'Kürt sorunu, Cumhuriyet'in demokratikleşmesinin önündeki en önemli engel!'

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Bir asırdır çözümsüz bırakılan Kürt sorunu, Cumhuriyet'in demokratikleşmesinin önündeki en önemli engel" dedi.

'Kürt sorunu, Cumhuriyet'in demokratikleşmesinin önündeki en önemli engel!'

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan Buldan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Çözümsüz bırakılan Kürt sorunu, Cumhuriyetin demokratikleşmesinin önündeki en önemli engeldir”

Kürt sorunu tam da budur. Ölüm döşeğindeki Kürt siyasi tutuklulardır, yasaklı Kürtçedir, Kürt’ün seçtiği belediyelere darbeyle atanan kayyımlardır, torbaya konulan kemiklerdir, tahrip edilen mezar yerleridir. Evrensel hukuktan doğan eşit yurttaşlık haklarının reddidir. Kürt sorunu; işkenceye, insanlık suçlarına, katliamlara karşı cezasızlık politikasıdır. Ve bir asırdır çözümsüz bırakılan Kürt sorunu, Cumhuriyetin demokratikleşmesinin önündeki en önemli engel olarak güncelliğini korumaya devam etmektedir. Bu meselenin çözümsüzlüğü Türkiye’nin diğer bütün sorunlarının çözümünü de engellemektedir.

“Güvenlikçi politikalar ile yolsuzluklar arasında doğrudan bağ vardır”

Bugün açlık sınırı 7 bin 425 TL, yoksulluk sınırı 24 bin TL bandına gelmişse eğer ve bu ülke adeta bir yoksulluk cumhuriyetine dönüşmüşse sebebi kaynakların güvenlikçi politikalara, talana ve ranta harcanmasıdır. Sebep, demokrasi yoksunluğudur. Güvenlikçi politikalar ile yolsuzluklar arasında doğrudan bir bağ vardır. İktidarın Çözüm Sürecini bitirdiği 2015’ten bu yana son 7 yılda yaşanan yolsuzluklar neredeyse Cumhuriyet tarihinde yaşananlarla eş değer düzeydedir. Beka lafı bir kılıftır, asıl oyun büyük rant etrafında dönmektedir. İşte bu politikanın sonuçlarını toplum olarak açlık, yoksulluk, yüksek zamlar ve sefalet olarak hep birlikte yaşamaktayız.

“Şebnem Hocanın durduğu yer hakikatin tam yanıdır”

Hakikatin üzerini örtebilmek için de her gün baskı ve şiddet politikasına, yalan propagandasına yöneliyorlar. Şebnem Hocayı tutukladılar hakikati cesaretle dile getirdiği için. Şebnem Hocanın durduğu yer tam da hakikatin yanıdır, demokrasinin yanıdır, barışın ve birlikte yaşamın yanıdır. Kısacası savaş karşıtlığının yanıdır. Demokrasiden ve toplumsal barıştan yana olan herkesin duracağı yer de Şebnem Hocamızın yanıdır. Buradan kendisine selam ve sevgilerimizi gönderiyor ve kucaklıyorum.

“Yeni yüzyılda ret ve inkarı devam ettirmek istiyorlar”

Şebnem Hocanın ve özgür basın çalışanlarının tutuklanması tam da Cumhuriyetin 99’uncu kuruluş yıl dönümüne denk getirildi. Bu bir tesadüf değil. Verilen mesaj çok açık ve net; ret ve inkâra devam edeceklerinin sinyalini veriyorlar. Yani bir yüzyıl daha böyle sürdürmek istiyorlar. Ama bunu bir takım demokrasi söylemleriyle ambalajlayarak topluma sunuyorlar.

