Sırrı Süreyya Önder: Barışçıl çözüm düzlemine dönmek borcumuzdur

Sırrı Süreyya Önder: Barışçıl çözüm düzlemine dönmek borcumuzdur

Cezaevinde bulunan HDP’nin önceki dönem Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Gazete Duvar'dan Hacı Bişkin'in sorularını yanıtladı.

Bişkin'in "Ceza evinde bir gününüz nasıl geçiyor" sorusu üzerine Önder şunları söyledi:

Günü dörde bölmüş durumdayım. 6 saat uyku, 6 saat okuma, 6 saat volta, tefekkür, 6 saat da yazma… Bazen bu fasıllardan birinin hakkı ötekine geçtiğinde hemencecik af ilan ediyorum. Çok sayıda mektup, kart ve kitap geliyor. Gönderen herkese hem şükran borcum var hem de özrüm… Bir çoğunu cevaplayamıyorum. Beni bağışlamalarını diliyorum tümünü arşivliyorum. Elimdeki çalışma bitince daha rahat cevaplayacağım. Birkaç kez TV izlemeye teşebbüs ettim. Lümpenlik ve vasıfsızlığın türlü versiyonlarını görünce vazgeçtim. Sadece sabahları Halk TV’de Ayşenur Arslan’ı izliyorum. Bu bana kafi geliyor. Onun dışında ara sıra bağlamayla halleşip her gün bed sesimle 1-2 türkü havalandırıyorum.

12 Eylül döneminde de cezaevine girmiştiniz… O günden bugüne ‘içeride’ bir değişiklik var mı?

Hak arayanlar, yok sayılanlar, barış isteyenler ‘başka bir dünya mümkün diyenler’, sosyalistler ve Kürtler bizim zindanlarımızın demirbaşları olmuştur. Konjöktürel olarak araya birileri girip çıksa da bu olgu pek değişmez. Ben 12 Eylül zindanlarında da eğleştim. Bu ülkede cezaevleri iktidarlardan bağımsız bir kurumsallaşmayla ve yazılı yazısız prensiplerle şekillendirilmiştir. Tarih içinden baktığımızda ‘Hayata Dönüş’ operasyonu F tiplerine geçilmesi vb. zulümler, her iktidarın bir öncekinden daha büyük bir heveskârlıkla devralıp yürüttüğü ve üstelik her gelenin daha büyük şevkle yürüttüğü işlerdir.

Tarihsellik bakımından yeni dönemin anası 12 Eylül’dür. Bu bakımdan ‘O zaman şöyleydi, şimdi böyle’ belirlemeleri beyhudedir. Bu böyle olduğu için halkın idrakinde buralar bir ‘ıslah ve ceza’ kurumu olarak asla görülmez. Bu millet cezaevine çok kutsallık atfetmiştir. Hz. Yusuf makamı, Taş Medrese, zindan vb. İmrenilecek bir yer olmaması gereken yere bir paye ve rütbe verilmişse eğer halk irfanındaki ‘adaletsizlik’ kanaatinin büyük payı vardır.

Şimdiye kadar görüşünüze kimler geldi? Sizin gelmesini beklediğiniz bir isim var mı?

Şimdiye kadar görüşüme izin alabilen HDP ve CHP’li vekiller geldiler. DİSK’ten Kani Beko ve Süleyman Çelebi başkanlar geldi. Birçok aydın ve sanatçı da görüşemediler ama cezaevi önüne kadar gelip duyarlılık ve dayanışma mesajlarını ilettiler. Hepsine, gelemeyenler dahil teşekkür ederim.

İktidar kanadından birileri sizi ziyaret etti mi, kimin sizi ziyaret etmesini istersiniz… Neden?

İktidar kanadından tabii ki kimse gelmedi. Niye gelsinler? Ya da ne yüzle gelsinler. Hem gelinecek kişi ben değilim. İmralı’dır. Oraya ne kadar erken giderlerse ülkenin ve bölgenin barışına o kadar erken hizmet etmiş olurlar. Sonsuza kadar sürmüş hiçbir savaş yoktur. En kötü müzakere bile savaşın her türlüsünden daha iyidir ve daha insanidir. Diyalog maliyetsiz ve sonsuz bir cephanedir.

Kürt sorunu konusunda bundan sonrası ile ilgili bir öngörünüz var mı?

Bundan sonrası için yapılması gereken toplumsal barış talebini demokrasi ve adalet bağlamında yeniden gündemleştirmektir. Leyla Güven ve diğer arkadaşlarımızın talebi bir başlangıç noktası olabilmelidir. İktidarın gerek ülkeye gerekse de bölgeye dair bütün önerme ve politikalarına baktığımızda zamana mukavemetinin olmadığı görülmektedir. Artık bırak orta ya da kısa vadeyi, saatler içinde mülga olan yaklaşımların Türkiye halklarına vereceği bir hayır ve bereket yoktur.

Bütün bu hamaset sığınağı bitip de günün sonuna geldiğimizde gittikçe yoksullaşan, nefret bölüklerine hapsolan bir ülke gerçeği kabul edilemez. Kendimizi da katarak söylüyorum geri dönülmez ve onulmaz bir noktaya gelmeden diyalog zeminine ve demokratik barışçıl çözüm düzlemine dönmek borcumuzdur.