Uzmanlar uyardı; Rojava’daki saatli bomba bölgeyi sarsar!

DSG’nin kontrolündeki Haseke’de IŞİD mensuplarının tutulduğu hapishanede yaşayan olayları değerlendiren uzmanlar, uluslararası toplumun "terörün bitirilmesi" için daha ciddi davranması gerektiğini söyledi.

Uzmanlar uyardı; Rojava’daki saatli bomba bölgeyi sarsar!

Rojava’nın Haseke kenti Gwêran semtinde Demokratik Suriye Güçleri’nin (SDG) kontrolünde bulunan ve yaklaşık 5 bin IŞİD’linin kaldığı Sinaa Hapishanesinde perşembeyi cumaya bağlayan gece çatışmalar yaşanmaya başladı.

Hapishaneye yönelik saldırı, cezaevi yakınındaki Sadcob Petrol Şirketi çevresinde bomba yüklü aracın infilak ettirilmesiyle başladı.

Ardından hapishaneye saldıran IŞİD mensupları, örgüt unsurlarını cezaevinden kaçırmak istedi. Bu arada Huş el-Bar Mahallesi’ne giren IŞİD’liler bazı noktaları bombaladı.

Bilanço açıklandı

DSG, IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonun da hava desteği ile cezaevinin bulunduğu semti ablukaya alarak geniş çaplı operasyon başlattı.

Dün akşam saatlerinde bir açıklama yapan DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi, durumun kontrol altına alındığını ve saklanan tüm örgüt üyeleri yakalayana kadar operasyonların süreceğini duyurdu.

DSG’den yapılan açıklamaya göre, önceki günden bu yana yaşanan çatışmalarda 23 IŞİD mensubu öldürüldü. Çatışmalarda 7 Suriye DSG savaşçısı hayatını kaybetti, 50 savaşçı da yaralandı.

DSG’nin açıklamasına göre kaçmaya çalışan 89 IŞİD’li de yakalandı.

Bu ilk değil

Rojava Özerk Yönetimi ve DSG uzun süreden beridir cezaevlerindeki IŞİD’lilerin “büyük tehlike” olduğuna dikkat çekerek, özellikle Batılı ülkelere kendi vatandaşlarını taslim almasını istiyor. Bununla birlikte yabancı IŞİD’lilerin yargılanması için uluslararası mahkeme kurulmasını talep ediyor.

Öte yandan bu IŞİD’lilerin ilk kaçma girişimi değil. Mart 2020’de de aynı cezaevinde IŞİD’liler “isyan” çıkararak güvenlik güçlerine saldırmış ve kaçmak istemişti. Ancak bu girişim tedbir alınarak önlenmişti.

Kimler bu durumdan sorumlu?

Rûdaw’a konuşan merkezi Londra’da bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) Müdürü Rami Abdurrahman, bu saldırıların altında “bölgesel güçlerin parmağı” olduğunu savundu.

Abdurrahman, “Çok sayıda IŞİD’li Deyrezor, Suriye Özgür Ordusu (SMO) saflarında Tel Abyad, Efrin ve Sere Kaniye’de bulunuyordu. Bunlar hapishanelerdeki tutuklu IŞİD’lilerle bağlantı kurabiliyordu. Şu an yaşananlar Türkiye ve İran’ın çıkarına. Çünkü bu olanlar Suriye çöllerinde çok sayıda IŞİD’linin hala var olduğunu gösteriyor. Ama biz bu bölgelerde İran kuvvetlerine herhangi bir saldırı yapıldığını görmedik. Öte yandan Suriye’de parantez içinde Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde IŞİD’in Türk askerlerine veya Türkiye destekli gruplara bir saldırı yapıldığını görmüyoruz” dedi.

Binlerce IŞİD’linin tutulduğu bir hapishanede yaşanan bu saldırı ve isyanın “uluslararası topluma açık bir mektup” olduğunu anlatan Rami Abdurrahman, “Uluslararası koalisyon üyeleri ülkeler durumun bu aşamaya gelmesinden sorumludur. Burada onların hatası büyük. Daha önce katıldığım konferanslarda da açıkça belirttim. Hol Kampı’nda tutulan IŞİD’liler büyük bir potansiyel tehlike barındırıyor. Neden devletler kendi vatandaşlarını geri alıp yargılamıyor? Neden Suriye ve Irak’a savaşmaya gelen bu kişilerin böyle isyan ederek kaçmasına ve yine de kan dökmesine göz yumuluyor? Uluslararası toplum DSG’nin omuzuna devletlerin bile kaldıramayacağı kadar büyük bir yük yüklemiş” ifadelerini kullandı.

