Cengiz Çandar: "Türkiye, Kürdistan topraklarında bir üstlenme haline geçti"

Cengiz Çandar: "Türkiye, Kürdistan topraklarında bir üstlenme haline geçti"

Tecrübeli gazeteci Cengiz Çandar, Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi topraklarında sürdürdüğü operasyonla “kalıcı olmak istediği” görünümü verdiğini ancak Musul vilayetini topraklarına dahil etme gibi bir amaç güddüğünü sanmadığını söyledi.

Çandar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), Kürdistan Bölgesi toprakları içerisinde bulunan bölgelerde sürdürdüğü askeri operasyonlar ve bölgedeki gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu.  

Türkiye’nin 2016’dan beri kendi sınırları dışındaki topraklarda “sürekli yerleşme” gibi bir plan dahilinde hareket ettiğini belirten Çandar, “Örneğin Suriye’de şu an kontrol altında tuttuğu toprak parçasının yüzölçümü Kıbrıs ve hatta Hatay vilayetinden daha fazla. Türkiye 7-8 bin kilometrekarelik Rojeva ve Kuzey Suriye toprağını elinde bulunduruyor ki Kuzey Kıbrıs’ın yüzölçümü 3 bin 500, Hatay vilayeti ise 5 bin kilometre kare civarındadır. Oralarda TL kullanılmaya başlandı ve oralar resmiyette sınır valiliklerine bağlandı. Bu da Türkiye’nin orada sadece pazarlık kozu amacıyla bulunmadığını, daha uzun vadeli hesaplar yaptığını gösteriyor” dedi.

Kürdistan Bölgesi topraklarında Türkiye’nin askeri varlığının daha da eskilere dayandığını hatırlatan Çandar, “PKK ile mücadele gerekçeleri ile ve yine brakoji döneminde Ankara’da yapılan anlaşma gereği belli bölgelerde askeri varlığı vardı. Sonra bu Başika’ya taşındı. Fakat son iki senedir, Rojava’ya yerleşmesine paralel bir zamanlama ile Hakurk bölgesinden itibaren Türkiye’nin Irak Kürdistanı topraklarında bir üstlenme haline geçtiğini görüyoruz. Bu son operasyon da Hoşyar Zebari’nin de belirttiği gibi Zaho bölgesindeki Haftanin’e kadar uzanıyor. Adeta Türkiye, İran ve Irak sınırlarının kesiştiği noktadan tüm Irak ve Rojava ile Kuzey Suriye sınırı boyunca Türkiye’nin kalıcı olmayı amaçladığı gibi bir görüntü var. Sizin de bahsettiğiniz Libya’daki varlığı ile de birleştirdiğinizde, bunun askeri strateji ile bağlı olduğu düşüncesi ister istemez oluşuyor” diye konuştu.

KDP Politbüro üyesi Hoşyar Zebari’nin son mesajında Musul vilayetine atıfta bulunmasının ve Türk liderler tarafından dillendirilmesini “endişe verici” şeklinde yorumladığının hatırlatılması üzerine Çandar şunları söyledi:

“Hoşyar Zebari twittinde Musul’dan bir uyarı alarmı şeklinde bahsediyor. Fakat benim bulunduğum noktadan baktığınızda, Musul vilayeti dediğinizde bugünkü bütün Kürdistan Bölgesi yönetimini hatta Hanekin’den Şengal’e kadar Kerkük’ü de içine alan bir bölgeyi kapsıyor. Türkiye Misakı Milli denilen tüm bu bölgeleri geri almak istiyor mu derseniz bu hukuken mümkün değil. Çünkü 1926 yılında Türkiye’nin imza attığı Ankara Anlaşması’na göre Türkiye bu taleplerinden tarihi ve hukuki olarak vazgeçmiş durumda. Musul vilayeti Irak’ın 3’te 1’inden fazla bir alan. Bu Türkiye’deki milliyetçi çevrelerin dillendirdiği bir konu ki zaten şimdi Türkiye’de milliyetçi bir iktidar var. Musul konusu da nostaljik bir ifade olarak gündeme gelir ama pratikte fiilen bu bölgeleri tekrar elde etmek gibi bir politika güddüğünü düşünmüyorum. Türkiye’nin şu anda Zaho’daki Haftanin bölgesinde yürüttüğü operasyonun amacının Musul vilayeti fikrini canlandırmak olduğu kanısında değilim. Yüne de Hoşyar Zebari’nin bu açıklamayı yapması çok önemlidir. Zebari Irak Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı yapmış, KDP Politbüro üyesi, Türkiye’yi ve siyasetçileri çok iyi tanıyan bir isim.”

