Ali Babacan aylar sonra ilk kez canlı yayına çıktı: Kritik mesajlar verdi

Ali Babacan aylar sonra ilk kez canlı yayına çıktı: Kritik mesajlar verdi

Yeni parti kurma hazırlığı içinde olduğu bilinen Ali Babacan, kurucusu olduğu AKP’den istifa etmesinin ardından ilk kez canlı yayına katıldı.  Babacan bugün HaberTürk TV'de yayımlanan Teke Tek programında saat 21.00'da Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlıyor. 

Altaylı, daha önce yazdığı kuliste Ali Babacan'ın Ocak 2020’de partisinin kuruluşunu gerçekleştireceğini söylemiş, “Çok yakın tarihte bir seçim görünmediği için de partileşmek için bir aceleye gerek görmüyorlar anladığım kadarıyla” demişti.

Babacan'ın öne çıkan açıklamaları şöyle:

Ak Parti'den ayrılmam bir gece verilmiş bir karar değil. Partinin kurucuları arasındaydım. İş hayatındayken, o günün 28 Şubat iklimi yeni siyasi hareketin gerektiğine karar vermiştik ve arkadaşlarımızla beraber AK Parti'yi kurduk. Kuruluşta önemli prensip, değerler vardı. "Önce insan" diyorduk. İnsan haklarına, özgürlüklere önem veriyorduk. İnsan haklarının ihlal edildiğini, hukukun üstünlüğünün örselendiğini söylüyor bunları düzeltmek için yola çıktık. Bu amaçla da çaba harcadık. Hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları evrensel ilkeler. Ökselenmeleri bizi rahatsız etti. Düzeltmek için mücadele ettik. Üstümüzde çok önemli bir sorumluluk hissettik.

Türkiye'de demokrasinin iyi işlemediğinden şikayet ediyorduk. Hukukun üstünlüğü ilkesinin örselendiğinden bahsediyorduk. Zaman içerisinde uygulamalarla, çıkış değerleri arasında ciddi farklar oluşmaya başladı. Zaman içinde yavaş yavaş. 2011-2012'de başlayan ve 2013'de hızlanan. Uzun süre bunları düzeltmek için çaba harcadık. Bunlar evrensel ilkeler. Bunların zaman içerisinde örselenmesi hepimizi rahatsız etti düzeltmek için de çok çaba gösterdik. Baktık düzelme olmuyor ve ciddi bir ayrışma yaşadık.

2012'den sonra ciddi bir mücadele dönemi oldu, içeriden ciddi bir mücadele verdik. Pek çok arkadaşımız. Sadece değerler değil ilkeler de önemli. Yola çıkış ilkeleri şeffaflık, hesap verilebilirlik, kararların istişare ile alınması, yerinden yönetim ilkesi, kurumların güçlü ve itibarlı olması, alınan kararın kurallara dayanması, keyfilik olmaması lazım. İlkelerde de önemli bir sapma meydana geldi. Bu sadece parti değil Türkiye meselesi haline geldi. Türkiye'de sorunlar büyüdü, ülkenin karanlık bir tünele girdiğini hissettik ve ülkemizde ciddi bir sorumluluk hissettik. 

-Sayın Cumhurbaşkanımız ayrılmamı çok istemedi. Türkiye'deki problemlerin mevcut yönetimle çözülemeyeceğini görmek beni buna mecbur bıraktı. Bunu yapmasaydık büyük bir vicdan azabı duyacaktık. 

Hiçbir şey yapmazsak bunun vebali büyük olacak hissiyatı ağır bastı. Gelecek nesillerin gözlerine bakamayacağız korkusu hasıl oldu. Bu bir vebal korkusu. Bu sorumluluk hissiyatı ile çalışmaya başladık. 

Sorumluluk sahibi olduğumuz zamanla ilgili hiçbir sorumluluktan kaçamayız. Reddi miras yapamayız. Günahıyla sevabıyla sorumlu olduğumuz dönemdir. Ama Türkiye'de parti içi demokrasi ile parti içi disiplin ciddi bir sorun. Siyasi Partiler Yasası'nda parti içi demokrasiyi işletecek mekanizmaları mecbur hale getirilmesi gerekiyor. Bir siyasi parti kendini kapalı ve tartışılamaz hale getirebiliyor. İçeride her şey tartışılmalı, özeleştiri yapılmalı. Ama sonunda partinin bir politikası olur, onda ortaklaşılır. 

İstişare çok önemli. Kararlar olgunlaştırılmadan alınırsa parti ve ülke için sonuçları iyi olmuyor. Anayasa değişikliği Türkiye'de parti içinde rahat bir şekilde tartışılamadı. Bu anayasa değişikliğini savunamam dedim ve o kampanyaya katılmadım. O günlerde ben AK Parti milletvekiliydim. 

Kasım 2002'deki parti grubu gerçek bir istişare kuruluydu. Kritik konularda, zor dönemeçlerde istişare ile başarılı kararlar alındı. O müessese çalıştırılmazsa hatalar oluyor, parti için de ülke için de sonuçları iyi olmuyor.

Başkanlık sistemi ile beraber ilk seçimlere gidildi. Daha sonra 31 Mart'ta yerel seçimler gelecekti. Bu sistem gerçekten Türkiye'yi yönetecek bir sistem mi diye bakmak istedik. Başkanlık sistemi baktık ki iki ay sonra Türkiye'nin en büyük ekonomik krizi ile anılmaya başlandı. Başkanlık sistemi ile ilgili söylenen pek çok argüman karşılıksız kaldı.