Dr. Arzu Yılmaz: Türkiye'nin Rojava Operasyonu Pirus Zaferi'ne dönüşebilir

Dr. Arzu Yılmaz: Türkiye'nin Rojava Operasyonu Pirus Zaferi'ne dönüşebilir

Siyaset Bilimci Dr. Arzu Yılmaz, ABD ile Türkiye arasındaki 13 maddelik mutabakatı, Suriye’deki aktörlerin bundan sonraki pozisyonlarını ve operasyonda geldiği noktanın Türkiye için başarı sayılıp sayılamayacağını bianet’e değerlendirdi.

Ruken Tuncel’e konuşan Yılmaz, Türkiye’nin bu operasyonla Irak- Suriye sınırına ortak olduğunu açık ettiğini belirtirken, Afrin operasyonuyla Afrin ile Kobani kantonu arasına girildiğini hatırlattı ve ekledi:

“Şimdi bu operasyonla Kobanê-Cizîre kantonları arasına girdi. Bundan sonraki hedefinin sadece İran  değil, Rojava ve Güney Kürt yönetimi arasına da girmek olduğunu açık etti.  Güney Kürdistan siyasetçileri de bu nedenle hareket geçti.”

Yılmaz’a göre Türkiye’nin şu an zafer olarak yansıttığı anlaşma ‘Pirus Zaferi’ne (yıkıcı büyük kayıplarla elde edilen zafer),ad dönüşebilir: “Türkiye, ABD’yi işgaline garantör durumuna getirdi, Kobane ve Cizire Kantonlarının arasını açtı. Bunlar kısa vadede başarı gibi görülebilir ama uzun vadede Türkiye kendi geleceğine ihanet etti ve orta ve uzun vadede yeni çatışmaların önünü açtı.”

"Trump, plansız bir geri çekilmenin içine girdi"

Yılmaz, ABD’nin son on yıldır Ortadoğu’da radikal bir politika değişikliğine gittiğini belirtti ve ekledi:

"ABD yönetimde Obama'dan bugüne, daha doğrusu Suriye savaşı başladığı günden bu yana ciddi çelişkilerin ve tutarsızlıkların yaşandığı bir süreci deneyimledik. Aslında Amerika sadece Suriye konusunda değil genel olarak Ortadoğu'da radikal bir politika değişikliğine gitti. Ortadoğu'ya ne askeri ne siyasi ne de ekonomik olarak daha fazla yatırım yapmak istemediğini çoktan açık etmişti. Amerika’nın bu tutarsız politikaları hem müttefikleri hem de hısımları açısından ön görülebilir bir durum değildi. 

"Obama döneminde Amerika için geri çekilme: İran’ın nükleer anlaşmayla birlikte yeniden dünya siyasetine entegre edildiği ve Ortadoğu’da İran, İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan gibi farklı aktörler arasında bir dengenin kurulduğu ve Amerika’nın çıkarlarının bu denge üzerine formüle edildiği bir plana dayalıydı. Trump ise; Amerika’nın Ortadoğu’dan çıkma politikasını devam ettirmekle birlikte plansız bir geri çekilmenin içine girdi.

"Geri çekilme sürpriz değildi"

“Aslında bugünkü geri çekilme sürpriz değildi. Trump’ı iç politikada zora sokan plansız geri çekilme oldu, kimse Ortadoğu’da kalınmasında ısrarcı değildi. Geri çekilmenin nasıl olacağına dair Amerika’nın kendi içinde de derin ve sert tartışmaların olduğunu gözden kaçırmamak lazım. 

“Türkiye, geçtiğimiz yıl aralık ayında başlayan bu plansız geri çekilme tartışmalarından doğan fırsatı elinden geldiğince kendi lehine kullanmaya çalışıyor. Fakat ABD içinde (çoğunluğu askeri bürokrasi) planlı geri çekilmeden yana olan bir kesim Trump’ın plansız geri çekilmesine engel oldu. Rejimin kontrolü tamamen eline geçirmesine engel olmak, Rusya’yı dengelemek ve İran’ı çevrelemek hedefleri çerçevesinde Kürtleri desteklemeye devam ettiler. Fakat daha da önemlisi son on yıldır Türkiye ve Amerika ilişkilerinde güven bunalımı yaşanıyor. Aslında her iki aktör de kesinlikle birbirine güvenmiyor.

