Erdoğan'ın okuduğu şiir Koçgirili Alişêr'e ait

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün İzmir'de 'Aslan yatağına da tilki giremez' dizesini okuduğu şiir, eski bir tartışmayı yeniden gündeme taşıdı. Söz konusu şiir Muharrem Ertaş'a atfediliyor. Oysa ki yazılı kaynaklar ve araştırmalar, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde şiirin Koçgirili Alişêr'e ait olduğunu ortaya koyuyor. Muharrem Ertaş'ın ise şiirİ hem intihal hem de tahrif ettiği belirtiliyor...

Erdoğan'ın okuduğu şiir Koçgirili Alişêr'e ait

 Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün İzmir'de 'Aslan yatağına da tilki giremez' dizesini okuduğu şiir, eski bir tartışmayı yeniden gündeme taşıdı. Söz konusu şiir Muharrem Ertaş'a atfediliyor. Oysa ki yazılı kaynaklar ve araştırmalar, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde şiirin Koçgirili Alişêr'e ait olduğunu ortaya koyuyor. Muharrem Ertaş'ın ise şiirİ hem intihal hem de tahrif ettiği belirtiliyor...

Ne hoş memlekettir eli Dersimin,

Seyran eyleyelim Sultan Bağını,

Ne hoş çiçekleri var, gülü Dersimin. …./…

Nice padişahlar geldi cihana, Bunu almak için düştü gümana,

Arslanlar yurdudur tilkiler giremez, Gerçekler sırrıdır akıllar eremez , Evliya gülüdür zalimler dermez, Ona bağlıdır yolu Dersim’in

Yukardaki dizeler Koçgirili Alişêr’e ait şiirden… Hem Kürtler üzerindeki baskının kalkması için çalışmış hem de şiirle uğraşmış önde gelen Kürt aydınlardandır Alişêr… Hatta bu şiir ‘suç’ unsuru olarak kabul edilmiş, Alişêr bu nedenle ceza almıştır…

Siyabend: Ertaş intihal etti

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün İzmir’deki aday tanıtım toplantısında bu dizelerin bir miktar değiştirilmiş halini okumasıyla, söz konusu şiire ilişkin tartışma yeniden gündeme geldi. Erdoğan’ın “Aslan yatağına da tilki giremez. Girse de gonca gülün deremez. Alçak Yunan muradına eremez. Geçme derler geçeceğim İzmir’e. Yunanları dökeceğim denize” okuduğu dizenin, Muharrem Ertaş’a ait olduğu yazılıp çizildi. Söz konusu dize, Muharrem Ertaş’ın ‘Güzel İzmir Duman Gitmez Başında’ şiirinde de geçiyor…

Oysa Alişêr’in, Muharrem Ertaş’tan yıllar önce kağıda döktüğü dizelere bakıldığında, durum hemen anlaşılıyor. Bu konudaki araştırmalarıyla bilinen Huseyn Siyabend de, söz konusu şiirin Koçgirili Alişêr’e ait olduğunu bir kez daha hatırlattı. Siyabend, sosyal medya aracılığıyla, söz konusu şiire ilişkin şu bilgileri verdi:

“Sayın Erdogan’ın okuduğu şiir Koçgirili Alişêr’e aittir. Muharrem Ertaş hem intihal hemde tahrif etmiştir. Orjinali şöyledir: Aslanlar yurdudur tilkiler girmez,Gerçekler sırrıdır akıllar ermez, Evliya gülüdür zalimler dermez, Ona bağlıdır yolu Dersim’in..

Koçgirili Alişêr bu şiiri okuduğu için Seyyid Rıza’nın yanında olduğu belirtilmiş ve bu şiir bir suç unsuru olarak ceza almasına neden olmuştur. Alişêr’in bu ve benzeri şiirleri resmi ideoloji mensuplarının yazı dizilerinde suç kanıtı olarak gösterilir.

