Başkan Barzani anlattı; Özal ‘Kürdistan'ı Türkiye'ye bağlayalım' dedi

Başkan Mesud Barzani, “Barzani ve Kürt Kurtuluş Hareketi” kitabının beşinci cildinde 1992 yılında dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın kendisine, “federal veya konfederal sistemle Kürdistanı'nın Türkiye'ye bağlanması” konusundaki fikirleri hakkında ABD'nin yaklaşımını merak ettiğini ve bu konuyu ABD’li yetkililere açtıklarını anlattı.

Başkan Barzani anlattı; Özal ‘Kürdistan'ı Türkiye'ye bağlayalım' dedi

Gazeteci ve araştırmacı yazar Behram Weledbegi tarafından Tahran Kürt Enstitüsü’nün katkıları ile hazırlanan 6 ciltlik “Barzani ve Kürt Kurtuluş Hareketi” kitabının 5’inci cildi, “1991-2002 Ayaklanma, Fırsatlar ve Engeller” adını taşıyor.

Başkan Barzani, kitabın 127’inci sayfasında, “Raperin’in Ardından Diplomasi ve Dış İlişkiler” başlıklı 7’inci bölümünde, Kürdistan Parlamentosu ve hükumetinin kuruluşundan sonra yurt dışında bir çok davet aldıklarını belirtiyor.

Ünlü İngiliz yazar ve Muhafazakar Parti üst düzey yetkililerinden Jeffrey Archer’ın 2 Aralık 1992’de Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret ederek Başkan Barzani’ye dönemin Başbakanı John Major’dan bir davet mektubu getiriyor. Barzani, ayrıca Fransa, Almanya ve Türkiye’den de davet aldıklarını anlatıyor.

İlk Türkiye ziyareti

Başkan Barzani kitapta, ilk Ankara ziyaretini ve Turgut Özal ile olan sohbetini şu sözlerle dile getiriyor:

“Raperinin (1991’deki Büyük Halk Ayaklanması) ardından yurt dışına yaptığımız ziyaretlerin ilk durağı Türkiye oldu. 20 Şubat 1992’de Zaho’daki (Birleşik Görev Gücü) Koordinasyon Merkezi komutanı Kolonel Wils  helikopter ile Selahaddin’e (Erbil’in ilçesi) geldi. Aynı Amerikan helikopteri ile Diyarbakır’a gittik, oradan da uçakla Ankaraya’ya. Bu ziyarette arkadaşlarım Muhsin Dizayi, Fazıl Mirani ve Hoşyar Zebari bana eşlik etti. İlk defa Türkiye’yi ziyaret ediyordum. Kürt kıyafetleri ile gitmiştim, bu benim için yeni bir şeydi.   

Özal ile görüşme ve Özal’ın Kürtler hakkındaki görüşü

21 Şubat 1992 günü, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Süleyman Demirel ve Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin ile görüştük. Özal bize karşı çok açıktı. Görüşmede bize uçuşa yasak bölge ve göçmenlerin geri dönüşü ile ilgili çabalarından bahsetti. Çok cesurca Türkiye’deki durumdan ve Kürtlere nasıl zulüm edildiğinden bahsederek: ‘Türkiye anayasasında bir kaç madde var, yalnız okuduğumda büyük bir dışlanma olduğunu hissediyorum’ dedi. Özal: ‘Her ne kadar zamana ihtiyaç olsa da bu çarpık anlayışı değiştirmeliyiz. Bu amaç için tüm çaba ve gayretimi seferber edeceğim’ dedi. Konuşmalarının bir bölümünde önceki yıllara oranla büyük bir değişimler yapıldığını anlattı. ‘Geçen yıl Mam Celal ve Muhsin Dizayi gizlice Ankara’yı ziyaret etti ancak daha sonra ziyaret deşifre oldu. Ben yurt dışı gezisinden döndüğümde bir gazeteci bana, ‘Talabani ile Barzani’nin temsilcisi sizin davetinizle mi Ankara’ya geldi’ diye sordu. Ben de ona, ‘geldiler, görüştüm ve döndüler’ diye yanıt vardım.”

Başkan Barzani, Özal’ın ağzından bu ziyaretin ardından Demirel’in onu “vatana ihanet” ile suçladığını, olayın mahkemeye taşındığını, mahkemede haklı bulunduğunu ve Demirel’in tazminat cezasına çarptırıldığını anlattığını belirtiyor.

Barzani devamında, Özal’ın, “Aynı Süleyman Demirel şimdi sizinle görüşmek için bekliyor! Doğrusu bu çok büyük bir değişimdir” dediğini aktarıyor.