“Türkiye Ortadoğu’da genişlemeyi hedefliyor”

“Türkiye, Obama döneminde de Trump döneminde de Amerika ile Suriye politikasında anlaşamadı. Çünkü Türkiye, Amerika’nın geri çekilmesiyle beraber Ortadoğu’da kendisine, hem askeri hem de siyasi, operasyonel bir güç olma hedefi koydu. Fakat Türkiye, ne Amerika ile beraber ne de Amerika’ya rağmen daha fazla rol oynama kapasitesine bir türlü ulaşamadı. Bütün bu tabloda Türkiye’nin Ortadoğu’da genişlemek gibi bir nihai hedefi olduğu kesinlikle gözden kaçırılmamalı. Bunun Kürt meselesiyle bağını da ‘eğer genişlemezsem küçüleceğim, parçalanacağım’ mantığı üzerinden kuruyor. Çünkü Kürtlerin artık ulus devlet içinde kontrol edilebildiği dönem çok geride kaldı.

“ABD’nin Suriye’de Kürtleri desteklemesi aynı zamanda Türkiye’nin Ortadoğu’da genişleme arzusuna karşı da bir direnç oluşturma anlamı taşıyor. Ağustos ayında Türkiye’nin ısrarları ve Trump’ın Pentagon ile mücadelesi sonucunda ortak harekat merkeziyle aradaki ilişki yeni bir çerçeveye kavuşturuldu. Fakat güven bunalımından ve Türkiye’nin genişleme hırsının önünün alınamayacağı düşünülerek, güvenli alanın Kürtlerle anlaşarak kotarılması planlandı.

“Suriye operasyonu NATO şemsiyesi altına girdi”

“Geldiğimiz aşamada ortaya çıkan tablo bize; Amerika ile Türkiye arasında uzun süredir devam eden krizde her iki tarafın da iplerin kopmasını göze alamadığını gösteriyor. 13 maddelik mutabakatın 2. Maddesi bence çok önemli, doğrudan NATO’nun 5. Maddesi; ‘bir NATO üyesinin başına gelebilecek herhangi bir tehdit diğer müttefikleri de bağlar’ Buna atıf yapılması çok önemli, bu aslında Türkiye’nin Suriye işgalini NATO şemsiyesi altına alan bir taahhüt içeriyor. Bu bir yerde Türkiye ABD ilişkilerine bir krize dur demenin ötesinde NATO ölçeğinde bir angajmana da işaret ediyor.

“Yeni bir savaşın taşları döşendi”

"Üç hafta önce Ankara’da Suriye’de savaşın bittiği ve siyasi çözüme gidildiği konuşuluyordu. Ama şu an Suriye’de savaş yeniden başladı. Bu aslında Amerika’nın Ortadoğu politikasındaki tutarsızlığının tipik bir örneği. ABD Ortadoğu’da istikrarı sağlamak için askeri, ekonomik ve siyasi yatırım yapmama kararı aldığı için var olan düzensizlikle kontrolü sağlamaya çalışıyor. Bunu Güney Kürdistan'da  da yapmıştı, Suriye’de de yapıyor. Suriye siyasi bir çözüme giderken, Türkiye eliyle yeni bir istikrarsızlık ve yeni bir savaşın taşları döşenmiş oldu.

"Türkiye, Irak- Suriye sınırına ortak olduğunu açık etti"

“Esad’ın bütün kontrolü eline geçirmeye doğru giderken, yapılan anlaşmayla hem Türkiye’nin işgali NATO güvencesine kavuşturuldu. Aynı zamanda rejimin Suriye’nin tümünü  kontrol etmesinin önüne geçildi. Diğer taraftan artık sahanın Rusya’nın inisiyatifine geçtiği düşünülürken; bu ateşkesle Rusya’nın kontrolü de dengelendi. Mevzunun bir de İran ayağı var. Deyrizor bölgesi ve Ebu Kemal Sınır Kapısı İran’ın Tahran-Beyrut hattında gözden çıkaramayacağı en önemli stratejik noktalardan bir tanesi.

