DSG'nin IŞİD sonrası 'Suriye' planı

DSG'nin IŞİD sonrası 'Suriye' planı

Suriye’nin Bağoz kasabasındaki savaşın sona ermesi ile birlikte Kürt, Arap ve Süryanilerden olmak üzere toplam 60 bin savaşçıyı içinde barındıran Suriye Demokratik Güçleri (DSG), siyasi ve askeri misyonunu tamamlamış oldu.

Fırat’ın doğusu ile Menbiç de dâhil olmak üzere The Independent Arabia'nın haberine göre, Suriye’nin üçte birini kontrolü altına alan DSG, ilerleyen süreçte Fırat’ın doğusundaki siyasi şartlarla uyuşan yeni askeri operasyonlar yapmaya hazırlanıyor.

Suriye’de Mart 2011’de iç savaşın çıkmasından kısa bir süre sonra kurulan Kürt Halkı Koruma Birlikleri (PYD), DSG’nin temel taşlarını teşkil ediyor.

Suriye rejimi ile pazarlıklarda bulunan PYD, bu pazarlıklar sonucunda Suriye’deki Kürt bölgelerini kendi yönetimi altına alırken, Kürt çoğunluğun olduğu bölgeleri kontrolü altına almaya çalışan radikal İslamcı gruplar ile birçok çatışmaya girdi.

PYD, ABD’nin 2014 yılında Suriye’deki terörle mücadele operasyonuna dâhil olması ile birlikte Washington’un sahadaki müttefiki oldu ve IŞİD karşıtı uluslararası koalisyonun askeri kanadı olarak faaliyet göstermeye başladı. Uluslararası koalisyon, kendisi için savaşacak grubun Fırat’ın doğusundaki yerel halktan oluşan bir grup olmasını istiyordu.

Teröre Karşı Verilen Gizli Mücadele

DSG’nin Halkla İlişkiler Bölümünden sorumlu yetkilisi Redor Halil, bir Kürt kanalına yaptığı açıklamada “Önümüzdeki süreçte IŞİD'in bölgedeki uyuyan hücrelerinin izini süreceğiz” dedi.

DSG ile onu siyasi olarak yönlendiren Kürdistan Birlik Partisi ve Demokratik Suriye Konseyi gibi siyasi kanatlar, IŞİD'in kontrolü altında bulundurduğu bölgeleri ele geçirmenin IŞİD'in gücünün ortadan kaldırıldığı anlamına gelmediğini ve örgütün herhangi bir karışıklıkta yeniden geri dönebileceğini düşünüyor. Halil, “IŞİD’in onlarca belki de binlerce militanı Suriye ve Irak’taki saklanıyor” dedi.

DSG, ABD ile arasında güçlü ilişkilerin terörle mücadele konusunda sahada verdikleri askeri mücadeleden kaynaklandığının farkında. Eğer iki güç arasındaki müttefiklik sona ererse DSG, kendisini bölgedeki güçlerin hırsından koruyan gücü kaybedecek. Özellikle de Türkiye, DSG’ye saldırı düzenlemek istiyor.

DSG, kendisini hangi güçler desteklerse desteklesin Suriye rejiminden bağımsız bir bölge oluşturamayacağının farkında. Bu sebeple DSG, rejim ile anlaşmaya varıncaya kadar kontrolü altında bulundurduğu bölgeleri ve uluslararası güçlerle olan güçlü ilişkilerini korumak istiyor.

Demokratik Kürt Özerk Yönetiminde görevli olan Aldar Halil yaptığı açıklamada “IŞİD'in ortadan kaldırılması, desteğe ihtiyacımız olan ve Suriye’de barışçıl bir siyasi çözümün sağlanması çerçevesinde tüm çabaların harcanması gerektiği yeni bir dönemin başlangıcıdır” dedi.

İki Zor Seçim: Afrin ve İdlib

DSG Komutanı General Mazlum Kobani yaptığı açıklamada, DSG güçlerinin Afrin kentini Türk ordusu ile müttefikleri radikal muhalif gruplardan temizlenmesine yönelik hazırlıklara başladığını söyledi.

Kobani’nin bu açıklaması DSG’nin siyasi ve askeri yöneliminin ortaya konulmasından ziyade Kürt tabanına yönelik bir mesajdı. Suriye’deki Kürtler, kontrolleri altında tutamadıkları bölgelerde büyük çatışmalara girmelerinin kendilerine ne gibi siyasi ve mali bir getirisi olacağını tartışıyor.

DSG, Afrin’i ele geçirmenin zor olduğunu biliyor ve bu zorluğunun sadece Türkiye ile aralarındaki askeri güç farkından kaynaklanmadığını düşünüyor. Öyle ki Afrin’in ele geçirilmesi için hava korumasının bulunmadığı bir ortam ve bu operasyonun gerçekleştirilmesi için gereken siyasi şartın yokluğunda batıda Menbiç’ten Afrin’e kadar uzanan bir alanı içine alan kara savaşına girilmesi gerekiyor.

İran’ın Suriye politikası DSG’nin zayıflatılmasını hedefliyor çünkü İran, DSG’nin ABD desteği ile birlikte Suriye’de güçlü bir tarafa dönüşmesi ve ilerleyen süreçte Suriye rejimi ile rekabete girebilecek konuma gelmesinden çekiniyor.

Öte yandan ABD iki müttefiki DSG ile Türkiye arasında anlaşmalı bir bölge oluşturmak isterken aynı zamanda Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki bölgeleri ele geçirmesini engelliyor. Ankara’yı Türkiye ile DSG arasında güvenli bölge oluşturulması konusunda ikna etmeye çalışan ABD, DSG’nin Türkiye aleyhinde herhangi bir adım atmasını hiçbir şekilde desteklemiyor çünkü bunun Suriye’deki politikasına zarar vereceğini düşünüyor.

Afrin için geçerli olan her şey İdlib için de geçerli. DSG yetkililerinin İdlib konusundaki açıklamaları ve söz konusu bölgede muhalif gruplarla çatışmaya girmeye yönelik hazırlıkları Türkiye’nin kontrolü altında bulunan bölgede birçok silahlı terörist unsurun bulunduğunu gösteriyor. Aynı zamanda DSG, Suriye rejimine yönelik bir tür şantaj yapmaya çalışırken bu söz konusu bölgelerin özgürleştirilmesini yavaşlatıyor.