HDP'nin yanlış tercihi: Rejime itaat

Ahval'de Erdoğan'ın Kürt karşıtı duruşunun Kürtlere verdiği zarar kadar, uluslararası kamuoyunda tanınırlık ve sempati kazandırdığını dile getiren bir yazı yazan Davit Lepeska, görüşlerine başvurduğu yazar Cengiz Aktar'ın "HDP için en iyi çözüm parlamentodan çekilmek ve boykot ve diğer pasif direniş gibi protesto eylemleri düzenlemekti. Bunun adı sivil itaatsizlik. Şu anda itaatsizlik değil, rejime itaat ediyorlar. İçinde bulundukları kötü durumu daha iyi aktaracak bir yöntem, bir imaj çalışması bulmalılar” şeklindeki ifadelerine dikkat çekiyor. 

HDP'nin yanlış tercihi: Rejime itaat

Ahval'de Erdoğan'ın Kürt karşıtı duruşunun Kürtlere verdiği zarar kadar, uluslararası kamuoyunda tanınırlık ve sempati kazandırdığını dile getiren bir yazı yazan Davit Lepeska, görüşlerine başvurduğu yazar Cengiz Aktar'ın "HDP için en iyi çözüm parlamentodan çekilmek ve boykot ve diğer pasif direniş gibi protesto eylemleri düzenlemekti. Bunun adı sivil itaatsizlik. Şu anda itaatsizlik değil, rejime itaat ediyorlar. İçinde bulundukları kötü durumu daha iyi aktaracak bir yöntem, bir imaj çalışması bulmalılar” şeklindeki ifadelerine dikkat çekiyor.

Lepeska'nın "Türkiyeli Kürtler için felaket kadar fırsat" başlıklı yazısı:

Türkiye ve Suriye'deki Kürtler bu yıl Türk hükümetinin gazabından etkilendiler, ancak Türkiye'nin Suriye'deki saldırısının dünyadaki dikkatleri Kürtlerin üzerine çekmesinden dolayı bu durum özellikle de Türkiye'deki Kürtler için bir dirilme şansı doğmasını sağladı. 

Suriye'de Kürt militanlar Türk güçlerinin saldırısı altındayken, yerel Kürtler ise yol kenarı infazları, etnik durumlarına göre belirlenen evlerinin yıkılması ve sivillerin hedeflenmesi de dâhil Türkiye destekli isyancı grupların bir dizi savaş suçu ile karşı karşıya kalıyor.

Türkiye'de Kürtler politik bir temizliğe maruz kalıyor. Geçen Çarşamba, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2015-2016 yılları arasında görevden alınan HDP'ye mensup 94 belediye başkanından 42'sinin ortalama yedi yıl hapis cezası ile cezalandırıldıklarını söyledi. 

HDP eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ diğer Kürt politikacılarla birlikte yaklaşık üç yıldır hapishanedeler. Geçtiğimiz birkaç ay içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'nin Kürt çoğunluklu güneydoğu illerinde 24 HDP'li belediye başkanını daha görevden aldı. 

Ahval'e konuşan deneyimli yazar Cengiz Aktar, “Bu rejim tarafından iyi düşünülmüş ve iyi hazırlanmış bir durum ve sadece Kürt siyasi hareketinden kurtulmak istiyorlar. HDP gerçekten köşeye sıkıştırılmış ve dışlanmış durumda ki rejime mensup kişiler HDP'li yetkililerle el dahi sıkışmıyor” diyor. 

Geçtiğimiz hafta HDP bir basın toplantısı düzenlediğinde, bazı gözlemciler partinin hükümetin baskılarını protesto etmek için mecliste bulunan milletvekillerini çekeceğini düşünüyordu. Ancak bunun yerine parti erken seçim çağrısında bulundu. 

“Bana göre, bu çok ciddi değil” diyen Aktar, Suriye operasyonundan sonra Erdoğan'ın popülaritesinin daha da arttığını, Mart yerel seçimlerinden sonra parlamentonun bir erken seçime gitme durumunu onaylamasının çok küçük bir ihtimal olduğunu belirtiyor. 

Pek çok mensubu tarafından HDP'yi muhtemel bir partner olarak düşünen ancak geçtiğimiz aylarda yolda bırakan CHP ise, hemen yaptığı açıklamada erken seçime gitmeyi düşünmediklerini açıkladı.

