Buldan: Kürt sorunu çözülmeden demokrasi gelmez

HDP’nin Büyük Konferansı’na katılan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Kürt sorunu bu ülkenin tamamını ilgilendiren bir sorundur. Bu sorun çözülmeden barış ve demokrasinin gelmeyeceği gerçeğini herkesin bilmesi gerekiyor” ifadesini kullandı.

Buldan: Kürt sorunu çözülmeden demokrasi gelmez

HDP’nin 5’inci Büyük Olağan Kongre öncesinde gerçekleştirdiği konferanslar süreci bugün ve yarın yapılacak olan 4’üncü Büyük Konferans ile sona erecek.

“Büyük Direniş Büyük Yürüyüş” sloganıyla Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen kongreye 684 kayıtlı delege katılıyor.

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın yanı sıra bileşen partilerin Eş Genel Başkanları ve çok sayıda konuk konferansa katıldı.

Konferansın açılışında konuşan Buldan’ın açıklamalarında öne çıkanlar şunlar:

“AKP-MHP blokunun kurduğu tekçilik rejimi, hakkın ve halkın inkârı rejimidir. Bu rejim kadınlara her türlü hakareti ederek, kadın katliamlarını, kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini gündemde tutarak kendisini var etmeye çalışan bir iktidardır. Bu iktidar Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerini görmezden gelerek ayakta durmaya çalışmaktadır. Bu ittifak, varlığını Kürt sorununu inkâr etmeyle eşdeğer gören bir iktidardır. Tüm dünyanın kabul ettiği Kürt sorunu inkar edilecek, kabul görmeyecek bir sorun değildir. Demokrasiden, hukuktan ve adaletten uzaklaşmış bir iktidarın başta Kürt sorunu olmak üzere bu ülkenin yakıcı sorunlarını inkarla ayakta durduğunu ve ve zihniyetini, politikasını bunun üzerine oluşturduğunu çok iyi biliyoruz. Oysa hakikatin bir huyu vardır. Hakikat en zalim iktidarlara karşı bile yürümeye devam eder. Biz yürüyoruz, yürümeye devam edeceğiz.

Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’ye demokrasi ve özgürlük gelmez

Herkes bilmelidir ki, Kürt sorunu çözülmeden, Türkiye’ye demokrasi ve özgürlük gelmez. Türkiye’de Kürt sorununu demokratik ve onurlu şekilde çözme iradesi gösteremeyen hiçbir iktidar, aktör başarılı olamayacaktır. Ne iktidar ittifakları, ne inkarcı politikalar yol alabilir, ne de muhalefet fikir ve irade geliştirmeden bu ülkede kazanabilir. Biz bu sorunun hem iktidarın hem de mevcut muhalefetin mutlaka ama mutlaka gündeminde olması gerektiğinin altını önemle çiziyoruz. Kürt sorunu bu ülkenin tamamını ilgilendiren bir sorundur. Bu sorun çözülmeden barış ve demokrasinin gelmeyeceği gerçeğini herkesin bilmesi gerekiyor. Bugün Türkiye’de değişim isteyen herkesi vakit kaybetmeksizin Kürt sorununda çözüm önerilerini sunmaya, demokratik anayasa ve inanç temelli hakları tanımaya bir kez daha davet ediyorum. Bu çağrı sadece bir siyasi davet değildir, demokratik yaşamın zorunlu şartıdır.

Kuzey Doğu Suriye ve Güney Kürdistan’a yönelik saldırılar Türkiye toplumu için de yıkıcı sonuçlar yaratıyor

Evet, bugün savaşla, mutlak tecritle, ekonomik çöküşle tarihin en karanlık dönemindeyiz. AKP-MHP ittifakı yarattığı derin krizle birlikte giderek güç kaybetmektedir, oy kaybetmektedir ve Türkiye toplumuna artık hiç bir şey sunamamaktadır. Bu güç kaybını örtmek, önlemek için içeride ayrımcı ve kutuplaştırıcı politikaları, dışarıda ise savaş siyasetini yükseltmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına ve Güney Kürdistan’a dönük kapsamlı savaş ve ilhak siyaseti yürütmektedir. Dünyanın neresinde bir Kürt kazanımı varsa buna düşmanlık eden bir iktidarla ve bu zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu hiç kimse aklından çıkarmasın. Bu saldırılar yalnızca Kürtler için değil, Türkiye toplumunun tamamı için yıkıcı sonuçlar yaratmaktadır. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümünün yolu savaşa, silaha ve çatışma siyasetine son verilmesinden geçer. Bu ülkeyi yönetenler güvenlikçi politikalarla, savaşlarla çatışmalarla Kürt sorununun çözülmediğini anlamayan iktidar aynı yöntemle sorunu çözme yoluna gidiyor ve bu sorunun yakıcı sonucunu tüm Türkiye halkları ve toplumu hep birlikte ödüyor. Barışa giden yolu kapatan bütün seçenekler, Türkiye’ye daha fazla yıkımdır, yoksulluktur, açlık ve sefalettir."

