Rusya ve ABD Suriye'de işbirliğine hazır mı?

Suriye'deki savaş devam ederken 23 Şubat'ta başlayacak Cenevre müzakereleri için çalışmalar da son hızıyla sürüyor. Görüşmelere dair temel soru şu olacak: Moskova ve Washington Suriye konusunda bir uzlaşıya varabilecekler mi ya da en azından İslam Devleti'yle mücadelede iş birliği yapabilecekler mi? Bu iş birliği olasılığı kimilerine göre mümkün, kimilerine göre imkânsız.

Rusya ve ABD Suriye'de işbirliğine hazır mı?

All monitor yayınlanan bir köşeyazısında ABD ile Rusya'nın taktiksel ittifak kurma fikrini arzuladıklarından bahsediliyor. Maxim A. Suchkov imzasıyla yayınlanan haber-analiz'de şu bilgilere yer veriliyor...

ABD ile olası bir askeri iş birliği fikri Rus uzmanlar arasında da güç kazanmaya başladı. Ancak Rusya'daki karar alma süreçleri pek şeffaf işlemediği için orta düzeydeki askeri personel ve diplomatların konuya nasıl yaklaştıkları tam olarak öngörülemiyor. Pek çoğu ABD ile iş birliği konusunda temkinli de olsa umutlu. Bir kısmı ise tıpkı Amerikalı muhatapları gibi karşı tarafa derin bir güvensizlik duyuyor. Ancak Moskova'daki tüm yetkililer Washington'daki yeni atamaları yakından takip ederek yeni isimlerin Amerikan dış politikası için ne anlama geleceğini anlamaya çalışıyor.

ABD ile taktiksel bir ittifak kurma fikri Kremlin'e göre mümkün ve kesinlikle arzu edilen bir olasılık. Görünen o ki, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de "Küresel düşman 2.0'a karşı koalisyon” diye kavramsallaştırılabilecek ABD-Rusya iş birliğine inanıyor. Bu, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almaya'sını yenen ittifakın modern bir versiyonu olarak düşünebilir. ABD Başkanı Donald Trump böylesi bir ittifaka yeşil ışık yakarsa Rus muhatabı bunu kabul etmeye hazır.

Bu kapsamda Moskova'nın yeni Washington Büyükelçisi olarak Anatoly Antonov'un isminin öne çıkması da manidar. 2011'de Savunma Bakan Yardımcısı olarak görev yapan tecrübeli diplomat Rusya'nın Suriye politikasının ekran yüzlerinden biri hâline gelmişti. Antonov aralık ayında Putin tarafından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un 10. yardımcısı olarak kendini kanıtladığı bir alana atanmıştı: askeri-siyasi ilişkilerden sorumlu bakan yardımcılığı.

Antonov Rusya'nın Washington'daki en tepe diplomatı olursa bu, Kremlin'in, ABD-Rusya ilişkilerinin siyasi-askeri boyutunu başlıca iş birliği alanlarından biri olarak gördüğüne ilişkin açık bir mesaj anlamına gelecek. Bu iş birliğine Suriye konusu da dâhil. Tercihlere göre belirlenecek ve asla kolay olmayacak böylesi bir iş birliğinin ABD ile normalleşme sürecinin de önünü açması umut ediliyor.

Soğuk Savaş döneminde düşmanı zapt etme politikası ve oyunun genel kuralları askeri bir bakış açısıyla şekillenirdi. Moskova'nın şu anki mantığı da oldukça basit: Dünya Soğuk Savaş döneminden sonra ne denli değişmiş olursa olsun o dönemindekine benzer bir cepheleşme ilişkisine geri döndüysek ve karşı tarafta pragmatizmi öne çıkaran muhafazakâr bir yönetim varsa ikili ilişkiler için ortak bir sağlam zemin bulunması gerekiyor. Devreye sokulacak başka bir temel olmadığına göre bu zemin İD'e karşı askeri bir iş birliği ve daha kapsamlı askeri-politik temaslar üzerinden kurulabilir.

Bir stratejiyi kağıt üzerinden uygulamaya geçirirken genellikle A noktasından doğrudan B noktasına değil, C noktasına geçilir, B noktası ise yolda beklenmedik bir şekilde ortaya çıkar. Bu durumu iyi özetleyen bir Rus atasözü de vardır: "Harita çok netti ama görünmeyen engebeleri hesaba katmayı unuttuk” Burada, muhtemelen hem Moskova hem de Washington görünmeyen "engebeler”in pekala farkında ancak mesele bu engellerin aşılması için ne kadar çaba harcanacağı.