Bağımsız Kürt sorunu uzmanlarından Abdullah Hawez, Suriye operasyonundan sonra Türkiye'de milliyetçi duyguların güçlendiğine işaret ederek, bu enerjinin parçası olarak da Kürtlerin hedef alındığına vurgu yapıyor. Hawez, “Kürt karşıtı güçlü bir duygu var” diyor. 

Sonuç olarak bu yılbaşında yapılan yerel seçimlerde HDP'nin yardımıyla pek çok belediye kazanan CHP dahi konu Kürtler olunca çok farklı bir duruş sergilemiyor. Hawez'e göre, “Şimdilik tüm Türk partileri Kürt sorununa aynı objektiften bakıyor.” 

ABD, Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından terör örgütü olarak adlandırılan PKK öncülüğünde Türkiye'de yürütülen Kürt askeri mücadelesi, Kuzey Irak'ta dağlık bölgelerdeki merkezlerine düzenli saldırılar da dâhil olmak üzere tüm şiddetiyle bastırılmaya çalışılıyor. Hawez, “Şu anda sadece hayatta kalmaya odaklanmışlar” diyor. 

Bu arada HDP gittikçe marjinalleştiriliyor ve Kürt aktivistlerin de sesi çıkmıyor. “Onların halklarına destek amacıyla basit bir gösteri düzenlemesine dahi izin verilmiyor” diyor Hawez. 

Aktar da durumu ‘çok ağır’ olarak tanımlıyor: “Kürt siyasi hareketinin sınırlarına geldik.”

Bu duruma, onlarla ilgili umutların arttığı bir dönemden hemen sonra gelindi. 2015'in başında, AKP ile PKK arasında güçlü bir barış süreci sürdürülüyordu. O yıl Haziran ayında HDP yüzde 10'luk seçim barajını geçerek parlamentoya girdi ve bu şekilde AKP'nin çoğunluğunu ortadan kaldırdı. 

“O dönemde Kürtler ve Kürt hakları konusunda gerçek ve ciddi bir açılım vardı” diyen Hawez, 'Fakat o tarihten sonra her şey yokuş aşağı olmaya başladı” ifadelerini kullanıyor. 

2015'in ortalarında Ankara ile PKK arasında şiddet başladı ve akabinde de Kürt siyasiler ve aktivistler geniş yasaklamalara maruz bırakıldı. Şu anda Türkiye olumsuz yönde çok fazla ileri gitmiş durumda. 

Fakat Suriye'deki saldırı ile Türkiye'deki Kürtlerin mücadelesi daha öncekilerden daha fazla bir şekilde küresel bir ilgi uyandırdı. 

Suriyeli Kürt Komutan Mazlum Kobane, dünya genelinde biliniyor, önde gelen Batılı yetkililer, uzmanlar ve insan hakları grupları Türkiye'yi Kürtlere muamelesinden dolayı kınadılar. 

“Bu durum Kürtlere davalarını küresel bir boyuta taşımak için mükemmel bir fırsat sundu” diyen Hawez şunları ekliyor: “Kürtlerle oluşan küresel dayanışma sadece YPG ile sınırlı değil, bölgedeki tüm Kürtlerle ve hatta Türkiye'deki Kürtlerle de.”

Kürt siyasi hareketi, davalarına küresel bir sempati kazandırmak için çok uygun bir liderle mücadele ediyorlar. Hawez, “Bir yönden bu durumu nasıl kullanabileceklerini bilseler, aslında Erdoğan'ın olması Kürtler için olumlu bir durum. Merkezlerini nasıl canlandıracaklarını ve tekrar harekete geçireceklerine dair bir yol bulmalılar” diyor. 

HDP'nin erken seçim çağrısını yanlış olarak değerlendiren Aktar, erken bir seçimin muhtemelen olmayacağını, eğer olsa dahi HDP'nin yüzde 10'luk barajı aşamayacağını ve parlamento dışında kalacağını belirtiyor. Aktar, “Endişeliler, reddedildiler ve dışlandılar. Rejim için onlar yok. O halde bu oyunu oynamanın ana düşüncesi nedir” diye soruyor. 

Aktar'a göre HDP için en iyi çözüm parlamentodan çekilmek ve boykot ve diğer pasif direniş gibi protesto eylemleri düzenlemekti. 

Aktar, “Bunun adı sivil itaatsizlik. Şu anda itaatsizlik değil, rejime itaat ediyorlar. İçinde bulundukları kötü durumu daha iyi aktaracak bir yöntem, bir imaj çalışması bulmalılar” diyor.