Buldan: İktidar bu güçlerle ittifak kurdu ve çözüm sürecini bitirdi

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Sedat Peker’in iddialarıyla gündeme gelen konulara ilişkin, “Türkiye acilen seçime gitmelidir. Türkiye bu çeteleşmiş, mafyalaşmış düzenle bir gün dahi yaşayamaz” dedi.

Buldan: İktidar bu güçlerle ittifak kurdu ve çözüm sürecini bitirdi

Pervin Buldan, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Sedat Peker’in iddialarını ve gündemdeki konuları  ele aldı.

“Susurluk sürecinde de karanlık ilişkilerin açığa çıktığını ama üzerinin örtüldüğünü, bugün ifşa videolarıyla gündeme gelen iddiaların da o gün yapılamayan hesaplaşmadan kaynaklandığını” söyleyen Buldan, Kürt sorununun da “çözümsüz” bırakıldığını kaydetti.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, ilk yapılması gereken ülkenin derhal erken seçime götürülmesi olduğunu belirterek, “Türkiye acilen seçime gitmelidir. Türkiye bu çeteleşmiş, mafyalaşmış düzenle bir gün dahi yaşayamaz. İktidar eliyle, mafya-çete yapıları arasına sıkıştırılmış olan bu ülkenin kaderi tekrardan bunlara teslim edilemez” ifadelerimi kullandı.

Seçim ittifakı, parlamenter sisteme yeniden dönüş, cumhurbaşkanlığı adaylığı konularına da değinen HDP Eş Genel Başkanı Buldan, şimdilik gündemlerinde öne çıkan bir ismin olmadığını, isimlerden ziyade ilkelerle hareket ettiklerini kaydetti.

HDP'nin seçim barajı sorunu olmadığını vurgulayan Pervin Buldan olası seçim ittifakları için de, “Hiç kimse HDP’yi yedek bir güç olarak görmemelidir. HDP çantada keklik değildir” ifadelerini kullandı.

Buldan’ın konuşması özetle şöyle:

“Ülke yangın yerine döndü; yalan, talan, mafya, çete düzeni ve kara para almış başını gidiyor. Ülke tam anlamıyla bir yangın yerine dönüşmüş durumdadır. Çöküş, çürüme, ortaya saçılan pislikler, hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk, ahlaksızlık, mafya ve çete düzeni, kara para, yalan, talan ve haram almış başını gidiyor.

‘Kobani kumpas davası AKP’nin HDP’den intikam alma davasıdır’

Bütün bunlar yaşanırken, iktidar ne yapıyor? Sincan’da bir AKP mahkemesi kurmuşlar, geçmişler kürsüye, senaryosunu önceden kurguladıkları Kobani kumpas davasıyla güya HDP’yi yargılayacaklar. Yapılan duruşmalarda da herkes gördü ki ortada bir hukuk davası yoktur. Çünkü bu ülkede hukuk diye bir şey söz konusu değildir. Bu kumpas, çökmeye yüz tutmuş AKP iktidarının HDP’den siyasi intikam alma davasıdır. Tek cümleyle ‘7 Haziran’da ve 31 Mart’ta iktidara neden kaybettirdiniz’ davasıdır. Sandıkta istedikleri sonucu alamayınca siyasi hınçlarını hukuksuz mahkeme kürsüsüne taşıdılar.

‘AKP IŞİD’i sahiplenerek suçüstü yakalanmıştır’

Kobani davası, AKP’nin HDP’yi engellemeye yönelik yürüttüğü bir siyasi parti faaliyeti ve seçim çalışmasıdır. Ancak kumpaslarla siyasi yargılama yapmak isteyen iktidar bu davada suçüstü yakalanmıştır, hukuksuzlukta suçüstü yakalanmıştır. IŞİD’i sahiplenerek suçüstü yakalanmıştır.

Dosyada AİHM’in başka kararlarını referans gösterirken, Demirtaş kararını yok sayan mahkeme, yaptığı bu hukuk gaspıyla, hileyle suçüstü yakalanmıştır.