Cengiz Çandar, “Türkiye’nin operasyonu Rojava’daki ENKS-PYD anlaşmasına karşın bir mesajmıdır” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Türkiye Rojava’da ENKS ile PYD arasındaki yakınlaşmadan rahatsız. Bunu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu açıkça söyledi. Birkaç gün önce de hükümetin dayanağı olan MHP lideri Devlet Bahçeli çok ateşli beyanatlarda bulundu. Sadece bu anlaşmayı değil, Süleymaniye ismini de zikrederek tehditkar bir dil kullandı. ENKS ile PYD’nin anlaşması sayın Mesud Barzani ve Neçirvan Barzani’nin onayı ve desteği olmadan mümkün olamazdı. Dolayısıyla benim gördüğüm kadarıyla bu operasyonla Irak Kürdistan yönetimine, ‘bu anlaşmanın arkasında durmayın, çekilin’ mesajı vermek istiyorlar. İkincisi Bağdat’la yapılan anlaşmalarda Semelka Kapısı’nın kapatılması talebi vardı. Yine Rojava ile Irak Kürdistan’ı arasındaki bağlantının Rojava aleyhine kesilmesi gibi bir girişim vardı. Süleymaniye de gündeme getirildi. Oralarda da PKK faaliyeti olduğu iddia ediliyor ve yakın zamanda insansız hava aracı ile saldırı oldu. Bütün bunları topladığınızda Türkiye’nin şu an Kürdistan Bölgesi topraklarında yürüttüğü operasyon kısa vade açısından Irak Kürdistan yönetimine birtakım mesajlar verme amacını taşıyor. Aynı zamanda uzun vadeli hesaplar bakımından Irak’ın kuzey bölgelerinde askeri varlığını sürekli hale getirip oradan Rojava’ya kadar bir zincir oluşturmak istiyorlar gibi görünüyor.” ,

“Sizce bu operasyon için Bağdat’tan onay alınmış mıdır?” sorusuna ise Çandar, “Irak’taki tepkinin zayıflığının herkesin dikkatini çekti. Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi iki defa Dışileri Bakanlığı’na çağrıldı. Ancak Büyükelçi Ankara’ya, merkeze bilgi verme ihtiyacı duymadan Dışişleri Bakanlığı’nın kapısında açıklamalarda bulundu. ‘Biz kendilerine şunu söyledik, bunu bildirdik’ diye ki bu  Türkiye’nin diplomatik geleneklerine uymayan birşey. Bu açıklamalar Türkiye’nin Bağdat hükümetini pek ciddiye almadığı, üstünde durmadığını yada Bağdat’ın Türkiye’nin bu girişimlerine fazla ses çıkarmadığını, çıkaramayacağını gösteriyor. Bunu daha ileri götürüp danışıklı dövüş olduğunu savunanlar var ama bu çok iddialı bir söylem, bu yönlü kanıtlanabilir bir bilgi yok. Bir de şu var; Kazımi hükümeti çok yeni bir hükümet ve bu durumda Türkiye’nin askeri harekatına ses çıkaracak gücü de bulunmuyor. Böyle bir sonuca da varabiliriz” diye konuştu.

 

(Kaynak:rudaw)