Yeşilada: İstanbul seçimlerini kazanan belli

Ahval'de "İstanbul seçiminin galibini ilan ediyorum..." başlıklı bir yazı kaleme alan Atilla Yeşilada, İstanbul Seçimleri'ni Ekrem İmamoğlu'nun bir kaç puan farkla kazanacağını dile getirdi.

Yeşilada: İstanbul seçimlerini kazanan belli

Ahval'de "İstanbul seçiminin galibini ilan ediyorum..." başlıklı bir yazı kaleme alan Atilla Yeşilada, İstanbul Seçimleri'ni Ekrem İmamoğlu'nun bir kaç puan farkla kazanacağını dile getirdi.

Atilla Yeşilada'nın iddialı söylemi ile ilgili görüşlerini içeren yazısı:

Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu arasındaki “münazarayı” seyretmeye hiç niyetim yok. Çünkü maçtan sonra uzmanların pozisyonlar yavaş çekimle tekrarlanırken yorum yapmasını da seyretmiyorum. Geçmişe mazi, yenmişe kuzu denir. İstanbul seçimleri erken bitti. Ekrem İmamoğlu birkaç puan farkla kazanacak. Hile filan da yapılmayacak. 31 Mart’ta da hile yapılmadı, zaten o yüzden iş YSK’ya kadar uzadı. Başkan Erdoğan da sonucu kabul edecek. Zaten 1 Nisan sabahı da kabul edecekti, ama önce Pelikancılar sonra da Sayın Abim Bahçeli rest çekti. Her şey çok güzel olacak. Sonra da S-400’leri Putin’e iade edeceğiz, ama o konuyu başka bir makalemde incelerim.

31 Mart seçiminden bu yana bir düzine anket yapıldı, bir tek ORC anketi iki adayı başa-baş gösteriyor. Ötekilerin hepsinde İmamoğlu önde.  Doğru, anketler yanılır, ama hepsi birden yanılmaz. Bazen hepsi birden yanılır, çünkü son dakikada bir dip dalga gelir seçmenin mizacını vurur. Mesela PKK denen o hain terör ve uyuşturucu örgütü Hendek Savaşları başlatır. Ama bu kez dip dalga filan yok, zaten millet suyun yüzüne karın üstü vurmuş ölü balık gibi. Dipten tsunami gelse de yerinden oynamaz. “Bitse de gitsek” havasında.

Binali Abim de öyle. Kariyeri boyunca kahramanca dava için savaş vermiş bir AKP’li. Erdoğan’ın yanından hiç ayrılmamış. Son görevi olarak TBMM Başkanlığı’ndan alıyorsun, İstanbul’a belediye başkanı adayı yapıyorsun. Messi ikinci ligde oynamaz. Hele birileri arkasından, ”O seçimi kazansın, İstanbul’u biz yönetiriz” diye sürekli tatava yapıyorsa.

Zaten Sevgili Başkanım Erdoğan da durumun farkında. Bakın Deniz Zeyrek ne yazdı:

“AK Parti’nin üst düzey iki yetkilisine dün “Sayın Cumhurbaşkanı İstanbul’da miting yapacak mı” sorusunu yönelttim. Şu ana dek herhangi bir miting planlaması yapılmadığını, sıcak bakılmadığını söylediler.

MHP kanadında da teşkilat sahada ama yöneticiler fazla görünür değil.

Oysa 6 Mayıs günü AK Parti’den “Erdoğan 39 ilçede miting yapacak” bilgisi paylaşılmış, Bahçeli mitili İstanbul’a atacağını söylemişti. (11 Haziran 2019)

Ne oldu?  Kimse mağlup olacağını bildiği maça çıkmaz. Bu oldu.

Zaten YSK’nın kendi bile inanmadığı bir kararla maçı hükmen iptal etmesi seçmeni çok kızdırdı. Tarihte örneği çoktur, bu millet her şeyi kaldırır da, elinden sandığın çalınmasını hiç hoş karşılamaz. Efendim, ardından AKP’nin“asıl mağdur biziz!” kampanyası başarılı olmuş. Kime? Büyükçekmece’de bastıkları evlere mi? Psikiyatriste gitti diye seçmen kartını iptal ettikleri vatandaşlara mı? Yoksa suç duyurusunda bulundukları hakim zoruyla seçim kurulunda ter içinde bütün gün sandık bekleyen banka görevlilerine mi?

Bir de  AKP’nin o dillere destan bence tüm dünyada demokratik partilerin inceleyip ders alması gereken propaganda makinası çöktü arkadaşlar. İmamoğlu’na “Pontus’lu” derken, İstanbul’un yarısının Karadeniz göçmeni olduğunu bilmeyecek kadar saf mıydı strateji ekibi? Ya da bu saatten sonra Kürt oyuna sarkmanın MHP seçmenini evinde tutacağını? Ne ekersen onu biçersin. Sen 15 sene Türkiye’yi kutuplaştır, kamplara böl, ondan sonra oy uğruna bir gün kamptan kampa, damdan dama türkü çağırmaya kalk. Yemezler.

AKP’nin son çaresi aş isteyene aş, iş isteyene iş vadetmekti, ama o da yaramadı, çünkü Z’ye iş versen, bacanağını dün işten kovmuşlar. Ç’ye yemek versen, dayısını FETÖ mafyası söğüşleyip atölyesini çalmış. Bütçede bütün para, kamu bankalarında bütün likidite 31 Mart gecesi kazanmaya harcanmıştı, 32 Mart’ta at yere yığıldı. Bütün ekonomik göstergeler Güney Kutbu’na gitti.

AKP’nin şansı var, artık Türkiye’de yabancı yatırımcı kalmadı, bankalar da Nisan-Mayıs’ta sendikasyon dönemini sonbahara kadar kapattılar da bu S-400 davası dövizi 7.00’a itmedi. Ama daha seçime bir hafta var. Millet S-400 almanın riskine uyandı, geçen hafta da 2 milyar dolardan fazla döviz toplamış. Durun bakalım seçim arifesinde neler olacak.

Bir de çok hoşuma giden “İmamoğlu seçilse de yönettirmeyiz” sloganı var. Yönettirmezsen, Binali Amcam’a oy verecek yüzde 45-47 AKP seçmeni de aç kalır. Genel seçimde de hırsını senden çıkartır.

AKP global para bolluğunu kendi başarısı sandı, ekonomi büyüdükçe seçim kazandı. Şimdi para bitti, film paydos. AKP asla kaybetmezmiş, millet kimlik siyasetine angaje olmuş, ekonomik realitelere göre oy vermiyormuş, Türkiye’de bir Erdoğan kültü varmış. Bunların nasıl palavralar olduğunu, hem de klinik ve iyileştirilmesi ancak elektro-şokla mümkün bir Stockholm Sendromu’ndan mağdur muhalefet tarafından şişirilen balonlar olduğunu hepimiz ay be ay göreceğiz. S-400’ler sınırdan girsin, AKP kültü kütür kütür çökecek.

Ne demiş rahmetli Süleyman Demirel: “Ne kaaa köfte, o kaaaa ekmek.”

Bizde ne köfte kaldı, ne de ekmek. AKP’yle pazara gidemiyorsan, mezara hiç gidemezsin.