’Asıl sanık sandalyesinde olan AKP iktidarıdır’

Asıl sanık sandalyesinde olanlar kendisini yargıya dönüştüren AKP iktidarıdır. Milyonların iradesini yargı yoluyla engellemeye güçleri asla yetmeyecektir. HDP’yi demokratik siyasetten vazgeçirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

Kobani kumpas davası aynı zamanda bir yüzleşme ve hesaplaşma sürecidir. Arkadaşlarımız baskıcı ve despotik bir iktidarla cesur, başı dik, alnı açık bir biçimde mücadele etmektedir. Herkes bu tarihi mücadeleye bu süreçte tanıklık edecektir. AKP kendi kurduğu mahkemede mahkum olacaktır: Kobani’de başaramadılar Sincan’da da başaramayacaklar.

‘28 Şubat darbesiyle Susurluk’un üzerini kapattıklarını biliyoruz’

Tarih 3 Kasım 1996. Susurluk kazasıyla mafya-devlet-siyaset ittifakının suç ortaklığı ortaya saçılmıştı. Susurluk’ta devlet içinde kurulan devlet ve 90’larda Kürt halkına karşı işlediği insanlık suçlarının bir bir deşifre olduğuna hepimiz tanıklık ettik. 28 Şubat darbesiyle Susurluk’un üzerini apar topar kapattıklarını hepimiz biliyoruz ve oradaki tuğlaya dokunmadıklarını hepimiz gördük.

Şimdi yıl 2021, çeyrek asır sonra Türkiye, AKP-MHP iktidarında siyaset-bürokrasi-mafya ilişkileriyle ve ürettiği suç karanlığıyla bir kez daha karşı karşıyadır. Bunun nedeni bellidir: Susurluk’tan bugüne uzanan çete örgütlenmelerinin dayandığı en önemli zemin Kürt sorununun inkârı ve güvenlikçi politikalardır, Kürt düşmanlığıdır. Faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, işkenceler ve insanlık suçları 1993 konseptiyle gerçekleştirildi. Susurluk çetesi de bu zemin üzerinden yükseldi. Söylemleri neydi? Beka ve güvenlik. Bugün ortaya saçılan çete-mafya ilişkileri de yine Kürt sorununda çatışmalı sürecin tırmandırıldığı 2015 konseptinin yarattığı zemin üzerinden yükselmiştir ve bugünlere kadar gelmiştir. Bir kez daha görülmüştür ki; Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden, sistem demokratikleştirilmeden, hukukun üstünlüğü sağlanmadan çete-mafya-siyaset ilişkileri ve suçları da son bulmaz, sona ermez. Aktörleri değişse de bu yapı hiçbir zaman değişmez.

Öcalan’ın 2013 çağrısı

Altını özellikle çiziyorum: Son 6 yıl çok önemlidir. Bakın, Çözüm Sürecinin en önemli aşaması olan Dolmabahçe Mutabakatının ana çerçevesi demokratikleşme ve hukuk devletiydi. Sayın Öcalan, “Gelin bu sorunu hep birlikte çözelim. Türkiye’de, Suriye’de ve Ortadoğu’da demokrasinin ve barışın yolunu açalım” çağrısını yapmıştı. 2013 çağrısı yeni bir dönemin başlaması için önemli bir çığır açmıştı. İşte bu demokratikleşme ve barış çerçevesi, savaştan kar sağlayan devlet içindeki güç odaklarının, suç ortaklığının önündeki en önemli engeldi. Zira demokratik çözümün, barış ortamının, hukuk devletinin olduğu bir ülkede karanlık yapılar varlığını sürdüremez, kendisine zemin bulamaz.

‘İktidar çözüm sürecini bitirdi’

Bunun da altını önemle çizmek istiyorum: İktidar bu güçlerle uzlaşarak ittifak kurdu ve Çözüm Sürecini bitirdi. Güvenlikçi politikaya sarıldı, çatışmalı süreci büyüttü. Böylece bugünlerde ortaya saçılan tüm bu çete ve mafya düzeninin de önünü açmış oldu. 6 yıldır İmralı’da sürdürülen tecrit politikasını bu süreçten bağımsız ele alamayız. Tecrit, ülkeyi ve toplumu savaş sarmalının içine sürükleyerek savaş rantını sürdürmek isteyen mafya-çete odaklarıyla ittifak kuran siyasi iktidarın ortak yürüttüğü bir süreçtir.

