HDP'den Afrin Operasyonuna Eleştiri: Kopuşu derinleştirecektir!

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen düzenlediği basın toplantısında Afrin’deki son gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.

HDP'den Afrin Operasyonuna Eleştiri: Kopuşu derinleştirecektir!

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen düzenlediği basın toplantısında Afrin’deki son gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.

Suriye rejimine bağlı grupların Afrin’e geldiği yönündeki haberlerin sorulması üzerine konuşan HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen şunları söyledi:

“Bu konu Türkiye’nin tüm siyasetini etkileyen, seçim planlaması için araçsallaşmaya neden olan, ekonomiyi etkileyen, Türkiye’nin dış politikadaki konumunu daha da kötüleştiren birçok sorunu barındırıyor. Bir ülkenin Suriye ile ilgili politikası bir bütün olarak yanlışsa onun içinden küçük parçaların doğru, sağlıklı olması mümkün değil. Türkiye’nin Suriye ile ilgili politikası 6 yıldır yanlış. Mültecilerle ilgili kırmızı çizgi 20 kat aşıldı ama sorun devam ediyor, Şam’la ilgili iddiaların hiçbiri doğru çıkmadı, Kürtlerle ilgili ısrar tüm halklara zarar veriyor, Türkiye’ye de zarar veriyor. Bölgede kaosu, çatışmayı derinleştiren bir politikada ısrar var.

Bu işin politik tarafı bir de insan haklarıyla ilgili boyutu var. Sosyal medyada ÖSO mensubu oldukları pazu bantlarından, alınlarındaki sembollerden kolayca anlaşılabilecek ve muhtemelen kendilerinin paylaştığı, sosyal medyada bir psikolojik harp unsuru olarak kullandıkları sivillerin infaz görüntüleri var. Bunun hesabını kim verecek. Türkiye ordusu, TSK bunun kefili midir? Türkiye iktidarı bu uygulamaların hesabını vermek konusunda kararlı mıdır. Bu öyle ya da böyle bugün değilse yarın Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin kalıcı tahribatına neden olacaktır. Kürtlerle Türkler arasındaki kopuşu derinleştirecektir. Türkiye’nin uluslararası arenada savaş suçu işlenmesine ortaklıkla anılmasına neden olacaktır. Bütün bu maliyet göze alınabilir bir durum mudur? Türkiye toplumu bunu onaylamakta mıdır? Bütün anketler AKP’nin Suriye politikasının AKP tabanında bile rahatsızlık duyduğunu ortaya koyuyor. Bu politikayı onaylayanların oranı yüzde 40’larda. Bu da gösteriyor ki büyük bir yanlışla, tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız. AKP’nin bu yanlıştan vazgeçmesi gerekiyor.

"İttifak Düzenlemesi Başkanlığı Kurtarma Hesabının Yansıması"

Seçim ittifakı diye tarif edilen, tamamen seçim sistemini altüst edecek ve seçime olan güveni daha da kötüleştirecek arayışlarla ilgili değerlendirmelerimizi aktarmak istiyorum.

Seçimler siyasal sistemler içerisinde iktidarın değiştirilebilmesinin mekanizmasıdır. Toplumun hesap sorması, beğendiğini onaylaması, beğenmediğini de iktidardan indirebilmesidir. Muhalefeti de eğer onaylıyorsa iktidara taşıyabilmesinin aracıdır. Ama ne yazık ki Türkiye tarihinde de, dünyada da seçim yapılan her yerde seçimler bu rolü oynamamaktadır.

100 yıl önce Balkan savaşları devam ederken seçim tarihine "sopalı seçim" diye geçen deneyimler de var. Çok partili hayata yeni geçildiği dönemde “açık oy gizli sayım” diye tarif edilen örnekler de var. Bugün dünyada sözde seçim olan kimi ülkeler var ki iktidarlar 50 yıl boyunca değişmiyor, sonra da çocuklarına devrediliyor, kendileri hep yüzde 90’ların üzerinde oy alıyorlar, çocukları da aynı oy oranıyla iktidarda kalıyor.

Seçim gününü dizayn etmeye kalktığınızda toplum mühendisliği yaparsınız. Seçim sadece o günden ibaret değildir, bir yönetim pratiktir. Siyasal süreçlere katılımla ilgili bir bütünün parçasıdır. Bu bütünü tasfiye ederek sadece seçim gününü dizayn etmeye kalktığınızda toplum mühendisliği yaparsınız. Halkın iradesinin özgürce sandığa yansımasına imkan tanımamış olursunuz.

Sandığın yanı başında silahlı gücün bulunması seçimin meşruiyetini ortadan kaldırır. Sandıkların başında neden silahlı güçler bulunmamalıdır ilkesi Türkiye’nin de taraf olduğu sözleşmelerin ve uluslararası platformların hassasiyeti dolayısıyladır. Seçmen üzerinde baskı kimse kurmasın diye sandığın yanı başında silahlı gücün bulunması seçimin meşruiyetini ortadan kaldırır. Ya da mühürsüz oy pusulasıyla ilgili yasal düzenleme neden vardır, çünkü Türkiye tarihinde yakın tarihte de sayım bittikten sonra çuvalların içerisinde mühürsüz oy pusulalar çıkmıştır.

Bütün bu pratikleri görmeyip fiilen olanı yasal kılıfa uydurmak bunu da seçimin meşru olması gibi bir gerekçeyle savunmanın hiçbir inandırıcılığı yoktur.