Trump yönetimi Rusya ile iş birliği konusunda farklı cephelerden muhalefetle karşı karşıya: ABD Kongresi, ABD basınının büyük kısmı, Demokratlar, hatta pek çok Cumhuriyetçi ile Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon'daki yetkililer. Moskova, Trump'ın sırf Putin ile iş birliği yapabilmek, İD ve diğer radikal örgütleri birlikte bertaraf edebilmek için herkesi karşısına alıp siyasi sermayesini harcamaya hazır olup olmadığından emin değil.

Putin için ise böyle bir iç muhalefetin söz konusu olmadığı aşikâr. Ancak Rus lider de Moskova'nın Suriye konusundaki taktiksel müttefikleriyle, yani Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, İran, Türkler, Kürtler ve İsraillilerle ilişkilerindeki "denge-fren” mekanizmasını gözetmek durumunda. Bu müttefiklerin her birinin olası bir ABD-Rus iş birliği konusunda kendilerine göre çekinceleri var ve böylesi bir iş birliğinin doğuracağı sonuçlar hiçbir müttefiki tam anlamıyla memnun etmez.

Moskova'daki en tepe karar alıcılardan bazıları, iki ülkenin liderleri ortaya siyasi bir irade koyarlarsa orduların da nihayetinde İD'le mücadelede ortak bir yaklaşımda buluşabileceğine inanıyorlar. Trump'ın, bedeli ne olursa olsun Amerika'nın menfaatlerini öncelemeye yönelik vizyonu da bu iyimserliği besliyor. Suriye ve Irak'taki terörist grupların bertaraf edilmesi bu öncelikler arasında yer alıyor. Dolayısıyla Moskova'daki kimi çevreler Trump'ın bu konuda bir yolunu bulup Rusya'yla iş birliği yapacağına inanıyor.

Ancak şu ana kadar İD'le mücadele için Trump'ın önüne konan askeri seçeneklerin Moskova'yı memnun ettiğini söylemek güç. Bunların arasında en tartışmalı seçeneği "güvenli bölgeler” önerisi oluşturuyor ki Rus ordusu bu bölgelerin fiilen "uçuşa yasak bölgeler” anlamına geleceğini ve Rus hava kuvvetlerinin Suriye hava sahasındaki faaliyetlerini baltalayacağına inanıyor.

Putin'in Basın Sözcüsü Dmitry Peskov, Trump'ın güvenli bölgelere ilişkin önerisine şu yanıtı verdi: "Önemli olan bu kararın mültecilerin şartlarını daha da ağırlaştırmaması. Ayrıca ABD yönetimi böyle bir kararın tüm olası sonuçlarını hesaba katmalı.”

Eski hava kuvvetleri komutanı Kıdemli Orgeneral Igor Maltsev Rusya'nın bu konudaki endişelerini şöyle açıklıyor: "'Güvenli bölgeler'le ne kast edildiğini tam olarak anlamış değiliz. Ancak Suriye hükümetinin teröristlerle savaştığı alanlarda bu tip bölgelerin kurulması kabul edilemez. Bu bizim hava kuvvetlerimizin bu bölgelerde Suriye ordusuna yardım etmesini engeller.” Maltsev'in bu konudaki başlıca endişesi bir Rus uçağının ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin hava kuvvetleri tarafından düşürülmesi. Zira böylesi bir gelişme küresel bir askeri çatışma da dâhil öngörülemez sonuçlar ortaya çıkarabilir.

Rusya şu aşamada Suriye'de ve başka konularda tüm umutlarını ABD'yle potansiyel iş birliğine bağlamış değil. Moskova kendi zorluklarını, fırsatlarını ve yeni hamlelerini hesap ederek bölgesel oyuncularla ve Suriye içindeki gruplarla temaslarını sürdürüyor. Yine de ABD kritik önemini koruyor. Kremlin, menfaatlerini başka yollardan ilerletmeye çalışırken Trump yönetiminin Rusya'ya yönelik tutum belirlemesini sabırla bekleyecek. Bu süreçte, Moskova ve Washington'ın birbirlerine karşı nihai niyetlerini açık edecek karşılıklı mesajları son derece önem taşıyor.