mahkemeniz tüm açıklamalarımıza ve bu delil durumuna rağmen PAK’ın kapatılmasına hükmederse, bunun Türkiye aleyhine açılan parti kapatma davalarındaki yerleşmiş AİHM’nin kararlarının ciddi bir ihlali olacağı ortadadır.”