İranlı Stratejist: Yakında Suriye'de ABD ve Türk askerlerine karşı direniş başlayabilir

Suriye Devlet Başkanı Esad 2011'den beri ilk kez İran’ı ziyaret etti. Suriye'de çatışmaların azaldığı, Kürtlerin statüsü ve tampon bölge tartışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşen bu ziyaret ne anlam taşıyor?

İranlı Stratejist: Yakında Suriye'de ABD ve Türk askerlerine karşı direniş başlayabilir

Suriye Devlet Başkanı Esad 2011'den beri ilk kez İran’ı ziyaret etti. Suriye'de çatışmaların azaldığı, Kürtlerin statüsü ve tampon bölge tartışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşen bu ziyaret ne anlam taşıyor?

Suriye'de bir taraftan savaş nedeniyle ağır hasar gören yerleşim birimlerinden ekonomiye kadar her alanda imar süreci ve siyasi yapının yeniden inşası konuşuluyor. Diğer taraftan ABD-Rusya, İran-Türkiye gibi ülkeler Suriye'de ve dolayısıyla bölgede kalıcı olmak veya son 8 yılda oluşturdukları nüfuz alanlarını korumak için hamleler yapıyor.

Bu bağlamda, Suriye Devlet Başkanı Esad’ın İran ziyareti dikkat çekti. Ziyaretten hemen sonra İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu Rusya’da Putin ile biraraya geldi. Esad’ın İran ziyareti Arap basınında "İran ve Şam Rusya’ya İsrail ile ilişkilerinden rahatsızız mesajı verdi" şeklinde değerlendirildi.

Ancak ziyareti DW Türkçe’ye değerlendiren Suriyeli askeri bir kaynak "Esad’ın İran ziyaretinin Şubat ayında yapılan Rusya-İran-Türkiye zirvesinin hemen ardından gerçekleştiğine" dikkat çekti.

Askeri kaynağa göre, "İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırıları ve Rusya’nın bu konudaki politikaları oldukça önemli ancak Esad’ın İran ziyaretinin temel sebebi tampon bölge girişimlerine ve İdlib’e dair gelişmeler."

Peki bu ziyarette hangi ülkelere hangi mesajlar verildi? Rusya-İran ve Suriye arasındaki görüş farklılıkları derinleşiyor mu?

"İran müttefik, Rusya dost ülke"

Esad’ın İran ziyaretini DW’ye değerlendiren ve Suriye’nin Türkiye’deki son büyükelçisi olarak da görev yapmış olan Nidal Kabalan, "Suriye açısından İran’ın müttefik, Rusya’nın ise dost ülke" olduğunu söyledi.

Kabalan, "Hiç kimse Rusya’nın Suriye’ye yaptığı yardımları ve rolünü reddetmiyor. Ancak bu, Rusya’nın bütün politikalarını benimseyeceğimiz/kabul edeceğimiz anlamına gelmiyor. Günün sonunda Rusya ve Suriye farklı devletler ve farklı önceliklerimiz var" dedi.

"İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarına Rusya’nın beklenen ölçüde tepki vermemesinin zaman zaman hayal kırıklığı ve öfke yarattığını” belirten Kabalan Suriye-İran ilişkilerine dair “İran sadece dost ülke değil aynı zamanda müttefik ülke" değerlendirmesi yaptı.

İranlı stratejist Hadi Muhammedi de Esad’ın Tahran ziyaretinin “iki ülke arasındaki stratejik ilişkiler açısından bir dönüm noktası olarak değerlendirildiğini” belirterek “İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Şam’ı ziyaret edeceğini ve iki ülke arasında yeni anlaşmalar yapılacağını” söyledi.

Eski büyükelçi Kabalan, “Esad’ın İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile yaptığı görüşmeye Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin de katıldığını” hatırlatarak, "Bu da konuşmaların askeri veya güvenlik boyutunun olduğu anlamına geliyor. Bence bazı önemli şeyler yolda" dedi.