Bu ve benzeri şiirleri suç kanıtı gibi gösteren yazılar yazılmıştır. Niyazi Ahmet Banoğlu bunlardan birisidir. Dersim katliamı sırasında gazeteci olarak giden Banoğlu, Sevgen’den bir yıl sonra 1951 yılında yayımladığı ‘Dersim İsyanının İçyüzü’ başlıklı yazı dizisinde vardır…

Kavgada ser veren bir aydın Alişêr

Alişer, Koçgiri yakınlarında, Ümraniye köyünde (1875) doğmuş ve Sivas Lisesi’nde öğrenim görmüştür. Sultan Hamid döneminde yazdığı şiirlerin dikkati çekmesi üzerine Koçgiri aşiret reisi Mustafa Paşa’nın katibi olmuş, zamanla Koçgiri aşireti üzerinde büyük bir saygınlık kazanmıştır. Düşünce ve duygularını Kürt emekçileriyle paylaşmanın araçlarından biri olarak şiir yazmış, türküleştirilen şiirleri halk arasında yaygın olarak dinlenip benimsenmiştir.

Koçgiri ayaklanmasına katıldığı ve “isyan örgütlediği” gerekçesiyle gıyabında ölüm cezasına çarptırılan Alişer, Dersim’e geçip, Ovacık bölgesine yerleşmiş, burada Seyit Rıza ile ilişkiye geçerek, bölge halkının örgütlenmesi faaliyetlerine girişmiştir. Kürtçe’nin Kurmanci ve Zazaki lehçeleri ile Türkçe şiirler yazarak ve çeşitli toplantılar düzenleyerek baskı ve yasakların son bulması için çalışmalar yaptığı belirtilen Alişer’in, dönem üzerine araştırma yapan bazı yazarlar tarafından Fransızca, Rusça ve İngilizce bildiği ileri sürülmektedir.

1936’da Dersim askeri bölge ilan edilip asker sevkıyatı başlayınca, durumun kötüye gideceğini anlayan Seyit Rıza, ondan İran ve Irak’a geçerek, daha fazla kan dökülmemesi için dış ülkeler nezdinde girişimlerde bulunmasını istemiştir. Alişer, yaşadığı toprakları terk etmek istememesine karşın, bu görevi kabullenir. Ancak tam da bu sırada işbirlikçi yerli çeteler harekete geçerler. Seyid Rıza’nın yeğeni Rayber, çeşitli vaatlerle general Abdullah Alpdogan’ın verdiği görevi kabullenerek işe koyulur. Rayber’den, amcası Seyid Rıza ya da Alişer; ikisinden birinin kellesini getirmesini ister ve tercihi kendisine bırakır. Rayber, artık yaşlanmış olan Alişer ve eşi Zarife Hanım’ı sarp dağlarda, kaldıkları mağarada ziyaret eder. Önce Alişer ile yeğenini; sonra da Alişer’in eşi Zarife’yi öldürürler. Alişer, Zarife Hanım ve yeğenlerinin başları kesilerek Elazığ’a yetkililere götürülür. Bu durum başta Seyid Rıza olmak üzere, bölge insanlarını derinden yaralar ve üzüntüye boğar.

Alişer ve Zarife’nin katli üzerine, destancı Cemşid Mar’in sesinden şu türkü dile gelir: “Bir toprak köz gibidir yüreği, Eli yazandır Dili ozandır, Kavgamıza sevgimize Türkü dizendir, Dilo yeman yeman yeman …./….. Tujik dağındaki mağaraya vardılar Ses verip-ses alıp İçeriye dost gibi girdiler, Kendilerine ekmek ve cephane hazırlayan Alişer’i arkadan vurdular…”

9 Temmuz 1937’de öldürüldüğünde yetmiş beş yaşında olan Alişer’in adı, Dersim’de Seyid Rıza’nın adıyla birlikte anılmaktadır.