Türkiye'nin Suriye'deki öncelikleri

Birinci Erbil Forumu'nda konuşan Prof. Mesut Özcan, “Türkiye için en büyük sorunlar, PKK'nın elindeki Amerika silahları ve Türkiye'deki 3,6 milyon mültecinin varlığıdır” dedi.

Türkiye'nin Suriye'deki öncelikleri

Birinci Erbil Forumu'nda konuşan Prof. Mesut Özcan, “Türkiye için en büyük sorunlar, PKK'nın elindeki Amerika silahları ve Türkiye'deki 3,6 milyon mültecinin varlığıdır” dedi.

Rûdaw Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “Ortadoğu’da Güvenlik ve Egemenlik Sorunları” konulu Birinci Erbil Forumu’nun “Türkiye ve gelecekte karşılaşılacak zorluklar” başlıklı panelinde konuşan Prof. Mesut Özcan Türkiye'nin Suriye sorununa yaklaşımını ve Kürdistan Bölgesi ile ilişkilerini değerlendirdi.

Suriye'nin artık küresel bir krize dönüştüğünü belirten Özcan, Türkiye'nin Kürdistan Bölgesi ile iyi ilişkiler geliştirdiğini ancak PKK (PYD) ile sorun yaşadığını kaydetti.

Suriye Krizi, Türkiye'nin yaklaşımı ve Kürtler ilişkilere değinen Özcan, konuşmasına şunları ekledi:

“Burada bulunmamızın sebebi, Ortadoğu bağlamında daha çok bölgesel bağlamda konuşmak. Burada da en fazla kriz Suriye’de cereyan eden kriz olarak karşımıza çıkıyor. Suriye’deki kriz tabii ki sadece Türkiye’yi ilgilendirmiyor. Irak, İran ve diğer bölge ülkelerinin yanında küresel aktörleri de ilgilendiriyor. Bugün Suriye politikasını değerlendirirken en fazla dikkat etmemiz gereken unsurlardan birisi; Suriye sorununun sadece bölgesel olmadığı, 8 senedir küresel bir sorun haline geldiğidir.Bugün Suriye sorununu konuşurken bölge ülkelerinin tutumu kadar, Amerika,  Rusya ve Avrupa ülkelerinin tutumunu da konuşmak gerekiyor.

Türkiye’nin soruna yönelik tutumu da aslında bu çerçevede değerlendirilebilir. Öncelikli olarak Türkiye baştan itibaren Suriye’deki değişim sürecini destekleyeceğini açıkladı. Buna yönelik bir tutum geliştirdi. Suriye’de Rusya’nın varlığı, aynı çekilde İran’ın varlığı sonrasında Astana süreciyle beraber Rusya, İran ve Türkiye’nin katılımıyla bir çözüm bulunmak istendi. Bugün 2019’un Mart ayından baktığımızda, genel olarak Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin tepkisi nedir denildiği zaman öncelik olarak kendi güvenliğini sağlamaya yönelik bir önceliği var. Buna yönelik olarak gerçekleştirdiği askeri müdahaleler söz konusu.

Öte yandan Türkiye’yi Suriye konusunda en fazla ilgilendiren konu, Türkiye’deki Suriyeliler konusu. Yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli bugün Türkiye’de bulunuyor. Bunların bir kısmı sınıra yakın bölgelerde, bir kısmı ise İstanbul gibi büyük kentlerde. Bu Suriyeli mültecilerin Türkiye için oluşturduğu ciddi bir ekonomik yük var. Aynı zamanda bir sosyal yük söz konusu. Bu unsurlar dikkate alındığında en öncelikli sorun çözümün bir an önce sağlanması ve bu insanların biran önce gitmesine yönelik bir imkanın ortaya çıkması. Bunu sağlarken bir yandan Cenevre ve BM platformları çerçevesinde hareket ediliyor. Öte yandan biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi Astana formatı ve süreciyle bölgede bir şekilde var olan aktörlerle özellikle alandaki gelişmeleri şekillendirmek adına temaslarını sürdürüyor.