Türkiye’nin İdlib konusunda ikili tavır sergilediğini savunan İranlı stratejist Hadi Muhammedi ise şöyle konuştu:

"Türkiye bir taraftan geçen 7 yıl boyunca IŞİD, Nusra, Ahrar Şam ve diğer irili ufaklı terörist gruplara mali, lojistik hatta istihbarat desteği vermekle suçlanıyor. Diğer yandan askeri süreçler değişince bu kez Astana ve Soçi toplantıları aracılığıyla kendisi için Suriye’nin geleceğinde garanti edilmiş bir pay elde etmeye yöneldi. Şu anda da Türkiye istihbarat servisi İdlib’de Nusra Cephesi ve diğer terörist gruplarla yakın ilişki içinde ve onları yönlendiriyor. Biz, bu konuda çok net istihbarata sahibiz. Bununla birlikte Türkiye hükümetinin Astana ve Soçi’deki siyasi rolünden memnuniyet duyuyoruz."

Türkiye’nin Suriye’de tampon bölge oluşturma girişimlerini "Suriye’nin bölünmesi için zemin oluşturabilecek" hamleler olarak değerlendiren Muhammedi’ye göre "Rusya İdlib konusunda Türkiye’ye karşı iyimser bir yaklaşıma sahip."

Kabalan ve Muhammedi "yakın dönemde İdlib’e yönelik askeri operasyon yapılabileceği" görüşündeler.

Muhammedi Kürtler konusunda da Rusya ve İran arasında "meselenin yönetilmesi konusunda görüş farklılığı" olduğunu kaydetti.

Esad’ın İran ziyaretinde İranlı yöneticiler tarafından yapılan açıklamalarda "tampon bölge oluşturulması veya Kürtlere özerklik vb. tanınmasının Suriye’nin toprak bütünlüğüne aykırı olduğu ve kabul edilemeyeceği" vurguları dikkat çekti.

Bağımsızlık gibi önerilerin kabul edilmeyeceğini anlatan Kabalan, "8 yıl boyunca bunca fedakârlık yapıldıktan sonra Suriye’nin bir kısmının Türkiye’ye bir kısmının Kürtlere verilmesi önerilerini oturup seyredecek değiliz. Yakında (Suriye’deki) ABD ve Türk askerlerine karşı direniş hareketleri ile karşılaşabiliriz" dedi.

Esad’ın İran ziyaretinin ardından Rusya ve İsrail’in Suriye’deki (Rusya hariç) yabancı güçlerin çıkarılması için bir çalışma grubu oluşturacakları duyuruldu. İsrail’in Suriye’deki İran varlığı konusundaki tepkileri göz önüne alındığında Rusya’nın da yeni şartlara göre pozisyonunu güncelleyeceği söylenebilir.

2019 yılına yeni siyasi ve askeri şartlarla giren Suriye’de 8 yıldır birlikte hareket eden Rusya ve İran arasında da yeni denge arayışları başlamış gibi görünüyor.

Gerek Esad’ın İran ziyaretinde verilen mesajlar ve gerekse Suriye sahasında aktif olan ABD, Rusya ve Türkiye’nin son aylardaki hamleleri göz önüne alındığında yeni denge arayışlarının 4 konu etrafında şekillenmesi mümkün.

Suriye’deki gidişatı ve bazı yönleriyle bölgeyi de doğrudan etkileyecek bu konular neler?

İdlib'e askeri operasyon

Suriye'nin kuzeyindeki İdlib 2015 yılında Suriye El Kaidesi olarak da bilinen Nusra Cephesi ve birlikte hareket ettiği Ahrar-u Şam tarafından ele geçirildi.

"İdlib'e askeri operasyon yapılmalı" görüşünde tavizsiz olan Şam yönetimi ve İran'a göre, kentin merkezi yönetimin kontrolünde olmaması Suriye’nin toprak bütünlüğü ve üniter yapısının korunması ilkesine aykırı. Ayrıca operasyon geciktikçe El Kaide uzantılı bu gruplar kent etrafındaki bölgeleri de alarak güçleniyor.