Suriye’deki aşiretlerin arabuluculuğu ile IŞİD’lilerin serbest bırakılmasını da eleştiren Abdurrahman, “Bu durumdan Özerk Yönetim de sorumludur. Özerk Yönetim onları karıştıkları eylemler nedeniyle yargılamalıydı. Serbest bırakılanların, sivil insanların kanında parmağı olanların gidip sessiz sakin oturmaları beklenebilir mi? Hayır. Örnekleri var. Ebu Lokman adında bir adam şimdi serbest bırakıldıktan sonra gidip Rakka’da elini kolunu sallıyor ama IŞİD’in gizli hücresi olarak faaliyet yürütüyor. Bu konuda elimizde çok sayıda belge var. Bu insanlar yargılanmalı, çünkü ellerinde insanların kanı var” diye konuştu.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) Müdürü Rami Abdurrahman, bu konuda bu yılın başında da uluslararası topluma da bir rapor sunduklarını anımsatarak, “Biz bu cezaevlerine saatli bomba diyoruz. Hol Kampı’na da kamp değil, IŞİD devletçiği diyoruz. Çünkü fiilen orada bir devletçik kurmuşlar, orada kalanlar her an IŞİD’e savaşçı olmaya hazır” dedi.

IŞİD bir kart olarak mı kullanılıyor?

Kamışlo’daki Fırat Araştırmalar Merkezi’den Welid Çoli de, 2014’ten 2019’a kadar Suriye ve Irak topraklarının önemli bir kısmını işgal eden bir örgütün böyle bir kalkışmaya teşebbüs etmesinin “beklenilen bir durum” olduğunu söyledi.

Çoli, “ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun IŞİD’e karşı zaferini ilan etmesi fiiliyatta gerçekliği olmayan bir zaferdir. Çünkü biz daha önce de hep söyledik; IŞİD’e karşı zafer coğrafi olarak işgal ettiği alanların tekrar kurtarılması ile gerçekleşmez. IŞİD’in fikriyatının temelden kaldırılması ve IŞİD’li ailelere, örgütün artıklarına hukuki bir çözüm bulunmalıdır ki IŞİD tamamen bitirilsin” dedi.

Welid Çoli, ABD öncülüğündeki IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonunda yer alan ülkelerin de örgütü bitirme konusunda tam bir konsensüsle hareket etmediklerini vurgulayarak, şu sözleri sarfetti:

“Hem koasliyon devletleri hem de bölgesel güçler de IŞİD’i bir kart olarak diğerlerine karşı kullanıyor. Bir bakıyorsunuz bir taraf kalkmış, kendi çıkarları için örgütü silahlandırıyor ve yeniden canlanmasına yol açıyor. Eskiden beri Özerk Yönetim, DSG ve siyasi gözlemciler aynı şeyi söylüyor; tutuklu IŞİD’lilerin durumu saatli bomba gibidir, her an patlayabilir diyor. Tabi bunları kontrol altına almak için büyük bir güce ve desteğe ihtiyaç var. Hol’daki varlıkları ile Bağoz’daki varlıkları arasında bir fark yok. Hapishanelerdeki durum da aynı böyle. Dolayısıyla uluslararası toplumun büyük desteğine ihtiyaç var. Sorun en çok kuzeydoğu Suriye’yi etkiliyor, en büyük zorluğu onlar çekiyor. Dolayısıyla eğer bir ciddiyet varsa, koalisyon bu bölgeye desteğini sürekli hale getirmeli. Ayrıca IŞİD fikriyatına karşı da mücadele neticeye ulaştırılmalıdır.”

Çoli, “Durumun bu hale gelmesi belli bazı bölgelerin de çıkarınadır. Mesela Türkiye, Rojava Özerk Yönetimi’nin bu konuda başarısız olduğunu dünyaya göstermek istiyor. Bu şekilde kendisine yeni bir işgal için de bahane yaratmak istiyor” dedi.

IŞİD yeniden mi canlanıyor?

Peşmerge Bakanlığı Genel Sekreteri Cabbar Yawer ise, bu kalkışmanın IŞİD’in yeniden canlanması anlamına gelmediğini ifade ederek, “IŞİD 2017’de ilan edildiği gibi tamamen hiç bitmedi. Sadece Hilafet adıyla işgal ettiği bölgelerdeki varlığı sona erdirildi. Oysa örgüt silahlı eleman ve fikri olarak şu ana kadar da varlığını sürdürdü” diye konuştu.

