Kürdistani partilerden afet değerlendirmesi: Kürt halkı birbirini sahiplendi

Kürdistani partiler, yaşanan deprem felaketine ilişkin Diyarbakır’da ortak basın açıklaması yaptı. Kürdistani partiler, deprem felaketi sonrasında Kürt halkının büyük bir sorumluluk, dayanışma duygusu ve bilinciyle birbirini sahiplendiğini kaydetti.

Kürdistani partilerden afet değerlendirmesi: Kürt halkı birbirini sahiplendi

“Gün onur günüdür. Deprem felaketinin yaralarını sarmak için el ele verelim” başlığı ile yayınlanan açıklamada 6 Şubat’ta tarihinde Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremler  ile 20 Şubat’ta Hatay’da gerçekleşen 6.4 şiddetindeki depremin büyük insani ve maddi yıkıma yol açtığı hatırlatıldı.

Ortak açıklama; DBP, DTK, DDKD, HDP, Azadi Hareketi, KKP, PAK, Özgürkik Partis (Partiya Azadî), PDK-Bakur, PDKT, PİA, PSK, TDK-TEVGER adına yapıldı.

Açıklamada depremlerde, resmi rakamlara göre daha şimdiden 42 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği, 100 bine yakın insanın yaralandığı ve yüzbinlerce binanın yıkıldığı, binlerce bina yerle bir olduğu belirtildi.

Efrin, Cindires ve Halep’te de deprem felaketenin yaşandığı ve oralarda da şu ana kadar 7 bin insanın yaşamını yitirdiği, 15 binden fazla insanın da yaralandığı kaydedildi ancak bu bölgelere ne yazık ki, gözle görülür bir yardımın henüz ulaşmadığı kaydedidldi.

Arama kurtarma çalışmalarında yetersizliklerin yaşandığı ifade edilen ortak açıklamada özetle şöyle denildi:

“6 Şubattan bu yana, Türkiye Devleti’nin depreme maruz kalan bölgelere dair olması gereken boyutta ve zamanında görevlerini yerine getirmediği  açıktır.

Özellikle de depremin ilk 3 gününde, enkaz altındakilerin kurtarılmasında olsun, mağdurlara yardımların ulaştırılmasında olsun, devletin tüm kurum ve kuruluşları bir koordinasyonsuzluk, vurdum duymazlık, ihmal, başı bozukluk içindeydiler; devlet sahada yoktu. Ayrıca, depremin ilk 3 gününde, Türkiye Devleti, kendisi dışında, bir çok  kurum ve şahsiyetin kendi imkanlarıyla deprem mağdurlarının yardımına koşmalarına engel oldu.Şimdi de bir çok bölgede bu tür engellemeler devam etmektedir.

“Engeller çıkarmakta”

Türkiye Devleti, deprem mağdurları için gönderilen bir çok yardımın Afrin, Cınderes ve  Halep’e ulaşmalarına engeller çıkarmakta, bu da can kayıplarının ve mağduriyetlerin daha da artmasına yol açmaktadır.

Devletin bu tutumuna, kar, yağmur  ve ağır kış koşulları da eklenince, depremin yol açtığı mağduriyet daha bir katlanmıştır.

Elbette ki Kürdistan halkı, Türkiye Devleti’nin benzer siyaset ve uygulamalarına ilk kez maruz kalmıyor. AKP ve MHP İktidarı, özellikle 22 Temmuz 2015’ten sonra tekrar savaş siyasetine döndü. Kürt karşıtı siyaseti ve savaşı, yeni bir strateji ile Kürdistan’ın 3 parçasına da yaydı. Türkiye Devleti’nin bu yeni stratejisinin totaliter, tekçi yönetim sistemiyle bütünleşmesinin sonucunda oluşan tablo, depremde daha çok can kayıplarının ve mağduriyetlerin yaşanmasına yol açmıştır.

“Halkımız büyük bir sorumluluk ve dayanışma duygu ve bilinciyle birbirini sahiplenmiş”

Ama, Türkiye Devleti’nin tüm yasal ve fiili engellemelerine rağmen; halkımız büyük bir sorumluluk ve dayanışma duygu ve bilinciyle birbirini sahiplenmiş, büyük yardım kampanyalarını organize etmiştir. Kürdistan, Türkiye ve diasporada,  bu açıklamada imzası olan partiler de dahil olmak üzere, bir çok siyasi parti ve örgüt, sivil toplum kuruluşu, belediye, şahsiyet, şirket mağdurlara çok boyutlu yardımların ulaştırılmasında büyük bir çaba içinde oldular, olmaya devam etmektedirler.

Bir çok dünya devleti deprem mağdurlarının yardımına koştu. Kürdistan Bölge Hükümeti ve Güney Kürdistan halkı, Kuzey ve Rojava Kürdistanı ile Türkiye ve Suriye’deki deprem mağdurlarına yardım ulaştırmak için çok boyutlu bir çalışma yürütmektedirler.

Deprem felaketinde mağdurlara, halklarımıza nakdi  ve maddi  yardıma koşan tüm devletlere, uluslararası kuruluşlara, sivil toplum ve yardım kuruluşlarına, şahsiyetlere, şirketlere teşekkür ediyoruz.

Deprem, önüne geçilemez bir doğal olaydır. Ama, açıktır ki, depremin yol açtığı zararların sebepleri doğal değildir. Çıkarcılık, vicdansızlık, usulsüzlük, yolsuzluk ve  prensiplerin ayaklar altına alınmasıdır depremde büyük mağduriyetlere yol açan.

Depremin yol açtığı can kayıpları ve yıkımların en büyük sorumlusunun, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, bakanlıklarıyla, belediyeleriyle bizzat devletin kendisi olduğu açıktır.

“Otoriter ve anti demokratik yönetim anlayışı terk edilmelidir”

Kürdistan ve Türkiye’de depremin yol açtığı felaketlerin önüne geçmek için, öncelikle, keyfi, aşırı merkeziyetçi, ranta dayalı, kayırmacı, günü kurtarmaya odaklı otoriter ve anti demokratik yönetim anlayışı terk edilmelidir.

Depreme dayanıklı binaların inşası için stratejik bir merkez oluşturulmalıdır.

Deprem mağdurlarına yardım ve deprem bölgesinin inşası için yapılan tüm çalışma ve tedbirler, bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi anlayışından uzak bir yaklaşımla yapılmalıdır.

“Destek için seferber olmaya çağırıyoruz”

Depremden zarar gören halkımızın ve özellikle de genç nüfusun yerini yurdunu terk etmemeleri, göç etmemeleri ve kendi şehirlerinde kalabilmeleri için, çok kapsamlı ve etkili bir çalışma organize edilmelidir. Bu amaçla, halklarımızı, yerel ve uluslararası tüm ilgili kesimleri, kurumları, deprem mağdurları için insanca yaşayabilecekleri  yaşam alanlarının ve çalışabilecekleri yerlerin temini için; ekonomik yardım ve destek için seferber olmaya çağırıyoruz.

Hiçbir kurum, kesim, şahıs, çevre, bu deprem felaketini kendi çıkarları için bir fırsat olarak görmemeli, halkın mağduriyetini istismar etmemeli.”