Bafıl Talabani’den Lozan mesajı: Hep birlikte Büyük Kürdistan uğruna çalışmalıyız

YNK Başkanı Bafıl Talabani, Lozan Antlaşması’nın 100. yıl dönümü sebebiyle yayımladığı mesajda, “Hep birlikte Büyük Kürdistan uğruna ve kimliğimizi korumak için çalışmalı, farklılıklarımızı yüce amaçlarımız yolunda bir kenara bırakmalıyız” ifadelerine yer verdi.

Bafıl Talabani’den Lozan mesajı: Hep birlikte Büyük Kürdistan uğruna çalışmalıyız

Lozan Antlaşması’nın Kürtlerin katılımı olmadan imzalandığına dikkat çeken Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) Başkanı Bafıl Talabani, “Bundan 100 yıl önce Kürtlerin katılımı olmadan hatta görüşlerine başvurulmadan Kürt halkına karşı, Kürt halkının kadim hayalini yıkmanın ve topraklarımızı dörde bölmenin başlangıcı olan Lozan Antlaşması imzalandı” diye belirtti.

“Ulu dağlarımız gibi ayakta kaldık”

“Kürt halkı, tarih boyunca kardeşlik ve bir arada yaşama çabası içinde olmuş fakat ne yazık ki hep diğer ülkelerin zulmüne maruz kalmıştır” diyen Talabani, şunları kaydetti:

“Bize karşı her türlü şiddet uygulanmış, dilimiz ve kimliğimiz ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır ancak bu çabalar, bizi ortadan kaldıramadığı gibi devrim ve halkımızın gurur ve refah için verdiği sürekli mücadele sayesinde güçlendik ve ulu dağlarımız gibi ayakta kaldık.

“Yalnızca Kürt ruhuyla geleceğe hazırlanmalıyız”

Şimdi de bu anlaşmanın üzerinden 100 yıl geçtikten ve tarih boyunca verdiğimiz kurbanlardan sonra tarihi derslerden sonuç alarak yalnızca Kürt ruhuyla geleceğe hazırlanmalıyız; sadece birlik, beraberlik ve kardeşlikle garanti altına alabileceğimiz bir geleceğe.

“Farklılıklarımızı yüce amaçlarımız uğruna bir kenara bırakmalıyız”

Hep birlikte Büyük Kürdistan uğruna ve kimliğimizi korumak için çalışmalı, farklılıklarımızı yüce amaçlarımız yolunda bir kenara bırakmalıyız. Bu, yaşayan ve hak sahibi bir millet olarak sesimizi dünyaya duyurmamızın ve kendimizi savunmanın yegâne yoludur.”

“Dilimiz ve toprağımızı korumalıyız”

Siyasi taraflara anlaşmazlıklarını bir tarafa bırakma çağrısında bulunan Talabani, YNK’nin amacının Kürt halkının ulusal hedeflerini gerçekleştirmek olduğuna dikkat çekerek “Kürdistan’daki tüm siyasi taraflara şu çağrıda bulunuyorum: Evet, birçok farklılığımız var fakat ortak dilimiz ve toprağımız hepimizin ortak noktasıdır ve bunları korumalıyız.”

“Meşru haklarımızdan taviz vermeyeceğiz”

Komşu ülkelere de çağrıda bulunan Bafıl Talabani, şunları ifade etti:

“Dünyadaki tüm ülkelere ve komşularımıza da şunu söylüyoruz: Savaş ve anlaşmazlık bizim tercihimiz değil, bunları her şekilde reddediyoruz. İlişkilerimizi en yüksek çıkarları korumak ve iyi komşular olmak çerçevesinde geliştirmek istiyoruz fakat meşru haklarımızdan taviz vermeyeceğiz ve bunları her şekilde savunacağız.

“Kürt sorunu çözülmeden bölgede kalıcı barış sağlanamaz”

Başkan Mam Celal’in şu sözlerini de aklımızdan çıkarmamalıyız: Orta Doğu’da Kürt sorunu çözülmeden bölgede kalıcı barış sağlanamaz.”

Lozan Antlaşması

24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde imzalanan Lozan Antlaşması ile Kürdistan coğrafyası resmi olarak 4’e bölündü.

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Türkiye, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalandı.

Lozan Antlaşması imzalanıp uygulamaya konulduğundan Kürdistan devletinin kurulmasını öngören Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetti.

1914-1918 I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ardından bölgede birkaç yeni devlet kuruldu. Britanya İmparatorluğu herhangi bir çatışmaya girmeden Güney Kürdistan’a (Kürdistan Bölgesi) gelmiş ve halk tarafından karşılanmıştı. İngilizler, bölgedeki diğer milletler vaat verdikleri gibi Kürtlere de bir devlet kurma vaadinde bulundu.

“Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir”

1920 yılında imzalanan Sevr Antlaşması’nın 3’üncü bölümünde “Kürdistan” başlığıyla hazırlanan “Siyasal hükümleri” kapsayan 62, 63 ve 64. maddelerinde açık bir şekilde Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir.

Sevr Antlaşması’nın 62’inci maddesinde, İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak, bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecekti.

Osmanlı Hükümeti, Sevr Antlaşması’nın 63’üncü maddesinde Kürdistan devletinin kurulması anlamına da geldiği 62’nci maddenin yükümlülüklerini yerine getirmeyi kabul ettiği yer almaktadır.

