Kürt Siyasiler: 'Rojava'da kaybetmemizin nedeni Kürt birliğini sağlayamamış olmamız’

Kürt siyasetçiler, Türkiye'nin Rojava'yı hedefleyen harekatı ile ilgili düşüncelerini Ahval ile paylaştılar. Deniz Tekin'in yaptığı bu söyleşilerle ilgili Ahval News'in haberi:

Kürt Siyasiler: 'Rojava'da kaybetmemizin nedeni Kürt birliğini sağlayamamış olmamız’

Kürt siyasetçiler, Türkiye'nin Rojava'yı hedefleyen harekatı ile ilgili düşüncelerini Ahval ile paylaştılar. Deniz Tekin'in yaptığı bu söyleşilerle ilgili Ahval News'in haberi:

Türkiye’nin, Kuzeydoğu ve Doğu Suriye’de başlattığı askeri harekâta karşı Irak, Türkiye, İran ve Suriye ve diasporadaki Kürtler, kendi aralarındaki siyasal bölünmüşlük ve sorunları bir kenara bırakıp alanlara çıkıp Türkiye’nin müdahalesini protesto etti. Aynı şekilde Kürt parti ve kurumları yaptıkları açıklamalarla işgal olarak nitelendirdikleri Türkiye’nin müdahalesini kınadı. Rojava’ya yönelik müdahaleye dair uluslararası alandan gelen yoğun tepkiler, uluslararası basının ve kamuoyunun desteği Kürtlerin yaşadığı sorunları bütün dünyanın görmesine sağladı. Kürtlerin her yerde gösterdiği ortak tepki ve dünyanın ilgisi, Kürtler arasındaki birlik düşüncesini yakıcı bir ihtiyaca dönüştürdü.

Yaklaşık 50 milyon nüfusu olan dünyanın en büyük devletsiz halkı olarak gösterilen Kürtler kendi yaşadığı toprakları üzerinde dört parçaya bölünmüş durumda. Kürt partileri ve hareketleri, devletsiz ve statüsüz olmanın ortaya çıkardığı zorlukları, parçalanmışlık, baskı ve asimilasyon politikaları aşmak, özgürlük ve eşitlik talepleri için ortak hareket etmek için geçmişten beri Kürt Ulusal İttifakını oluşturma çabası içinde oldu. Bu konudaki en kapsamlı çalışma, PKK Lideri Abdullah Öcalan, hayatını kaybeden YNK’nin eski Lideri Celal Talabani ve Federe Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin çağrısıyla dört parçada ve Avrupa’daki parti, hareket ve oluşumlarının temsilcilerinin katılımıyla 2013’te Erbil’de yapılan Kürt Ulusal Kongresi yapıldı. Ancak kongrede alınan kararlar, Kürt partiler arasındaki anlaşmalar ve bundan rahatsız olan devletlerinin baskısı nedeniyle uygulanamadı. Verdikleri büyük bedellerle elde ettikleri kazanımları, devletlerarası arasındaki çıkarın kurbanı edilen Kürtler; Kerkük, Kobane, Afrin ve en son olarak Rojava’da yaşananlar sonra Kürt ulusal birliğin ertelenemez olduğunu düşünüyor.

Konuyla ilgili Ahval’in sorularını yanıtlayan ve Suriye’ye yönelik müdahaleyi eleştirdiği için gözaltına alınıp serbest bırakılan Kürdistan Komünist Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, Federal Kürdistan Bölgesi’ndeki Kerkük ve “diğer tartışmalı yerlerin” Kürtlerin ellerinden alınarak, Irak rejimine teslim edilmesinin bir benzerinin bugün Rojava Kürdistan’ında yaşatılmak istendiğine dikkat çekiyor. Rojava’da bugün yaşanan gelişmelerin Kürt hareketine ulusal birliği, ulusal ittifakı dayattığına işaret eden Çiftyürek, “Kürtlerin bu parçalı durumu Kürtlerin tarihsel trajedisidir. Yani dört devletin arasında olan Kürdistan bundan yüzyıl önce parçalandı. Kürdistan sadece coğrafi olarak parçalanmadı, aynı zamanda tarihi, beyni, hafızası, ekonomisi, siyaseti ve ekonomisi parçalandı. Bu tarihsel trajedinin Kürt siyasetinde yarattığı büyük travmayı aşabilmenin tek yolu parçalar üstü ulusal ittifakı gerçekleştirmektir. Bugün gün bütün parçalarda ulusal ittifakı kurma günüdür. Kürt halkı, bugün ulusal ittifakını gerçekleştirebilirse, kendisine rağmen hayata geçirilmek istenen planların önüne geçebilir” diye konuştu.