“Türkiye bu operasyonla Irak- Suriye sınırına ortak olduğunu da açık etti. Erdoğan, ‘hele bir girelim de arkasına bakarız' demişti. Bunun arkası şudur; Türkiye; Ovaköy, Semelka, Rabia diye tarif edilen Suriye-Irak sınır bölgesini kendi sınırının devamında kontrol etmeyi hedefliyor. Bu da bize Türkiye ile İran’ın bir rekabete gireceği fotoğrafını veriyor. İkincisi ise; Türkiye Efrin operasyonuyla Efrin ile Kobane kantonu arasına girdi. Şimdi bu operasyonla  Kobanê-Cizîre kantonları arasına girdi. Bundan sonraki hedefinin sadece İran  değil, Rojava ve Güney Kürt yönetimi arasına da girmek olduğunu açık etti.  Güney Kürdistan siyasetçileri de bu nedenle hareket geçti.

“Rusya, Suriye’de çok önemli kazanımlar elde etti”

“Bundan sonraki süreçte aktörlerin rasyonel davranacaklarını varsayarak, Rusya, Türkiye’nin geri çekilmesini zorlamayacaktır. Çünkü hem rejim hem Rusya, Suriye politikasında çok önemli kazanımlar elde etti. Rusya bu kazanımları Cenevre’de konsolide etmek isteyecektir. Rusya, Türkiye’yi Serêkaniye (Rasulayn) ve Girê Spî (Tel Abyad) arasında değil, İdlib’de sıkıştıracaktır. 

“Türkiye çerçevenin dışına çıkamadı”

“Barış Pınarı Harekâtı adı verilen operasyonun çerçevesi Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı (EUCOM) ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM)  bir ay önce yaptıkları toplantıda söyledikleri Girê Spî ile Serêkaniye arasında kaldı. Harekâtın çerçevesi zaten bu sınırda belirlenmişti ve Türkiye bunun dışına çıkamadı. Yani Türkiye’nin propagandasını yaptığı gibi bir askeri operasyon yok ortada.

"Pirus Zaferi'ne dönüşebilir "

“Anlaşmanın asıl aktörü Trump olduğu için bu anlaşamadan geri dönülebilir. İkinci olarak; istikrar değil istikrarsızlık hedef alındığı için sürmeyebilir. Bugüne kadar Türkiye, Kürtlerin Türkiye'nin varlığına tehdit oluşturduğunu öne sürerek bütün politikalarına meşrutiyet kazandırmaya çalışmıştı.  Ama bütün dünya Kürtlerin Türkiye’nin bekasını tehdit etmediğinin farkında, aksine Türkiye, Kürtler için tehdit haline geldi.

Türkiye’nin şu an zafer olarak yansıttığı bu anlaşmanın Pirus Zaferi’ne dönüşme ihtimali yüksek. Türkiye, ABD’yi işgaline garantör durumuna getirdi, Kobane ve Cizire Kantonlarının arasını açtı. Bunlar kısa vadede başarı gibi görülebilir ama uzun vadede Türkiye kendi geleceğine ihanet etti ve orta ve uzun vadede yeni çatışmaların önünü açtı. 

‘Pirus Zaferi’ nedir?

Yıkıcı büyük kayıplar uğruna kazanılan zafer demektir.

Adını Yunan kralı Pirus’un liderliğinde başlatılan, MÖ 280-275 yılları arasında 5 yıl süren ve Romalılara karşı zaferle sona eren savaştan alır.

Ancak Pirus savaşı kazansa da sonunda ordusunun büyük çoğunluğunu kaybeder ve Yunan yarımadası bir süre sonra Romalıların eline geçer.