HDP Eş Genel Başkanı Sancar ise şunları kaydetti:

“ Bugün Türkiye siyaset sahnesinde iki kutbun arasına sıkıştırılmaya çalışılan bir denklem kurulmakta bir formül tek çare olarak sunulmaktadır. Bu doğru değil. Türkiye iki kutba mahkum değil, eskiyi devam ettirecek hiçbir zihniyet Türkiye’de halkların istediği çözümleri, geleceği kuramaz. Bu iktidar zaten iyice çökertmiştir bu ülkeyi, felaketin eşiğine getirmiştir. Ama çıkış eski zihniyeti farklı yöntemlerle devam ettirecek yönetimlerde değildir. Çözüm 3’üncü yoldadır. Çözüm HDP’nin siyasal programındadır, çözüm inancını yitirmeyen halkların kararlı yürüyüşündedir. Çözüm bizdedir.

Çözüm işgal siyasetinde değil, müzakere ve diyalogdadır

Güney Kürdistan'da yürütülen operasyonlar da, Kuzeybatı Suriye’ye, Rojava'ya yönelik askeri harekat ve işgal planları da bugüne kadar çöküşe sebep olmuş siyasetlerin yarattığı sonuçtan başka bir sonuç veremez. Çözüm askeri anlayışta, militarist yaklaşımda, operasyonlarda, işgal siyasetinde değildir. Çözüm demokrasidedir, demokratik siyasettedir. Çözüm müzakere ve diyalogdadır. Çözüm hakların eşit ve ortak yaşamını savunan anlayıştadır. O anlayış da bizdedir. Bu anlayış bize büyük miras olarak gelmiştir. Bizim görevimiz bu mirası daha da büyüterek bizden sonra gelecek kuşaklara onurla ve gururla devretmektir.

Başka ne yapıyor bu iktidar? Sınır ötesi operasyonların eşlik ettiği içeride düşmanlık politikalarını, nefret siyasetini yaygınlaştırıyor. Psikolojik savaş propagandalarını daha da ileri götürüyor. Ama bütün nafile, hiçbiri sonuç vermiyor, hiçbiri istedikleri sonucu doğurmuyor. Tek güvendikleri şey karşılarına güçlü bir alternatifin çıkmamış olmasıdır. Eğer karşılarındaki güçlerin parçalar birbirine düşürürlerse, muhalefeti böler, demokrasi güçlerini ayrıştırırlarsa ayakta kalabileceklerini düşünüyorlar. Bizler de buna cevabımızı ittifaklarımızı kurarak vereceğiz.

Bizim iki kötü arasında seçim yapma mecburiyetimiz yok

Bizim iki kötü arasında seçim yapma mecburiyetimiz yok. Bizim demokratik geleceği, özgür geleceği ve büyük barışı inşa edecek özgücümüz var, programımız ve inancımız var. Büyük yürüdük. Bu büyük yürüyüşü büyük direnişin üzerine kurduk. Şimdi büyük kazanma zamanıdır, demokrasi ittifakı olarak kazanma zamanı 3’üncü yol siyasetinin kazanma zamanı. Halkçı yönetimi kurma zamanıdır. Kamucu ekonomiyi inşa etme zamanı, çoğulcu toplumu, eşit yurttaşlığı güvence altına alma zamanıdır. Bu zaman HDP ile yaşanacak. Bu zamanı HDP kuracağı ittifaklarla, yoldaşlarla, demokrasi güçleriyle, toplumun bütün ezilenleriyle, dışlananlarıyla, kadınlarla, gençlerle, ekoloji hareketleriyle, bütün devrimci ve ilerici yurtsever güçlerle birlikte yürüyecek. Bu yol kutlu bir yoldur. Zordur, engellerle doludur ama engelleri aşmak bizim işimizdir. Yolumuz uzundur. Son kongre olmayacak.  5’inci Büyük Olağan Kongremiz yeniden başlangıcın ve inşanın kongresi olacaktır. Bu inançla hepinizi gönül dolusu sevgilerimle selamlıyorum.”