“İnkarı bitirmek istiyorsanız, buyurun hemen tecridi sonlandırarak işe başlayın”

AKP Genel Başkanı “Türkiye yüzyılı” adı altında seçim propagandası içeren bir konuşma yaptı. Hukukun üstünlüğünden, çoğulculuktan, hakkaniyetten; inkâr ve kutuplaştırma yerine kucaklama, nefret yerine sevgi siyasetinden söz etti. Sadece bunu dinledik. Her bir vatandaşın özgürlüklerinin teminat altına alınacağını söyledi AKP Genel Başkanı. Sormak istiyoruz; acaba bu söylediklerine kendisi inanıyor mu gerçekten? Mesela herkesi eşit vatandaş olarak görüyor mu? Mesela hukuka inanıyor mu? Hukukun üstünlüğüne inanıyor mu? İnkârı bitirmek mi istiyorsunuz, buyurun hemen tecridi sonlandırarak buradan başlayabilirsiniz. Madem özgürlüklerden yanasınız, haksız hukuksuz tutuklanan ve rehin alınan binlerce insanın özgürlüğünden başlayalım. Hakkaniyetten ve çoğulculuktan yanaysanız, buyurun önce tekçiliğe bir son verin. Tüm ayrımcılıkları kaldıralım, tüm kimlik ve inançlar arasındaki eşitliği sağlayalım. Var mısınız? Gerçekten buna var mısınız, var mı cesaretiniz ve bunu yerine getirecek yüreğiniz? Olmadığını biliyoruz sizde ne o cesaret ne o yürek ne kararlılık var.

“Yüzleşme ve adalet olmadan yeni bir yüzyıl hiç olmaz”

Tabii bu söylediklerine inanmadıklarını her gün sayısız örneklerle göstermeye devam ediyorlar. Bunları söylerken, gazeteciler cezaevinde tutuklu kalmaya devam ediyor. Binlerce siyasetçi, seçilmiş cezaevinde rehin. Yaptıklarınız ortada, zihniyetiniz meydanda. Sizin zihniyetiniz geçen yüzyılın zihniyetidir. Eski zihniyetten hiç yeni bir şey çıkmayacağını biliyoruz. Bir kere tabiatın kuralına aykırıdır bu. Yüzü vesayete, yasaklara, inkâra, baskıya, adaletsizliğe dönük olanların gelecek yüzyıl vizyonu olmaz, olamaz. Yüzleşme ve adalet olmadan yeni bir yüzyıl hiç olmaz!

“İktidarın yüzyılında Kürtler, Aleviler, emekçiler, kadınlar yok”

Yeni yüzyıldan söz edenlerin önce yüzünün olması gerekir! Kırmadık, dökmedik, tahrip etmedik bir şey bırakmadılar. Kendine ve yandaşlarına yeni bir yüzyıl hayali kuruyorlar, buna da 85 milyonu inandırmaya çalışıyor. Buradan söylüyorum: AKP-MHP ikilisinin tahayyül ettiği yüzyılda Kürtler, Aleviler, inanç ve kimlikler, ezilenler, yoksullar, kadınlar, gençler, emekçiler yok; demokrasi, özgürlük, adalet ve toplumsal barış yok.

“İkinci yüzyılın aktörü siz değilsiniz; halklardır, direnenlerdir”