‘O bölüm hala sansürlüdür’

Bunlar aynı çuvala girdi, şimdi o çuvalın içinde birbirlerini tırmalıyorlar. Bakınız, 90’lardaki faili belli bin operasyonun sahipleri bugün kim tarafından korunmaktadır, kiminle ittifak halindedir? Ki, Dönemin Başbakanı Tansu Çiller 4 Kasım 1993’te İstanbul Holiday Inn Otelinde bir açıklama yapmıştı. “Elimizde örgüte yardım eden Kürt iş adamlarının listesi var, hesap soracağız” demişti. Ardından Kürt iş adamları birer birer infaz edildi. Bu cinayetlerin planlayıcısı o zaman kurulan Susurluk Komisyonuna “Devlet adına bin operasyon yaptık” demişti. Kutlu Savaş’ın hazırladığı raporun bir bölümünün engellenip sansürlendiğini hatırlarsak o sansürlü bölüm içerisinde aslında Türkiye’de nelerin olup bittiğini hepimiz çok iyi anlayabiliriz. Musa Anter cinayetinden Savaş Buldan cinayetine kadar işlenen bütün faili meçhul cinayetlerin planlayıcıları, tetikçileri ve emir verenleri kim varsa o sansürlü bölümde saklıdır. O bölüm hala sansürlüdür.

JİTEM’in yerini IŞİD almıştır, paramilliter güçler almıştır

Susurluk’taki JİTEM’in yerini Ortadoğu’nun JİTEM’i olan IŞİD almıştır, paramiliter güçler almıştır. 90’ların işkenceleri AKP iktidarında karakolda, sokakta, cezaevlerinde, helikopterde yapılan işkencedir. 90’ların yargısız infazları AKP iktidarında güvenlik güçleri tarafından yapılan açık sivil infazlara dönüşmüştür. Kemal Kurkut’tur, Uğur Kaymaz’dır, Berkin’dir ve daha niceleridir.

‘Beyaz Torosların yerini AKP’nin SİHA’ları almıştır’

Beyaz Torosların yerini AKP’nin SİHA’ları almıştır. Bunu açık ve net ifade ediyorum. Biliyorsunuz en son Dersim Ovacık’ta Murat Yıldız adlı bir genç mantar toplamak için gittiği köyde SİHA’lar tarafından bombalandı, katledildi. Dersim’de, son 6 yılda 11 yurttaş kolluk güçleri tarafından katledildi. Yine 18 Mayıs'ta Hakkari’nin Derecik ilçesine bağlı Hacıbey Köyünün Derindere mezrasında kaybettiği hayvanlarını arayan 23 yaşındaki Şahap Şendol ve 17 yaşındaki Celil Ekinci askerlerin açtığı ateş sonucu yaralandı. Son 5 yılda Hakkâri’de 10 sivil güvenlik güçlerince katledildi. Bu iktidarın sorumluluğunda daha sıralayabileceğimiz çok sayıda sivil ölümleri vardır.

‘Susurluk’un tuğlalarından Saray yaptılar’

Bu iktidar, Susurluk mimarisine yeni tuğlalar ekleyen bir yönetim olarak tarihe geçmiştir. O tuğlalardan Saray yaptılar ve her şeyi oradan yönettiler. Türkiye’den Suriye’ye ve İran’a, Kıbrıs’tan Kolombiya’ya, Venezuela’ya, Libya’ya, Irak’a uzanan bir suç organizasyonu var ortada. Bunu son dönemlerde daha net görüyoruz. Suriye’de IŞİD, ÖSO çetelerini desteklediler, işbirliği yaptılar; içeride de Susurluk’un devamı olan çetelerle işbirliğine girdiler. Bu iktidar çetesiz yapamıyor, çetesiz duramıyor.

 ‘Savcılar nerede, neden hala bir soruşturma yok?’

Buradan soruyoruz: Aldığımız nefese kadar fezleke düzenleyen savcılar hani neredeler? Ortaya çıkan suçlarla ilgili neden bir soruşturma yok? Bir tweet atanı sabahın köründe evinden gözaltına alanlar, ortaya saçılan bu büyük suçlarla ilgili neden kılını kıpırdatmıyor? Hepsi devekuşu gibi başını kuma gömmektedir, hepsi sessizdir. Çünkü kirli ortaklık üzerine bir denge kurulmuştur. Bu dengenin bozulmasını elbette istemiyorlar.

