ABD yaptırımlarının beş muhtemel sonucu

ABD yaptırımlarının beş muhtemel sonucu

Türkiye'nin Rojava'ya yönelik askeri harekatı yedinci güne girilirken ABD'den yaptırım kararları geldi. ABD, Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Enerji Bakanı Fatih Dönmez'e yaptırım kararı aldı.

Gazeteci Murat Yetkin, ABD'nin aldığı bir dizi yaptırım kararını kişisel sitesinde değerlendirdi: 

Yetkin'e göre, yaptırımın beş muhtemel sonucu şöyle:

"Birincisi, bu yaptırımlar ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin’in iddia ettiği gibi Türk ekonomisine “kepenk kapattırmaz”. Zaten Trump da bunu, anlaşma olmazsa daha ağır yaptırımların yolda olduğu tehdidiyle söylüyor. Kongrenin talep ettiğinin aksine, yaptırım kararına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın alınmaması da belli bir manevra payı bırakıyor. Öte yandan yaptırımların ekonomiye, felç etmese de, özellikle ABD’den askeri malzeme alımı ve Rusya ve İran’dan petrol ve gaz ithalatında etkileri olur. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir süredir Merkez Bankasına müdahale edişindeki asıl neden, bu yaptırımlara karşı önlem almaktı; yeterli olup olmadığını göreceğiz.

İkincisi, Türkiye buna karşılık verir. Karşılığın, daha çok sembolik anlamı olacak şekilde bazı Amerikalı bakanlara benzeri yasaklamalar getirmenin yanı sıra daha çok askeri-siyasi planda olması beklenebilir. Örneğin, ABD’nin İncirlik, Diyarbakır, Batman üslerinden Suriye’ye yönelik uçuşları kısıtlanabilir, kaldırılabilir. Ama Trump Suriye’deki birliklerini tamamen çekeceğini ve Şam rejimine dönen YPG/PKK’ya “ihanet ettiler, bırakalım ne halleri varsa görsünler” dediğine göre, bu da ABD’nin bölge operasyonlarını “felç etmez”.

Üçüncüsü, bu yaptırım kararnamesi, Türkiye açısından kabul edilemez haksızlık olsa da Trump’a olduğu kadar Erdoğan’a da belli bir manevra alanı kazandırmış oldu. Kongre’nin Trump üzerindeki baskısının hafiflemesi, Erdoğan’ın da yaptırım tartışması nedeniyle bir süre ABD, AB ve NATO baskısını daha az dikkate alması beklenebilir. Bunun istisnası aslında Türkiye’ye karşı Batıya olduğundan daha ağır tehdit oluşturan IŞİD’e karşı mücadele olacaktır.

Dördüncüsü, ABD yaptırımları iç politikada Erdoğan’ın elini zayıflatmayacak, güçlendirecektir. Suriye harekatının CHP’deki ülkeye ve devlete sahip çıkma refleksini harekete geçirdiği, parti içi itirazlara karşın bunun başını Kemal Kılıçdaroğlu’nun çektiği görülüyor; Erdoğan’a olmasa da ulusal çıkarlara sahip Çıkmazı eğilimi, HDP bir yana, her partide ABD’ye tepki olarak ağırlık kazanacaktır. 1974’te Kıbrıs’ta da böyle olmuştu.

Amerikalıların, ekonomik yaptırımlarla ülkelerin siyasi denge ve kararlarını değiştirebilecekleri yönündeki modası geçmiş kibirinin sonuç vermediği bir kez daha görülüyor.

Beşincisi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu gelişmelerden en karlı çıkan lider olduğu söylenebilir. Böylelikle, ABD’nin IŞİD’i PKK’ya temizlettikten sonra Suriye’de kalmaması, üstelik bunun da NATO müttefiki Türkiye ile arasının bozulmasıyla sağlanmış olması az kazanım değildir. Üstelik bir de beş yıldır ABD’nin Trump’ın deyimiyle paralı askerliğini yapan YPG/PKK’nın can havliyle Beşar Esad rejiminden aman dilemesi söz konusu oldu. ABD’nin Suriye hataları sayesinde Sovyetlerin yıkılışından sonra yeniden Orta Doğu’ya dönüş yapan Moskova’nın bundan böyle bölge siyaseti üzerinde daha etkili olacağı söylenebilir.

Gelişmeler gerçekten baş döndürüyor. Bu karmaşık ortamda, Savunma Bakanı Akar’ın 14 Ekim’de İYİ Parti ziyaretinde Meral Akşener’e “Barış Pınarı” harekatının “planlanandan hızlı ilerlediğini” ve CHP ziyaretinde Kılıçdaroğlu’na Esad rejimiyle “Kurumlar düzeyinde” temasın bulunduğunu söylemesini kayda geçmek gerekiyor."