Bunların yüzyılında tekçilik var, tecrit var, rant var, kutuplaştırma var, ekonomik kriz var, yozlaşma ve çürüme var. 5’li çeteler var, yolsuzluklar var. Kadın ve Kürt düşmanlığı var. Emek sömürüsü var. Var da var. Biz biliyoruz ki tekçiliği, talan sistemini, çözümsüzlük ve bastırma siyasetini ikinci yüzyıla taşımak istiyorlar. İşte burada duracaksınız. Biz buraya bir nokta koyuyoruz. Bu iş öyle sizin sandığınız gibi kolay değil. Bu ülkeyi mahvettiniz. Bu ülkeyi açlığın, yokluğun ve sefaletin içine soktunuz. Cezaevlerini toplama kamplarına çevirdiniz. Acı ve yıkımdan başka bir şey getirmediniz. Şimdi kalkmış "ikinci yüzyıl" diye 85 milyonu kandırmaya çalışıyorsunuz. Bir yüzyıl daha böyle devam etmeyecek, buradan topluma söz veriyoruz. Çünkü ne toplum eski toplumdur ne Kürtler eski Kürtlerdir ne bu coğrafya eski coğrafyadır ne de dünya eski dünyadır. Bu gidişat değişecek ama Türkiye halklarının mücadelesi ile değişecek. İkinci yüzyılın aktörü siz değilsiniz, Türkiye halkları olacak. Asıl kurucu ve belirleyici güç halklardır. Gelecek yüzyılın sahibi faşizme karşı onurlu direnişin sahipleridir. Kürtlerdir, Alevilerdir, Ermenilerdir, Süryanilerdir, bu kadim topraklarda yaşayan ve yok sayılan, dışlanan tüm halklardır. Kadınlardır, gençlerdir, emekçilerdir, ezilenlerdir.

“Dünya Kobanî Günü kutlu olsun; Rojava’da ortak demokratik bir yaşam şekilleniyor”

Bakın Rojava’da halkların demokratik birliği ve dayanışması büyük demokratik kazanımları beraberinde getirdi. Orada ortak bir demokratik gelecek şekilleniyor. Bu gün aynı zamanda 1 Kasım Dünya Kobanî Günü. Buradan tüm direnen Rojava halklarını, Jin Jiyan Azadi diyen tüm kadınları selamlıyor ve 1 Kasım Kobanî Gününü kutluyorum. Bu dayanışma ruhu tüm halkların mücadelesine ışık tutmaya devam edecektir. Yine Jina Emini için İran başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde büyüyen kadın direnişi, kadınların ve halkların kendi geleceğini belirleyecek temel güç olduğunu bizlere göstermektedir.

“Özgürlük ve eşitlik mücadelesini ikinci yüzyılın büyük kazanımına dönüştüreceğiz”

Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, barış ve emek mücadelesini çökertemediniz. Bu mücadele etrafında kenetlenen milyonların yürüyüşünü engelleyemediniz. İşte bu gücü ikinci yüzyılın en büyük kazanımlarına dönüştürmekte sonuna kadar kararlıyız. Bundan geri dönüş yoktur, olmayacaktır da.

“Darbe yapan kendileri, darbeden kurtulalım diyen kendileri!”

AKP Genel Başkanı “Gelin darbe anayasasından ülkeyi kurtaralım” dedi biliyorsunuz. Demokratik siyasete, demokratik hak taleplerine, yerel yönetimlerimize, basına karşı darbe yapmaktan geri durmayanlar kendileridir. AYM ve AİHM kararlarına uymayanlar, tanımayız diyenler yine kendileridir. Sonra da darbe anayasasından kurtulalım diyorlar. Buna söylenecek söz; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur.

“6 yıldır iktidarın darbelerine karşı direnen bir HDP var”

3 gün sonra HDP’ye yönelik 4 Kasım Darbesinin 6’ıncı yıl dönümü. Buradan Sevgili Figen Yüksekdağ’a, Selahattin Demirtaş’a, Gültan Kışanak’a, Sebahat Tuncel’e, İdris Baluken’e, Selçuk Mızraklı’ya, Bekir Kaya’ya ve cezaevindeki tüm siyasi tutuklulara selamlarımızı ve sevgilerimizi gönderiyorum. 6 yıldır darbelere, kumpaslara, komplolara, katliamlara karşı direnen, mücadele yürüten, umudu ve cesareti her gün büyüten bir HDP var.