Bunun gerçekten de büyük bir değişim olduğu görüşüne katılan Barzani, Özal’ın sözlerinin sonunda iki taraf arasındaki dostane ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğine vurgu yaptığını söylüyor.

Süleyman Demirel ile Başkan Barzani

Süleyman Demirel ve “Kürt” Bakan Hikmet Çetin ile görüşme 

Başkan Barzani, Süleyman Demirel ile de iyi ve başarılı bir görüşme gerçekleştirdiklerini, Demirel’in kendilerine Kürdistan’da altyapı ve imar için Türkiye’nin işbirliğine hazır olduğunu belirttiğini anlatıyor.

Daha sonra Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin ile de başarılı bir görüşme yaptıklarını belirten Barzani, Kürt olan bu bakanın samimi yaklaştığının altını çiziyor.

Londra, Paris ve Bon ziyaretleri

Mesud Barzani başkanlığındaki heyet, 25 Şubat’ta Ankara’dan Londra’ya geçiyor. Başkan Barzani, burada kendileri için çok sıkı bir görüşme programı hazırlandığını dile getiriyor.

Heyet Londra’da, Başbakanı John Major, Dışişleri Bakanı Douglas Hurd, Kalkına Bakanı Lynda Chalker ve Margaret Thatcher ile görüşüyor. Thatcher heyete, Saddam’ı iktidar’da bıraktığı için George Bush’a çok kızdığını söylüyor.

10 Mart 1992 günü Fransa’nın başkenti Paris’e geçen heyet, Elysee Köşkü’nde Cumhurbaşkanı François Mitterrand ile bir araya geliyor. Heyet, 12 Mart’ta Almanya’nın o dönem başkenti olan Bon’a gitmeden önce Kuzey Ren-Vestfalya, Bavyera ve Saksonya eyaletlerine giderek yerel yöneticilerle görüşüyor.

Avrupa ülkelerine yaptığı gezide diasporadaki Kürtlerle de görüşen Barzani, 2 Nisan 1992’de Kürdistan’a geri dönüyor.

Ziyaretlerinin sonuçlarını Kürdistan Cephesi liderliği ile gerçekleştirilen bir toplantıda paylaşan Barzani, 12 Nisan 1992’de Erbil’de düzenlenen büyük mitinge katılıyor. Daha sonra siyasi liderlerle yaptıkları ikinci bir görüşmede, Kürdistan Parlamentosu seçimlerinin 17 Mayıs’ta yapılmasına karar veriliyor.

Özal’ın Mam Celal ve Başkan Barzani’den talebi

Başkan Barzani, bu bölümün devamında 24 Temmuz 1992’de Beyaz Saray’dan özel bir davet aldığını, parti yönetimi ile yaptığı istişarenin ardından ziyaret için aynı gün yola çıktıklarını belirtiyor.

Barzani devamında, şunları dile getiriyor:

“24 Temmuz 1992’günü öğleden sonra 16:00’da yola çıktık ve 18:00’de Diyarbakır’a ulaştık. Diyarbakır’dan özel bir uçakla İstanbul’a geçtik. İstanbul’da Cumhurbaşkanı Özal ile görüştük ve sonraki gün öğlen yemeğinde konuğu olduk. Çok cömert ve mertçe yaklaştı. Bu görüşmede şu konular ele alındı:

1- İkili ilişkilerin ilerletilmesi ve Türkiye’nin Kürdistan’a destek vermesi

2- Türkiye’de demokratik reform sürecinin devam ettirilmesi

3-Kürt halkının hakları ile PKK’nin eylemlerinin birbirinden ayrı tutulması  

Daha sonra Özal çok önemli bir noktaya değindi ve bunu Mam Celal ile de görüştüğünü söyledi. ‘ABD’yi ziyaret ettiğinizde, Amerikalılara, Irak Kürdistanı’nın federal veya konfederal sistemle Türkiye’ye bağlanması konusundaki görüş ve düşüncelerinin ne olduğunu bir sorun. Çünkü zamanında Musul Vilayeti’nin koparılması ile Türkiye’ye büyük bir haksızlık yapıldı’ dedi. Doğrusu bu konunun bu şekilde açıkça dile gtirilmesi bana garip geldi. Amerika Birleşik Devletleri’ne vardığımda Mam Celal ile konuyu konuştum. O da, ‘Evet, doğru, bu konuyu bana da açtı’ dedi. İmkan olursa bunu Amerikalılara sorma konusunda kendi aramızda anlaştık. En azından bu konudaki görüş ve düşüncelerini öğrenebiliriz.”

