Kürt oylarıyla ilgili üç gözlem

T24'te yer alan yazıda, Demirtaş'ın özellikle büyük kentlerde, Batı'da hala etkili olduğu gerçeğinin halkın çağrısına kulak vermesiyle bir daha su yüzüne çıktığı, ancak Kürt seçmenin Kürt siyasetine gözle görülür bir küskünlüğü olduğu dile getirildi.

Kürt oylarıyla ilgili üç gözlem

T24'te yer alan yazıda, Demirtaş'ın özellikle büyük kentlerde, Batı'da hala etkili olduğu gerçeğinin halkın çağrısına kulak vermesiyle bir daha su yüzüne çıktığı, ancak Kürt seçmenin Kürt siyasetine gözle görülür bir küskünlüğü olduğu dile getirildi.

Kürt oylarıyla ilgili üç gözlem

Demirtaş, özellikle büyük kentlerde, Batı’da hala etkili. “Olan-biteni unutun, faşizme karşı oy verin” dedi, verdiler.

Güneydoğu’da Kürt seçmenin Kürt siyasetine küskünlüğü var. Diyarbakır’da katılım yüzde 78. Van’da, Hakkari’de yüzde 76. 

Buna rağmen ve görevden alınma ihtimallerinin büyük olduğunu bile bile Güneydoğu’daki pek çok il ve ilçede HDP’li adaylara oy verdiler. 

Seküler-Kemalist siyaset, yani geleneksel CHP yönetimi, büyük kentlerdeki başarısını tekrarlamak ve yaygınlaştırmak istiyorsa, Kürt seçmen ve Kürt siyasetle iliişkisini ciddi biçimde gözden geçirmek zorunda. Bakalım “Ekrem İmamoğlu çizgisi” bu konuda Genel Merkez’e egemen olabilecek mi?

İstanbul'da gergin bir itiraz süreci bekleniyor

Önümüzdeki 72 saat boyunca “itiraz süreci” yaşanacak. AKP hem Ankara’da, hem de İstanbul’da, “geçersiz oyların yeniden sayılması” da dahil, çeşitli gerekçelerle yasal itiraz hakkını kullanacak.

Ankara’da fark büyük, AKP’nin işi zor. Ama İstanbul’da fark çok küçük, itiraz süreci çok gergin geçebilir.

İktidar, AA eliyle büyük bir operasyon yapmaya çalıştı. CHP’nin geçmiş iki seçimdeki yanlışı tekrar edip, pes demesini beklediler. Hem de 11 saat. Ve fakat, bu olmadı. İmamoğlu/Kaftancıoğlu ekibi, (ve kamuoyu önündeki sözcüleri Barış Yarkadaş) son derece sebatlı bir şekilde, İstanbul’daki oy sayımını ve oy girişlerini takip ettiler ve operasyonu boşa çıkardılar.

Eğer itirazlar sonucu değiştirmezse, CHP Türkiye’nin üç büyük ilini yönetecek. Ayrıca, Türkiye’nin beşinci ve altıncı büyük illeri, Antalya ve Adana da CHP’ye geçti. 

Bu açıkça bir “paralel iktidar” olma potansiyelidir. 

Güç hâlâ Erdoğan'da 

Bütün bunlardan sonra, ülke genelinde durum: AKP-MHP ittifakı, 24 Haziran’a göre, parlamento seçimindeki oyundan iki puan kaybetti, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki oyunu muhafaza etti. Ama sonuçta, elinde çok geniş yetkiler olan bir Cumhurbaşkanı görevde ve görünürde önümüzdeki dört buçuk yıl seçim yok. Gündemi belirleme onun elinde. Ve bu gücü sonuna kadar kullanacak.

Ancak AKP’nin MHP’siz ayakta kalamayacağı artık açıkça ortaya çıktı. Bundan sonra ülke siyasetinde iktidar söyleminin rengini, şiddetini MHP belirler.

Türkiye finansını vuracak tehlike

İktidar, rakip belediyeleri boğmak, icraat yaptırmamak için elinden geleni ardına koymaz ama büyükşehirle ilçe belediyesi arasında ciddi farklar var.

Büyükşehir, uluslararası piyasalarda kredi ratingi olan, gerekirse kredi arayabilen, diplomatik ilişkileri olan bir birim. Saray, bu illeri “boğmayı” denemek isteyecektir. Ancak bu çok büyük kavga çıkarır.

Ayrıca İstanbul ve Antalya’yı yıpratmak, çöp dağları yaratmak, suyunu kesmek, Türkiye’nin turizmini, dış itibarını ve dolayısıyla finansını çok kötü vurabilir.

Genel Merkez'le “senkronizasyon” sorunu

Şimdi CHP açısından çok ciddi bir sınav başlıyor. Ellerindeki bu büyük potansiyeli iyi kullanabilirlerse, icraat yaparlarsa, ülke siyasetindeki akut “muhalefet boşluğu”nu önemli ölçüde kapatabilirler.

İcraat cephesinde en ilginç alanlardan biri “sosyal yardımlar” meselesi olacak. Bugüne kadar AK Partili belediyeler, “makarna dağıtıyorlar” diye çok eleştirildi, bakalım şimdi CHP’li belediyeler ne yapacak?

Hem Ekrem İmamoğlu, hem Mansur Yavaş, hem de Tunç Soyer CHP “establishment”ine dışardan eklemlenen isimler. Bu süreçte en ciddi sorunlarından biri CHP Genel Merkezi’yle “senkronizasyon” olacak. 

Dosya savaşları

İzmir hariç, bu büyükşehir yönetimlerindeki en önemli gündem maddelerinden biri, geçmiş dönemlerin “dosyalarını açmak” meselesi. Muhalif belediyelerin içgüdüsel tepkisi, ihale dosyalarından liyakatsiz atamalara pek çok konuyla “hesaplaşmak” olacak. 

Bu konuda, karşılarında hiç de sempatik davranmayacağını varsayacağımız yargı, ve dosya iddialarını sessizliğe gömecek medya olacak. 

“Dosya savaşları” CHP belediyeleri için, “icraat”tan zaman ve enerji çalan bir uğraşa dönüşebilir.

Kültür cephesi 

Bir başka önemli gündem maddesi kültür cephesi olacak. CHP’nin yeni başkanlarının önünde pek çok “gereksiz” kavga konuları ve gönüllü kavgacılar olacak.

Daha ilk günden, “Mansur Yavaş’ın ilk işi, Ankara’nın simgesini değiştirip, Hitit Güneşi’ni geri getirsin” denmeye başladı. Bakalım yeni başkanlar, “gerekli-gereksiz” ayrımını yapabilecekleri mi?

AK Partili belediyeler, muhafazakar kültür eko-sistemi yaratmanın en büyük kaynağı haline gelmişti. Çok sayıda dernek, vakıf, ve hatta birey için, belediyelerdeki değişim, kaynakların kuruması anlamına gelecek. Burada çıkacak “isyan”ın boyutları, Türkiye’deki “kültür savaşları” açısında çok ilginç olacak.