Türkiye, "İdlib’e yönelik operasyon yapılmasını istemeyen" ülkeler arasında yer alıyor. Suriye’deki süreçlere dâhil olarak ülkede kalıcı olmayı amaçlayan Türkiye’nin kentte askeri gözlem noktaları da bulunuyor.

2018 yılında yapılan Rusya, İran ve Türkiye’nin katıldığı Astana Zirvesi’nde Türkiye’nin kente yönelik operasyonu engelleme girişimleri ile yeni bir anlaşma sağlandı. Kentteki radikal grupların silahsızlandırılması ve tasfiyesi, silahsızlandırılmış bölge oluşturulması kararlaştırıldı ve Türkiye bu hükümleri yerine getirmeyi üstlendi ancak anlaşma hükümlerini henüz yerine getirmedi.

Esad’ın İran ziyaretinden kısa süre önce, Şubat ayında Rusya, Türkiye ve İran’ın katıldığı Soçi Zirvesi’nden İran ve Şam’ın beklentilerinin aksine kente yönelik bir askeri operasyon kararı çıkmadı.

Kürtlerin bekası

Suriye’deki savaş sürecinde en hızlı organize olarak güvenlik birimleri oluşturan, bir yönetim modeli geliştirip hayata geçiren ve uzun vadeli politik yol haritası olan tek grup Kürtler oldu.

Kürt başlığına Şam ve İran, "Suriye’nin toprak bütünlüğü ve üniter yapısına aykırı olmayacak bir model uygulanmalı" politikası çerçevesinde yaklaşıyor. Şam’dan yapılan birçok açıklamada bağımsızlık veya özerkliğin söz konusu olmayacağı ancak bütün Suriye’de gücün merkezde toplandığı bir yönetim yerine yerel yönetimlere dağıtıldığı bir modelin mümkün olabileceği belirtiliyor.

Yine Şam ve İran, Kürt konusunun "iç mesele olarak değerlendirilmesi ve çözümün de iki tarafın yapacağı görüşmelerle şekillenmesi gerektiğini" savunuyor.

Diğer taraftan ABD’nin Kürtlere verdiği destek ve müttefiklik ilişkileri İran ve Şam kadar Rusya’yı da rahatsız ediyor.

Suriye’deki savaş döneminde bölgede askeri üsler oluşturan ve buna bağlı olarak yeni ittifakların temelini atan Rusya açısından ABD’nin sahadaki varlığı hoş karşılanmıyor.

Türkiye ise, Suriye’deki Kürt oluşumları terör örgütü olarak değerlendiriyor.

Koridor/güvenli bölge

ABD’nin Suriye’den çekileceğini duyurmasının ardından boşluğun nasıl doldurulacağı sorusu ortaya çıktı. Bu çerçevede Türkiye, Suriye'nin 30 km kadar derinine inecek bir güvenli bölge önerisinde bulundu.

Suriye’de Kürtlerin kontrolündeki bölgeleri de kapsayacağı bu güvenli bölgeye Şam ve İran toprak bütünlüğüne aykırılık, bölgeye Özgür Suriye Ordusu güçlerinin yerleştirilmesi niyeti, bölgenin ne kadar süreliğine oluşturulacağının belirsizliği gibi sebeplerle karşı çıkıyor.

Son olarak ABD, Suriye’den tamamen çekilmeyeceğini açıkladı ve BM ile bazı AB ülkelerinin yer alacağı bir tampon bölge fikri gündeme geldi.

ABD’nin tampon bölgeyi Kürtler gibi müttefiklerini korumak ve Irak’tan bölge içlerine kadar kara hattı elde etmiş olan İran’ın nüfuz alanını sınırlamak amaçlarıyla istediği; Türkiye’nin ise Suriye içinde kalıcı olmak ve Kürt oluşumlara karşı güvenli bölge kurma amacında oldukları söylenebilir.

Rusya, ABD’nin Suriye sahasındaki varlığını kendi çıkarlarına aykırı bulsa da tampon/güvenli bölge konusunda henüz Şam ve İran kadar sert tepkiler vermedi.