“Ülkeyi darbeci zihniyetten biz kurtaracağız, darbecileri göndereceğiz”

Dört duvar arasına sıkıştırmaya çalıştığınız HDP, tüm çökertme politikalarınıza rağmen siyasette de sokaklarda da meydanlarda da parlamentoda da demokrasinin temel gücü olmaya devam edecektir. İşte bu nedenle biz de iktidara diyoruz ki, asıl sorun sizin bu darbeci zihniyetinizdir. Bu ülkeyi darbe anayasasından da darbeci zihniyetlerden de asıl bizler kurtaracağız. Darbecilerin izinden gidenler değil demokrasi yolunda yılmadan cesaretle yürüyenler yarınların sahibidir. İnanın ki, ikinci yüzyılın en muhteşem gelişmesi bu iktidarın gidişi olacaktır. Kendilerini de zihniyetlerini de göndereceğiz! Buradan Türkiye halklarına sözümüz olsun. Çoğulcu, demokratik, eşitlikçi yeni bir anayasanın da, ortak, eşit ve özgür geleceğin de gerçek sahibi halklardır, kadınlardır, HDP’dir, demokrasi ve emek güçleridir.

“Diyalog ve müzakere yeni bir yüzyılı taçlandırır”

Buradan bir kez daha vurguluyorum; içinde Kürt sorununun çözümünün olmadığı bir yüzyıl geriye gitmekten asla kurtulamaz. O yüzden ileriye gitmenin, ilerlemenin yolu bu meseleyi demokratik siyasetle, diyalog ve müzakereyle çözüme kavuşturmaktan geçer. Çatışmacı siyaset ve ağır tecrit geriye götürür hem de yüz yıl geriye. Diyalog ve müzakere ise yeni bir yüzyılı taçlandırır. Demokrasi güçleriyle, özgürlük talep eden kadın mücadelesiyle, onurlu ve adil bir yaşam isteyen emekçilerle ve adalet talep eden milyonlarla bunu başarma konusunda sonuna kadar kararlı olduğumuzu belirtmek isterim. Ama önce bu çözümsüzlük zihniyetini göndererek işe başlayacağız. HDP işte bu onurlu mücadele koalisyonundan, yüzyıllık soruna karşı yüzyıllık yeni bir yaşam tasavvurundan güç almaktadır.

“Demokratik cumhuriyet için büyük koalisyonu oluşturma zamanıdır”

Cumhuriyetin demokratikleşmesi tarihsel bir çözüm önerisidir. HDP, Kürt sorununun demokratik çözümü ve savaş, yok etme ve yıkıma karşı barışın inşa edilmesi konusunda üzerine düşen her şeyi yapmaya hazırdır. Sadece Kürtlerin değil, Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazırdır. HDP’nin bu yapıcı ve müzakereci siyaseti bugün Türkiye’nin tüm sorunlarının ortak çözüm yoludur. Temel hedefimiz bu cumhuriyetin demokratikleştirilmesidir. Acil demokrasidir, acil barıştır, acil adalettir. Tam da bunun için bu ülkenin bütün kimlikleriyle, inançlarıyla, kültürleriyle ortak kurucu bir iradeyi oluşturarak, hep birlikte büyük demokrasi ve güçlü toplumsal barış fikriyatı etrafında birleşmeyi sağlamak istiyoruz. Bunun için siyaset yapıyoruz, bunun için varız.

Demokratik cumhuriyet için büyük koalisyonu tam da oluşturma zamanıdır. Faşizmin ve sömürünün hegemonyasına karşı güçlü demokrasi hamlesini hep birlikte gerçekleştirme zamanıdır. Ne mevcut talan düzeni, ne de bunun restore edilmiş yamalı hali. Bunların hiçbiri halklarımızın ihtiyacını asla karşılamaz. Türkiye toplumunun ihtiyacını asla karşılamaz. İçi demokrasiyle, barışla, adaletle, eşitlikle, hak temelli yeni bir toplumsal sözleşmeyle, güçlü yerel demokrasiyle, sivil, demokratik yeni bir anayasayla başta anadil hakkı olmak üzere evrensel eşit yurttaşlık haklarının tanınmasıyla doldurulan yeni bir demokratik sistemden, eşitlikçi yeni bir düzenden söz ediyoruz. “