Rojava’da yaşananların Kürtleri dünya kamuoyunun “sevgilisi” haline getirdiğini ifade eden Çiftyürek, “Güney’deki bağımsızlık ve Rojava’daki federasyon mücadelesi için birlikte gücümüzü dünya kamuoyuna yansıtarak, Kürt halkıyla dayanışma içinde olan kamuoyu ve küresel devletlerin de ciddi desteği alınabilir. Rojava halkının kendi iradesini yansıtabilmesi için öncelikle kendi iç birliğini sağlaması lazım. Bir an evvel TEV-DEM ile ENKS yakınlaşmalı, diğer parçalarla ortaklaşmamız lazım” diyor.

Federal Kürdistan Bölgesi’ndeki 14 Kürt partisinin 2020 yılında Irak’ta yapılacak genel seçimlerde tek listeyle seçimlere girmesinin Kürtlerin ulusal ittifakı için önemli bir adım olduğunu belirten Çiftyürek, Türkiye’deki Kürt partilerinin ise bu ittifak konusunda bir irade beyanı olduğunu, kalıcı bir ittifakı ne olursa olsun gerçekleştireceklerini vurguladı.

 HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırısı ve işgal girişimiyle sadece Rojava’daki kazanımlara değil Kürdistan’ın dört tarafındaki Kürt kazanımlarına saldırdığını vurgulayarak özetle şu değerlendirmelerde bulundu:

“Kürdistan’ın dört parçasında ve dünyanın her yerindeki Kürtler, Rojava’da yok edilmek istenen kazanımlarına sahip çıkmak, işgal ve katliamlara dur demek için alanlara çıktı. Bütün dünyadaki Kürtlerin işgale karşı ortak bir tepki sergilemesi çok nadir karşılaştığımız bir durum. Kürt halkı ulusal birlik istediğini alanlarda çıkarak gösterdi. Bundan sonraki süreçte sorumluluk artık Kürt siyasetçilerindedir. Kürt halkının sadece sokaklarda birlik olması yetmiyor aynı zamanda siyaset masasında da, diplomasi masasında da birlik olmanın Kürtleri ne kadar güçlü yapacağını görmek gerekiyor. Siyasi görüşü ne olursa olsun bütün Kürt siyasetçileri Kürt ulusal birliğinin sağlanması için üzerine düşeni yapmalıdır.”

Kürtlerin ulusal birliklerini bugüne kadar sağlamaması nedeniyle masaya hep zayıf oturduklarını, tavizler vermek zorunda kaldıklarını anımsatan Dağ, “Kürt halkı olarak bu masalara ulusal birliklerini sağlamış bir şekilde oturursa; geleceklerine ve statülerine egemen devletler değil kendileri karar verecek” diyor.

Kürdistan Demokrat Partisi-Bakur (PDK-Bakur) Genel Başkanı Sertaç Bucak, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye (Rojava) yönelik askeri müdahalesine Kürdistan’ın dört parçasındaki gösterdiği ortak tepki ve acının, Kürtlerin ortaklaşmasını zorunlu kıldığını vurguluyor. Bucak, “Kerkük’ten sonra Rojava, Kürtlerin ulusal duygularını ve ulusal birlikteliğini bir kez daha kabarttı” tespitinde bulunuyor. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik müdahaleyle birlikte Kürt sorunun, Birleşmişler Milletler’den dünyanın en küçük devletine kadar herkesin gündeminde olduğunu, Türkiye’nin uluslararası alanda çok sıkıştığını/sıkıştırıldığı kaydeden Bucak, şöyle devam ediyor:

“Bu bize şunu gösteriyor. Eğer siz bir siyasal statü sahibi olmak istiyorsanız, güçlü olsanız bile Kürtlerin bütün kurumları ve insanları örgütlü örgütsüz hepsi ortak bir zeminde bulaşmazlarsa başarı elde etme şansınız yok. Bizim yapabileceğimiz şey dünya deneyimlerini göz önüne bulundurarak Kürt ulusal ittifakını gerçekleştirmek. Bu nasıl olabilir? Önce parçalarda ulusal ittifak ondan sonra koşullar yaratılırsa bir ulusal kongreye bile gidilebilir. Ama şu anda gündemde olan her parçanın kendi ulusal ittifakını sağlamasıdır. O zaman bizim siyasilerin ve siyasi partilerin ortak bir tavır takınması gerekiyor. Bu Türkiye içinde, Irak için, Suriye içinde İran için öyledir. Bir şey çok önemli Rojava’da hem ENKS hem diğer güçler bu işgale birlikte karşı çıktılar. Bence odak nokta bu olmalı. Kürtlerin sadece kötü günde değil, iyi günde de ittifaklarını oluşturup kötü günü yaşamamaları gerekiyor. Eğer ittifaklarını iyi günlerde oluşturmazlarsa kötü günlerde böyle şeyleri yaşıyoruz. Bence Rojava konusunda çıkarılacak en büyük ders de budur.” 

HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, Kürtlerin örgütlenmeye başladığı tarihten bu yana Kürt ulusal birliğinin sağlanması çabası içinde olduğunu vurguluyor. Egemen devletlerin konu Kürtler olduğunda kendi aralarındaki uzlaşılmaz çelişkileri ve düşmanlıklarını bir kenara bırakarak, Kürt karşıtı ittifak kurduğunu dile getiren Taşçıer, “Sömürgeci devletler Kürtlerden bahsederken ‘et ile tırnağız’, ‘Kürtler kardeşimizdir’ gibi sözcüklerle bahsediyorlardı. Ama bugün et ve tırnağı gördük, kardeşi gördük. Her şey bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı” diyor. Kürtlerin ulusal birliğinin olmamasını “güçsüzlük” olarak gören egemen devletlerin Kürtlere rahatça saldırdığını, Kürt kimliğini, kültürünü ve statüsünü inkâr etme konusunda cesaretlendirdiğine dile getiren Taşçıer, Kürtlerin kendi ulusal birliği sağlaması durumunda bu devletlerin Kürtleri inkar politikasından vazgeçeceğini vurguluyor.

Günümüzde Kürt partileri ve kurumlarının kendi aralarında ittifak sağlamamış olsa da, Kürt halkının bunu pratikte yakaladığını ifade eden Taşçıer sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Daha önce Kobane’de ve referandumdan sonra Kerkük’e saldırıldığında yan yana gelmeyen dört parçadaki Kürtler birlik oldular. Rojava’ya yönelik Türkiye saldırısı Kürtler arasındaki ulusal birlikte düşüncesini daha da alevlendirdi. Bu saldırı Kürtlerin birliğini perçinleştirmiştir. Sadece HDP’ye oy veren Kürtlerin değil AKP, MHP ve CHP’ye oy veren bütün Kürtlerin içi yanıyor. Bu Kürtlerin bir millet olma birlik duygusudur. Kürtlerin ulusal birliği budur. Artık her Kürt partisi ulusal bir temelinde yan yana gelmelidir. Birlik sağlandığında Kürtler psikolojik ve moral olarak motive olacak, büyük güç kazanacaktır. Bu birliği yakaladığımızda AKP’ye CHP’ye o veren Kürt kalmayacak.” 

Azadi Hareketi Sözcüsü Ayetullah Aşiti, Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırısının ilk değil son da olmayacağını belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden beri tek siyaseti ve politikası, Kürtler ile savaşmak, bu savaş sayesinde kendi iktidarını korumaktadır. Bu her iktidarın sürükleyicisi olmuştur” diyor. 

Kürtlerin birlik olmamasının dünyada hayretle karşılandığını söyleyen Aşiti; “Yaptığımız siyasi görüşmelerde, uluslararası birçok toplantıda bu gerekçe ile karşılaşıyoruz. Bize “size hayret ediyoruz size ne yapalım diye biriniz böyle diyor biriniz şöyle diyor. İhanetler hep sizin içinizden oluyor. Biz ne yapalım size diyorlar.’ Dolayısıyla eğer Kürtler var olmak, dünyanın kendilerini muhatap almalarını istiyorlarsa mutlaka birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri lazım. Benim siyaset yapmamın temel amacı Kürtler arasındaki birlik ve diyalogu oluşturmaktır. Üzülerek belirtmek istiyorum ki Kürtler halen buna hazır değiller. Kürtler çalışmalı bu engelleri ortadan kaldırmalıdır. Kürtlük politika üstü bir değer olmalıdır. Rojava Kürdistan’ın kalbidir. Eğer biz Rojava’ya yapılan saldırıyı kendi şahsımıza yönelik olarak algılamıyorsak demek ki biz Kürt olamamışız” yorumunda bulunuyor.