Eski Dışişleri Bakanı Yakış: Türkiye'nin başı her tarafta belada

Basnews'te yer alan bir söyleşide, AK Parti'nin kurucuları arasında yer alan eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın Erbil’de yönetimin değişmesinin ardından Türk diplomat ve Kürdistanlı 2 vatandaşa yönelik suikast ve bunun nedenleri, Trabzon’da Kürt turistlere yönelik linç girişimi ve Türkiye’deki Kürt meselesi konuşuldu. 

Eski Dışişleri Bakanı Yakış: Türkiye'nin başı her tarafta belada

Basnews'te yer alan bir söyleşide, AK Parti'nin kurucuları arasında yer alan eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın Erbil’de yönetimin değişmesinin ardından Türk diplomat ve Kürdistanlı 2 vatandaşa yönelik suikast ve bunun nedenleri, Trabzon’da Kürt turistlere yönelik linç girişimi ve Türkiye’deki Kürt meselesi konuşuldu. 

Erbil’de hükümet değişikliğinin hemen ardından Türk diploman ve Kürdistanlı 2 vatandaşa yönelik  yaşanan suikastı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yakalanan PKK’lıyla birlikte kimin yaptığı ortaya çıktı. PKK’nın güçlü olmadığı yerlerden, daha kolayca zarar verebileceği yerlere yöneldiği bir durum bu. PKK için bir olaydı. Erbil yönetiminin bu olayla bir ilgisi yok.

Erbil – Ankara ilişkileri referandum sonrasında gerilse de son 6 -7 ayda yeniden düzelmeye başladı. Bu suikast Ankara – Erbil ilişkilerine de yönelik bir saldırı olduğuna dair yorumlar da var…

Ondan bağımsız, PKK’nın kendi varlığını kanıtlamaya çalıştığı bir saldırıydı bu. Türk devletine karşı bir şeydi bu. Yoksa Kuzey Irak Hükümeti ile irtibatlandırmaya taraftar değilim. Ama asıl mesele Türk hükümetinin böyle bir suikastın orada yapılabileceğine ihtimal vermemesi, Türk hükümetinin orayı rahat bulmasından faydalandı. Kuzey Irak Hükümeti’ne mesaj vermeye çalışması PKK’nın işini daha fazla zorlaştırır.

Kürdistan’daki siyasi değişim ve bu suikast Erbil – Ankara ilişkilerini nasıl etkiler?

Er ya da geç Türkiye’nin hem Bağdat merkezi hükümetiyle hem de Kuzey Irak yönetimiyle ilişkilerini düzeltmek zorunda olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin başı her tarafta belada.

Bir yandan s-400 alımları bir yandan ABD’nin tavrı bir yandan da güney sınırına yeniden yığınak yapılması, güvenli bölgenin yeniden gündeme gelmesi tüm bunlar nasıl bir sonuç doğurur? Türkiye bu kez Kobani ya da Telebyad’a girer mi?

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin Ankara ziyaretinin bu ihtimaller nedeniyle olduğunu düşünüyorum.  Orada Türkiye’nin Suriye topraklarına girmesinin istenmediği çok belli. Türkiye böyle bir duruma tenezzül ederse kendi işini zorlaştıracaktır.

S-400 krizi yumuşatılmaya çalışılsa da kriz devam ediyor. Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması nasıl bir sonuç doğurur?

S-400 Türkiye’ye geldi ve yerleşti artık geri dönüşü yok. ABD, Türkiye’nin F-35 programındaki konumunu askıya alırsa yanlış yapar. Bu programdan Türkiye’nin çıkarılması ABD’nin kaybına neden olur.

Peki, Türkiye’deki Kürt meselesine dönersek AK Parti’nin MHP ile ortaklığı Kürt oylarını kaybettirdi diyebilir miyiz?

Türk devletinin Kürt politikasında MHP adımı en önemli unsurlarından biriydi. İstanbul seçimlerinden önce Türkiye o Kürt kartına sarılmaya ihtiyaç duydu. Bu durum MHP’de bir rahatsızlığa neden oldu. Ama MHP hemen AK Parti’yle ortaklığını bitirir mi onu zannetmiyorum. Çünkü her ikisinin de ayakta durması için bu iş birliğine ihtiyacı var. Ama Türkiye’nin Kürt gerçekliğini anlaması gerekmekte.

Bir yandan yeniden çözüm süreci başlayacağı iddiaları. Sizce mümkün mü yeniden?

