Kürt Sorunu'nda yeni masa: Öcalan hangi role soyundu?

Kürt Sorunu'nda yeni masa: Öcalan hangi role soyundu?

ABD-Türkiye arasında 5-7 Ağustos tarihlerinde gerçekleşen görüşmeler “güvenli bölge” mutabakatı ile noktalandı. 

Kamuoyuna her iki taraftan yapılan açıklama, henüz toplantının içeriğine ve uzlaşılan-ertelenen-çözümlenemeyen noktalara yeterince ışık tutmuyor.

Yeni Özgür Politika’ya Kuzey Suriye'den yazan gazeteci Doğan Çetin, “Bu sonuca kalıcı bir çözüm denmeyeceği açıktır ama karşılıklı güçlerin birbirine zaman kredisi vermiş olduğu ve bir başka konjonktür için pusuya yattığı söylenebilir” yorumunu yapıyor.

Bu süreçte PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüşmesine izin çıkarken dikkat çeken bir açıklama da geldi.

Asrın Hukuk Bürosu’ndan aktarılana göre Öcalan, “Kürtlere yer açmaya çalışıyorum gelin Kürt sorununu çözelim. Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım diyorum. Ben çözerim, kendime güveniyorum, çözüm için hazırım. Ancak devlet de, devlet aklı da gereğini yapmalıdır” mesajı gönderdi.

Çetin, “Bir müzakereden çok bir mücadele masası etrafında toplanan aktörler daha çeşitli ve yeni” diyor ve ekliyor:

“Sayın Öcalan için de durumun yeni bir aşama ifade ettiği belirtilebilir. Sadece Türkiye’deki Kürt sorununun çözümünde değil, bölgesel sorunların da masada olduğu bu mücadele platformunda gerçek anlamda bir başmüzakereci olarak konumlanan Öcalan’ın dört parça Kürdistan’dan tutalım dünyanın her yerine dağılmış örgütlü Kürt hareketini temsil eden noktada. Üstelik her parçanın karar gücü olarak rol üstlendiği, Türkiye ile birlikte İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi müzakere edebileceği, böyle kabul edildiği bir döneme kapı aralanmış gibi görünüyor.”

DSG Genel Komutanı Mazlum Kobani’nin, “Türkiye ile dolaylı görüşmelerimiz var” açıklamasına da ayrı bir parantez açan yazar, “Bu açıklamalar Öcalan’ın ne söyleyeceğini bilen açıklamalar gibiydi. Ardından Öcalan’ın görüşmelerde Rojava konusuna özel eğildiğini Türkiye’nin hassasiyetinin gözetilmesi gerektiğini öğütleyen cümleler dikkat çekti. Bunlar dolaylı ya da direkt İmralı-Rojava trafiğinin ilk ışıkları sayılabilirdi” görüşünü dile getiriyor.

“Bu gelişmelerle İmralı-Ankara-Kandil üçgenine yeni bir durak olarak Rojava da eklenmiş gibi oldu” diyen Çetin, Öcalan’ın bu kez Rojava’nın (DSG-PYD) ne yapması gerektiğine atıfta bulunduğunu söylüyor.

ABD’nin NATO müttefikliği dolayısıyla Türkiye’yi gözden çıkarmasının imkânsız olduğunu dile getiren Çetin, “Dolayısıyla her iki gücün kabul edilebilir bir noktada uzlaştırılması ABD için kaçınılmaz gibidir. Nitekim ABD’li yetkililerin Rojavalı yetkililere dile getirdiği ‘Türkiye ile Rojava’yı uzlaştıracağız’ biçimindeki açık telkinleri bu gerekliliğin dışavurumudur” ifadesini kullanıyor.

Çetin’e göre, “bu uzlaşının tek kilit ismi ve bu kudrete sahip tek merkez ise açık ki ABD’ye göre de İmralı”...

“Bu bakımdan belki geçtiğimiz süreçte belki de önümüzdeki süreçte İmralı’nın yeni misafirleri olmuştur-olacaktır” diyen Çetin, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Yakın gelişmeler gösterecektir ki 5-7 Ağustos tarihli görüşmelerin bir köşesinde İmralı vardır. Bu zemine sayın Öcalan’ın çok yönlü mücadelesi damgasını vurmuştur. Eğer böyleyse mühim olan artık her parçadaki örgütlü demokrasi güçlerinin başmüzakereci sıfatıyla bölgesel güçlerce de kabul görmüş ve böyle büyük bir mücadeleye koyulmuş olan sayın Öcalan’a sahada etkin mücadele ve direniş ile destek olmaktır. Neticede saha bir müzakere değil bir mücadele sahasıdır. Bu bakımdan Kürtleri çok daha etkin bir mücadele süreci beklemektedir.”

 

HDP'den Öcalan açıklaması

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, HDP Genel Merkezi’nde düzenlediği haftalık basın toplantısında yaşanan son gelişmeler ve Öcalan’ın mesajlarıla ilgili şunları söyledi:

“Bu kritik eşikte Öcalan ile avukatlarının görüşmüş olması önemli bir gelişmedir. Görüşmenin içeriğinden ve taşıdığı anlamlardan bağımsız olarak, tecrit insanlık dışı bir uygulamadır, ailesi ve avukatlarının Sayın Öcalan ile görüşmesi temel bir haktır. Konjonktürel siyasi gelişmelere göre engellenmesi kabul edilemez.

“2 Mayıs’tan itibaren yapılan dört görüşme sonrası avukatlarca kamuoyuna açıklanan görüşler, Öcalan’ın görüş ve önerileriyle demokratik siyaset sürecine katılımının sorunların diyalog ve müzakere yoluyla çözümüne dair azami düzeyde katkı sunacağını göstermiştir.

“2013-2015 yılları arasında yaşanan gelişmeler, Öcalan’ın devrede olduğu süreçler Türkiye için barış ikliminin yaratıldığı dönemlerdir. İlgili çevreler sorunları müzakere, çözüm ve diyalog yoluyla çözmek istiyorlarsa öncelikle yapmaları gereken, İmralı’ya yönelik tecrit politikasına son vermek ve Öcalan’ın bu süreçlere dahil olmasını sağlamanın yolunu açmaktır.”