Heyet Londra üzerinden Washingron’a ulaşıyor

Başkan Barzani, 27 Temmuz 1992’de Lonra’dan Washington’a hareket ediyor ve havalimanında Mam Celal ile kalabalık bir Kürt topluluğu tarafından karşılanıyor. 27 Temmuz günü ise ABD’li yetkililerle resmi görüşmeler başlıyor. İlk görüşme Demokrat senatör  John Mitchell ile yapılıyor.

Daha sonra Irak muhalefeti heyeti olarak ABD Dışişleri Bakanı James Baker ile bir görüşme gerçekleştiriliyor. Bu görüşmede Baker, “Saddam’ı devirme konusundaki ısrar ve ciddiyetimizden hiç bir endişe duymamalısınız. Ona hiç bir taviz verilmeyecek, ambargo devam edecek. Irak muhalefetini destekliyoruz” diyor.

Bu görüşmede James Baker, 1991 yılında Baas rejiminin saldırılarından kaçan milyonların göçü sırasında Türkiye sınırına gelerek olaylara bizzat şahit olduğunu, ardından Başkan Bush’a acil müdahale çağrısında bulunduğunu anlatıyor.  

ABD’den Kürtler için garanti talebi

Başkan Barzani, Kürt halkının bir daha böyle bir felaket yaşamayacağına dair garanti istediklerini belirterek, orada yaşanan diyaloğu şöyle özetliyor:

“Irak’ta rejimi değiştirmek daha sonraki iktidar programının ne olacağını belirlemekten daha kolay olabilir. Artık daha açık ve şeffaf bir şekilde Kürt halkının haklarından bahsetme ve belirlemenin zamanı gelmedi mi? (Baker) Soruma hemen ‘Viyana Kongresi’nde belirlenen proje taslağı iyidir’ diye yanıt verdi. Ben de kendisine, ‘Sayın Bakan iyi bir şeydir ancak çok farklı okumalara açıktır ve farklı manalar taşıyor. Bunlar somut olarak belirlenirse iyidir’ dedim. O da, ‘Bana göre federalizm bu aşamada uygun ve başarılı bir yöntemdir’ dedi. Mam Celal de, ‘Barzani’nin tüm görüşplerine katılıyorum’ dedi.”

Başkan Barzani’nin deyimi ile bu esnada ilginç bir olay yaşanıyor. Iraklı muhalif Arif Abdulrezzak, “Irak’ın parçalanmasını kabul etmiyorum” diyerek bağırıyor. Mam Celal ise, “Bağırmana gerek yok, bunu değiştiremezsin” diye yanıt veriyor.

Ardından James Baker, “Amerika Birleşik Devletleri federal bir ülkedir. Muhalefet olarak siz de anlaşırsanız memnun oluruz” diyor. Başkan Barzani, bu tavrın büyük bir değişim ve başarı olduğunu vurguluyor.

Görüşmelerde elde edilen neticeler

ABD ve İngilizlerle görüş alışverişinden sonra tüm Irak muhalefetinin katılımı ile Irak topraklarında bir kongre düzenlenmesine karar veriliyor.

Başkan Mesud Barzani, Kürdistan Bölgesi toprakları dışında Irak’ın hiç bir bölgesinin böyle bir kongre için uygun olmadığına dikkat çekerek, “Bu elimizde çok güçlü bir karttı. Kürdistan’a federalizm tanınması şartı ile muhaliflerin büyük bölümü ile kongrenin Kürdistan’da yapılması konusunda anlaştık” diyor.

Heyet, 31 Temmuz 1992’de Beyaz Saray’da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Brent Scowcroft ve ardından Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz ile görüşüyor. Bu görüşmelerde de bölgenin savunması konusunda sıkı tartışmalar yürütülüyor.  

Başkan Barzani, ABD’li üst düzey yetkililerle gerçekleştirilen tüm bu görüşmede varılan ortak noktaları şu şekilde sıralıyor:

“1- Iraklı tüm tarafların katıldığı güçlü bir muhalefet oluşturulması, Kürtlerin muhalefette belirgin ve aktif yer alması

2- ABD rejimin değiştirilmesini, yerine demokratik, federal ve çok katılımlı bir Irak’ı desteklemeli

3- ABD, Irak çerçevesinde Kürt halkının haklarını destekler

Özal’ın önerisine ABD’nin yanıtı

Başkan Barzani, “Türkiye’nin taleplerini Mam Celal ile birlikte Amerikalılara ilettik. Bunun büyük bir konu ve sorun olduğunu, kapsamlı bir araştırma ve inceleme gerektirdiğini belirttiler. Bize daha sonra yanıtlarını ileteceklerini ifade ettiler. Fakat sonrasında cevap vermediler, bizde bir daha bu konuyu açmadık.”