IŞİD’lilerin 2020’de aynı hapishanede ayaklandıklarını hatırlatan Yawer, “Kuzeydoğu Suriye’deki hapishanelerde 50 ülkeden 12 bin IŞİD’li olduğu söyleniyor. Sorun şu ki ne o ülkeler kendi vatandaşlarını alıp götürüp yargılıyor ne de yargılanmalarına ve tutulmalarına yardım ediyor. Büyük sorun şurada; Rojava’daki bu kadar çok kamp ve hapishanenin varlığıdır. Mesela Hol Kampı’nda 70 bine yakın insan var. bunlardan çoğu IŞİD’lilerin aileleri ve potansiyel tehlike barındırıyor” dedi.

Haseke’de yaşananların ardından Irak hükumetinin sınırlarda tedbir aldığını belirten Yawer, “IŞİD’in varlığının daimi bir tehlike olmasına neden olan koşullar bu hapishaneler ve kamplardır. Irak’ta da benzer kamplar var. Tüm bunlar gelecek için büyük bir tehlike gerçekten” diye belirtti.

Yeni bir senaryo mu?

Wahington’dan uluslararası ilişkiler uzmanı Dr Heythem Hadi el-Titi de, yaşananların IŞİD’in  yeniden canlanması için “bölgesel bir senaryo” olabileceğini söyledi.

El Titi, “2014’teki seçimlerin ardından Irak’ta yenilgiye uğrayan Nuri Maliki’nin iktidarda tutulması için IŞİD hortlatıldı ve Musul’dan başlayarak Irak topraklarında Sünnilerin yaşadığı bölgelerin çoğunu işgal etti. Bugün yine Irak’ta yeni bir seçim var ve Mukteda Sadr, büyük çıkış yakalayan Sünni partilerle koalisyon halinde yeni bir hükumet kurmak istiyor. Buna müdahale etmek için bölgesel bir senaryo ile terörü yeniden canlandırma girişimleri olabilir. IŞİD’in yeniden ayaklandırılması ve cezaevlerindekilerin salınması bunun bir işareti olabilir” yorumunu yaptı.

“Bazı taraflar terörü kendi amaçları için kullanıyor” diyen El Titi, “IŞİD’e karşı olduklarını savunanlar, milis gücü olanlar ve Irak’ı IŞİD’e karşı savunduklarını iddia edenler bunlar” dedi.

Rojava’daki hapishanede yaşanan durumunun “ciddi bir tehlike” olduğunu ifade eden Dr Heythem Hadi el-Titi, “Buradan kaçanlar Diyala ve Anbar’a geçebilir ki bu bölgelerde büyük bir fitneye neden olabilirler. Belki eskisi gibi bir coğrafyayı işgal edemezler ama güvenlik boşluğu olan bölgelerde saldırılar yapabilirler” ifadelerini kullandı.

Rojava’daki hapishanelerdeki IŞİD’liler

DSG’nin kontrolündeki 7 cezaevinden biri olan Sinaa Hapishanesi'nde 54 ülkeden yaklaşık 5 bin IŞİD’li bulunuyor.

DSG güçleri yönetimi ve Rojava asayişi tarafından güvenliği sağlanan cezaevi, ABD liderliğindeki uluslararası koalisyondan mali destek alıyor.

Cezaevleri İdaresi’nin verilerine göre, Rojava’daki hapishanelerde toplam IŞİD’li sayısı 12 bini buluyor. Bunlar arasında silahlı çatışmalara katılan ve 54 ayrı batılı etnik kökenden 800 savaşçı, başta Türkiye, Rusya, Kuzey Afrika ve Asya ülkeleri olmak üzere Ortadoğu ülkelerinden bin savaşçı ile Tunus ve Fas kökenliler başta olmak üzere Arap ülkelerinden bin 200 kişi yer alıyor. Ayrıca Irak’lı yaklaşık 4 bin ve aynı sayıda Suriyeli örgüt üyesi de olduğu belirtiliyor.

Örgüt üyeliğinden tutuklanan vatandaşlarını teslim alan tek ülke Irak oldu. Irak makamları DSG cezaevlerinden geçen yılın sonunda 100 tutukluyu ve bu yılın başında da 50 tutukluyu teslim aldı./ Kaynak:Rudaw