Konuşmamın başında ifade ettiğim gibi bu sorun aslında daha çok uluslararası bir sorun haline gelmiş durumda. Sadece bölge ülkeleri değil, ABD başta olmak üzere pek çok aktörün buradaki varlığı söz konusu. O yüzden buradaki çözümün tartışılmasına yönelik biz burada, bir yandan Türkiye’nin tutumu, bir yandan bölgedeki diğer aktörlerin tutumunu dikkate alırken öte yandan ABD’nin tutumu ve Rusya’nın tutumunu da dikkate almamız gerekiyor.

Bu bağlamda Türkiye son olarak özellikle ABD başkanının Suriye’deki askerlerini çekeceğini açıklamasından sonra daha fazla bu çekilmenin nasıl olacağına yönelik olarak Amerika ile bu temasların sürdüğünü söyleyebilir. Geçtiğimiz haftalarda ve bu hafta Türk ve Amerikalı diplomatlar, Türk ve Amerikalı askerler Washington’da bir araya geldiler. Bu haftada Ankara’da bir araya gelecekler. Bu şekilde sürecin nasıl ilerlemesi gerektiği konusunda karşılıklı temaslar sürüyor.

Türkiye’nin gerek Suriye gerek Irak siyaseti konusunda Irak Kürdistan Bölgesi’yle temasları biliniyor. Yani bu zaman içindeki 2008, 2009’dan itibaren başlayan bir süreçten bahsediyoruz. Bu bakımdan temaslar sürekli olarak devam ede geldi. Gerek Irak’taki iç tartışmalar, referandum sonrası ve sonrasındaki tartışmalar, özellikle Suriye’ye yönelik olarak da, peşmergenin Suriye’ye geçişi için bir dizi temaslar daha önce de gerçekleşti.

Bu bakımdan Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında bu noktada devam ede gelen bir temas ola geldi. Ama öte yandan Suriye’deki PKK varlığı başka bir unsur. Ve burada Türkiye PKK ile ilgili olarak geçmişteki Suriye içinde sürekli dile getirdiği konu kendisinin güvenlik endişesi. Bunun tabii çok uzun süreli bir tarihi var, yani yaklaşık 40 yıla varan bir tarih olduğu için bu bakımdan Türkiye buradaki gelişmeleri  büyük ölçüde kendi güvenliğinin penceresinden, kendi güvenliği açısından değerlendiriyor. O yüzden PKK’nın buradaki askeri varlığından rahatsız olduğu için buna yönelik girişimlerini gerek tek taraflı gerekse çok taraflı platformlarda dile getiriyor. Ve gerekli girişimleri yapıyor.

Bugün Türkiye için en önemli olan konu PYD ve PKK’ya verilmiş olan Amerikan silahlarının toplanması ve buradaki askeri varlığın Türkiye için bir tehdit oluşturmaması. O yüzden öncelikli olarak bu amaca yönelik görüşmelerini sürdürüyor. Bundan sonraki süreçte de Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikasında da birinci önceliği kendi ulusal güvenliğini sağlamak, ikinci önceliği buradaki değişim ve istikrarın sağlanması sonrasında da Türkiye’de bulunan Suriyeli kişilerin aşamalı biçimde, ordaki güvenlik imkanları sağlandığı ölçüde, orada yeniden insanların ekonomik faaliyetlerini sürdürebilecekleri bir ortam ortaya çıktığı sürece bunların geri dönüşümlerine yönelik girişimleri desteklemek. Ve bu noktada belirli ölçülerde, belirli sayılarda geriye dönen Suriyeli var. Ancak henüz tam anlamıyla istikrarlı bir ortam ortaya çıkmadığı için bunların sayısı çok büyük rakamlara ulaşabilmiş değil.

Türkiye’de bulunup da Suriye’ye geri dönenler arasında farklı etnik gruplardan insanlar var. Ama Türkiye’de kalanlar arasında yine farklı etnik gruplardan insanlar var. Tabi buradaki Türkiye açısından en temel öncelik öncelikle kendi güvenlik çekincelerini gidermesi ve burdan geçmişte 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarda özellikle bugün Suriye’de ortaya çıkan iç krizden doğan güvenlik endişelerinin bertaraf edilmesi. Türkiye için birinci öncelik olarak karşımızda duruyor.”