İlk yapılması gereken ülkenin derhal erken seçime götürülmesidir’

İlk yapılması gereken ülkenin derhal erken seçime götürülmesidir. HDP olarak erken seçim çağrımızı bugün buradan bir kez daha yineliyoruz. Türkiye acilen seçime gitmelidir. Türkiye bu çeteleşmiş, mafyalaşmış düzenle bir gün dahi yaşayamaz. İktidar eliyle, mafya-çete yapıları arasına sıkıştırılmış olan bu ülkenin kaderi tekrardan bunlara teslim edilemez. Hep beraber bu karanlığı aydınlığa çevirme şansımız ve irademiz vardır.

‘Derhal bir hakikatleri araştırma komisyonu kuralım’

Bu kirlenmişliğe karşı ortak itirazı büyütelim diyoruz. Gelin, Türkiye halklarını bu kirlenme ve çürümeden kurtaralım diyoruz. Buradan parlamentoya ve muhalefete özellikle çağrı yapıyorum: Derhal hakikatleri araştırma ve soruşturma komisyonları kuralım ve bir an önce çalışmalarına başlasın. Arkadaşlarımız bu hafta Genel Kurulda bu konuya dair bir araştırma önergesini gündeme getirecekler ve göreceğiz ki kimlerin oylarıyla bu önerge reddedilecek. Türkiye kamuoyu bunu asla gözünden kaçırmamalıdır. Biz bunun öncülüğünü yapacağız, bu araştırma önergesini Genel Kurula getireceğiz ve el mi yaman bey mi yaman hep birlikte göreceğiz.

‘Susurluk dosyası yeniden açılmalıdır’

Susurluk dosyası yeniden açılmalıdır ve bugün ortaya çıkan suçlarla birlikte etkili ve geniş bir yargı süreci mutlaka başlatılmalıdır. Ki Susurluk Raporu’nun sansürlenen bölümü açıklansa bu gerçekler ortaya çıkacaktır. HDP olarak bu sürecin peşini asla ama asla bırakmayacağımızı buradan ilan ediyoruz.

‘Helalleşmiyoruz, hesaplaşıyoruz’

Helalleşme değil, hesaplaşma vakti yakındır, asla unutmayın. Helalleşmiyoruz, hesaplaşacağız. Artık yolun sonuna geldiklerini kendileri de biliyorlar. Hesap ödemeden masadan kalkmanın yollarını arıyorlar ama hesap vermekten kaçamayacaklar. Erdoğan yıllar önce ne demişti hatırlayalım: ‘Bugün nasıl olsa benim elimde güç var. Unutma. Yarın bu güç elinden gidebilir. Bu güç elinden gittiğinde işte o zaman halk nezdinde nasıl yargılanacaksın bunun hesabını şimdiden yap. Bu hepimiz için geçerlidir.’ Evet, o gün yaklaşmaktadır. Hesap vakti gelmektedir. Kaçış yoktur, kurtuluş yoktur.

‘HDP’nin baraj sorunu yok’

Milletvekili seçimleri için HDP’nin bir ittifak ihtiyacı ve arayışı olmadığını sürekli ifade ediyoruz. HDP’nin baraj sorunu da yoktur. HDP’nin milletvekili seçimlerinde baraj sorunu olmadığı gibi dengeyi belirleyecek toplumsal gücü vardır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakışımız ise şu aşamada adaylık ve isim tartışmasından tamamen uzaktır. Herkesin bunu böyle bilmesi gerekiyor. Bizim temel yaklaşımımız en geniş toplumsal mutabakata ve demokratik ilkelere, demokratik hedeflere dayanan bir yaklaşımın, ortaklaşmanın ortaya çıkarılmasıdır. Seçimler sonrası geçiş süreci için ortak ilke ve hedeflerin bir an önce belirlenmesidir.

‘HDP çantada keklik değildir’

Biz isimlerle, şahıslarla değil ilkelerle hareket ederiz. HDP’nin ittifak politikasının esasını demokratik ilkeler ve Türkiye halklarının ortak geleceği oluşturmaktadır. Bunun dışındaki hiçbir tartışma bizi bağlamaz, bize mal edilemez. Hiç kimse de HDP’yi yedek bir güç olarak görmemelidir. HDP çantada keklik değildir. HDP’nin fikriyatı, ilkesel yaklaşımı ve demokratik siyasetteki kararlılığı Türkiye demokrasisine, Türkiye halklarına kazandıran bir hattır. “