63 ve 64’üncü maddelerde şu ifadeler yer almaktadır:

63’üncü madde:

“Osmanlı Hükümeti, 62. Madde’de öngörülen komisyonlardan birinin ya da ötekinin kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeği ye yürürlüğe koymağı şimdiden yükümlenir.”

64’üncü madde:

“İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. Madde’de belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyi’ne başvuruda bulunmaları hâlinde ve Konsey’in de bu nüfusun bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varır ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye'ye salık verirse (tavsiye ederse), bu durumda Türkiye, bu öğütlemeye [tavsiyeye] uymaya ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi, şimdiden yükümlenir. Söz konusu vazgeçmenin ayrıntıları Başlıca Müttefik Devletlerle Türkiye arasında yapılacak özel bir sözleşmeye konu olacaktır.

Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman, Kürdistan’ın şimdiye dek Musul ilinde [Vilâyetinde 41] kalmış kesiminde oturan Kürtlerin, bu bağımsız Kürt Devleti’ne kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.”

Musul vilayeti denilen Güney Kürdistan 1921 yılında yeni Kurulan Irak devletinin bir parçası değildi. Dönemin Irak devleti Bağdat ve Basra vilayetlerinden oluşuyordu.

Birleşik Krallık, Mart 1921'de 1’inci Faysal'ı Irak'ta İngiliz mandası altında kurulacak yönetimin kralı olarak desteklemeye karar verdi. Birleşik Krallık bu hükümetle, ileri bir tarihte bağımsızlık öngören bir antlaşma yapacaktı. Faysal bu planı kabul etti ve Irak mandasının kralı olarak Ağustos 1921'de tahta çıktı.

Sevr’de Kürdistan Irak’tan ayır tutuluyordu

Daha sonra o dönem yapılan bir referandumda Kürdistan Irak’ın dışında tutuldu. Kürtler gönüllü olarak referanduma katılabilir ve oy kullanabilirdi. Sevr’de Kürdistan Irak’tan ayır tutuluyor dolayısıyla söz konusu bölgede yaşayanlara Irak Krallığı’nın bir parçası olarak görülmüyordu.

Iraklı Tarihçi Abdulrezak Hasani, Irak Bakanlıkları Kitabı’nın ikinci baskısının 36’ncı sayfasında Britanya temsilcisinin 8 Temmuz 1921’de Irak Bakanlar Kuruluna gönderdiği bir yazıda Britanya İmparatorluğu’nun tutumunu aktarıyor.

Kerkük ve Süleymaniye Tugayları Kral Faysal aleyhine oy kullandı ancak Erbil ve Musul Tugayları Sevr’de belirlenen haklarının korunmasını garantileme karşılığında kralın lehine oy kullandı.

Irak’taki manda yönetimi, Kürt bölgelerinde herhangi bir özerk yönetiminin kurulması önünde bir engel görmediğini açık bir şekilde ifade etti.

Irak’ın Koloni Ofisi yöneticisi Tümgeneral Sir Percy Zachariah Cox, 23 Ağustos 1922’de Kral Faysal ile Kürtler hakkında yaptığı bir görüşmenin detaylarını 25 Ekim 1922’de Koloni bakanlarına iletir.

İngilizlerin Irak’ta bir Arap imparatorluğu istemediklerini aksine bir Arap ülkesini destekleyecekleri Kral Faysal’a iletilir. Kurulacak ülkenin sınırları da Hamrin dağlarına kadar olacağının altı çizilir. Toprakların geri kalan kısmında ise Türkmenlerin de azınlık olarak yaşadığı Kürdistan topraklardır. “Kürdistan ileride Irak’ın çıkarlarına ortak ve ülkeyi Türkiye’ye karşı koruyacak kalkan görevini görecektir” ifadelerine yer verilir.

Dr. Welid Hamdi, “Britanya Belgelerinde Kürt ve Kürdistan” kitabının 138-139’uncu sayfasında İngilizlerin söz konusu belgelerini aktarmıştır.

Irak ile Türkiye arasında Musul Vilayeti tartışmaları başlayınca konu Milletler Cemiyeti’ne taşındı.  Milletler Cemiyeti, 30 Eylül 1924’te bir komite kurdu. Bu komitenin görevi, Lozan Antlaşması'nın 3. maddesinin 2. bendine göre kendilerine verilen iş ile ilgili gereken bütün bilgiyi toplamaktı.

Hazırlanan raporda, “Çok Sayıda coğrafya kitap ve seyahatname incelendi. Eski tarifi kitapların yanı sıra 16’ıcı ve 20 yüz yıla ait Arap ve Avrupa haritaları mercek altına alındığında Arapların ülkedeki sınırları Hit-Tikrit sınırlarını veya Hamrin Dağlarına kadar uzanmaktaydı. Kuzeyi Kürdistan olarak adlandırılıyordu” bilgileri yer alıyor.

Eldeki bütün belgelere rağmen Kürdistanlıların isteği olmadan İngilizlerin de desteğiyle Milletler Cemiyeti Güney Kürdistan’ı Irak’a bıraktı.

I. Dünya Savaşı sonrası oluşan statükoda İngilizler Kürtlere bağımsızlık tanıyacaklarının ve bir Kürt devleti (Dört parçayı kapsamayacaktır) kuracaklarının vaadini vermişti ancak Lozan Antlaşmasıyla bu karardan tamamen dönüldü.

Böylece Sevr Antlaşması doğmadan öldü. Öte yandan İngilizlerin çıkarlarından dolayı Kürt meselesi Musul Vilayeti meselesine evrildi. Daha sonra da Irak-Türkiye meselesine dönüştü.