Olması gerektiği kanaatindeyim. Türkiye, Kürt sorununu halının altına sürerek üstesinden gelemez. AK Parti’nin toparlanması için yapması gereken birden fazla durum var. Bunlardan biri de Kürt meselesi. Halkı ayrıştırıcı dil kullanmak, Sayın Cumhurbaşkanımızın sadece AK Parti’ye oy verenleri ümmet sayıp diğerlerini görmezden gelmesi yani ümmeti bölme durumu, ekonominin içinde bulunduğu durum, yargı reformunu ve Kürt meselesini çözmesi gerekiyor.

Olası çözüm süreci 203-2015’teki modelinde mi yürür sizce?

Gayet iyi bir modeldi. Türkiye, Kürt davasını bu haftayı geçirelim de önümüzdeki haftaya Allah kerim gibi kısa vadeli değil de 10, 20- 50, 100, 150 yıllık perspektiflerle çözmesi gerekmektedir. Türkiye’de reddedilemez bir Kürt realitesi var. Kürt nüfusunun artış oranı hızlı. Bu sorun neden kadar geciktirilirse ileride vereceği tavizler daha fazla olur. 1830’lardan beri mevcut olan bir sorun bu. O zamanlarda bu iş şimdikinden farklı bir şekilde çözülmüş olsaydı şimdi böyle bir sorunla uğraşmak zorunda kalmazdı Türkiye.

Ama Kürt meselesi içerideki Kürtlerle sınırlı olmaktan çıktı. Irak, İran ve Suriye Kürtlerine yaklaşımlar da içerideki Kürt meselesini etkiliyor…

Bütün Kürtleri kapsayan bir Kürt davası var. Bir de orta vadede bünyesinde Kürt nüfusu barından ülkelerin her birinde bu konu ayrı noktada. Kuzey Irak’taki Kürt varlığı artık Birleşmiş Milletler’de bir bayrağı ve sandalyesinin olması dışında hiçbir eksiği kalmamış durumda. Zaten bağımsızlık referandumuyla da bunu kanıtladı. Sınırları belli, üniversiteleri olan, başbakanı, başkanı olan bir yer. Sadece uluslar arası alanda tanınması kalmış. Yani şu an en iyi durumda olan Kuzey Irak Kürtleri. Suriye’deki Kürtlerin durumu da gayet iyi. Suriye parçalanırsa bağımsızlığını ilk ilan edecek olan Kürtlerdir. Zaten yere yönetimlerini kurmuşlar. Ama bağımsızlığın yanı sıra Kürtlerin Suriye anayasasında belediye yetkilerinin genişletilmesi, kanton yönetimi ya da Kuzey Irak gibi otonom bir bölge kurabilirler. ABD’nin Kürtlere güçlü desteğini de unutmamak lazım. İran’daki Kürt meselesi ise şu şekilde: İran biraz daha kapalı bir toplum olduğu için Kürtler bağımsızlığa ne kadar yakın bilemiyoruz. Ama Kürdistan isimli 2 eyalet var. Oradaki Kürtlerin yaşadığı yerler belli. Türkiye’de ise en büyük Kürt şehri İstanbul. İkinci büyük şehri ise İzmir. Kürt iş insanlarının İstanbul’da sayısız fabrikaları, yalıları var. Akdeniz kıyısında Kürt iş insanlarının tatil köyleri var. Oralarda binlerce Kürt genci çalışıyor. Tüm bunları düşündüğümüzde Türkiye’de ayrı bir Kürt devleti oluşmalı mı sorusuna 16 milyon Kürtler cevap verecektir. Türkiye’deki Kürtler haklarını elde etmeyi, kültürel kimliği kabul edilmesini benimseyeceği kanaatindeyim. Türkiye’deki Kürt meselesinin çözülmesi temel hak ve hürriyetlerinin genişletilmesiyle olur.

Buna Türkiye’deki diğer halklarının da hazır olması gerekmiyor mu? Trabzon’da geçtiğimiz hafta Kürtlere yönelik yaşanan saldırı girişimi, yasal bir bayrağa yönelik tavır Türkiye’deki halkların böyle bir hak tanımına hazır olmadığını göstermiyor mu?

Evet halkların buna hazırlanması lazım. Trabzon’da yaşanan durum, 7 Haziran 2015 seçimlerinde Kürtlerin büyük bir çıkış yaparak 80 sandalye kazanmasının ardından devletimizin Kürtleri sıkıntıya sokan bir politika izlemesi, Kürtleri itibarsızlaştırmaya yönelik politikalarının sonucudur. Yıllardır yürütülen “Kürt diye bir halk yoktur” izahatlar da neden oluyor bu tepkilere.