Moskova'da kurulan iki masada Erdoğan’a verilen mesajlar

Moskova'da kurulan iki masada Erdoğan’a verilen mesajlar

Türkiye ve Rusya'nın yoğun Libya ve Suriye diplomasisi kapsamında Moskova’da bir hafta içinde iki masa kuruldu.

 

Evrensel yazarı Hediye Levent, ''Birinde Türkiye’nin 2011’den beri önce yıkılması için aktif çaba gösterdiği, yıkılmayınca da muhatap almamaya karar verdiği Suriye heyeti vardı. İkinci masada ise, daha bir hafta öncesine kadar ‘terörist’ gibi ithamlarla tanımlanan Libya Ulusal Ordusu Komutanı Hafter oturuyordu. Masayı kuran Rusya'' ifadesini kullanıyor.

Türkiye’ye göre ise, masayı kurduranın Ankara olduğu iddiasının öne sürüldüğünü hatırlatan Levent, ''Masa kurdurmaktan efsanevi zaferler devşirme hevesi aşikar ancak bir de masanın nasıl kurulduğuna ve sonrasına bakmak lazım. Geriye zafer görünümlü hezimetlerden başka bir şey kalmıyor'' görüşünü dile getiriyor.

Şam ve Ankara arasında istihbarat başkanları düzeyindeki son bir araya gelmenin önemli olduğuna vurgu yapan yazar, ''Çünkü Moskova’da yapıldı, Rusya hem tarafları bir araya getiren arabulucu hem de görüşmeye üçüncü taraf olarak katılan ülke pozisyonundaydı. Ayrıca, İdlib ve Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı konusunda Moskova ve Şam aynı görüşte'' diyor ve ekliyor:

''Görüşmenin Suriye tarafından duyurulmasından Rusya’nın haberdar olmaması mümkün değil. Türkiye’den Suriye yönetimine ilişkin sert açıklamalar sürebilir ancak artık Türkiye’nin 2011’den beri yok saydığı, düşman gördüğü Şam yönetimini muhatap aldığı bir dönemin başladığı söylenebilir. Muhtemelen iki taraf arasındaki ilişkiler istihbarat ve güvenlik heyetleri üzerinden sürer. Zaten İdlib sorununa ek olarak Türkiye’nin askeri varlığını çekmesi ve desteklediği ÖSO’nun bekası gibi çok çekişmeli müzakereler gerektirecek dosyaların çözülmesi gerekiyor.''

Moskova’da kurulan ve Hafter'in olduğu ikinci masaya da ayrı parantez açan Hediye Levent, ''Libya’dan ve bölge ülkelerinden göz ardı edilmeyecek bir desteği olan Hafter’in Libya içindeki mücadelesi Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne karşıydı. Ancak Türkiye’nin Akdeniz’deki çıkarlarını korumak için giriştiği hamleler Hafter’i UMH’ye değil Türkiye’ye ve ‘Osmanlıcı heveslere’ karşı savaşan komutan pozisyonuna oturttu'' görüşünü dile getiriyor.

Türkiye’nin asker gönderme kararı ve zaten tezkere çıkmadan silahlı grupları ve askeri yardımları göndermeye başlamasının Libya’da Rusya’nın önünü açtığını söyleyen Levent, Hafter'in ateşkesi imzalamadan ayrılmasına dikkat çekerek şunları kaydediyor:

''Velhasıl Moskova’da taraflardan birinin Türkiye olduğu iki masa kuruldu. Masaların birinin üstünde sayısını İdliblilerin bile unuttuğu ve başarısızlıkla sonuçlanmış bir ateşkes girişimi daha vardı. Ölü doğdu. Ateşkesin başladığına dair haberlerle bozulduğuna dair bilgiler eş zamanlı gelmeye başladı.

İkincisinde, Türkiye’nin haklı söylemlerle dahil olduğu ancak saldırgan üslup ve hamlerle tansiyonu tırmandırdığı Libya’da ateşkes girişimi konuşuldu. Libya’daki ateşkes doğmadan öldü.

Türkiye’nin bölgedeki her krizde kapısını çaldığı Rusya. Moskova’da kurulan son iki masada da Türkiye’nin yanında değil karşısında oturdu.''

Evrensel yazarı İhsan Çaralan ise, Hafter’in ateşkes reddinde “Türkiye ile Suriye’den gelen paralı askerlerin” derhal çekilmesini istediğine dair basına sızan habeleri hatırlatıyor.

Çaralan; Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Sudan, Fransa ve İtalya’nın Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesine karşı çıkan ülkeler olarak Moskova’da Hafter’in isteklerinden yana olacakları, dolayısıyla Hafter’in tutumuna destek verdiklerini söylüyor.

13 Ocak'ta MİT Başkanı Hakan Fidan ile Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı Tuğgeneral Ali Memlük arasındaki görüşmeye de atıf yapan yazar, ''Türkiye ile Suriyeli üst düzey yetkililerin sekiz buçuk yıldır ilk kez bir araya geldiği bu toplantıda da Memlük’ün Türkiye’nin İdlib ve tüm diğer Suriye topraklarından askerlerini çekmesini istediği belirtiliyor. İki toplantıda bir araya gelindiği ve toplantı organizasyonunun Rusya tarafından yapıldığı dikkate alındığında, dahası Hafter ve Suriye rejim temsilcilerinin Rusya ile anlaşmadan (En azından bir fikir teatisi yapmadan), Türkiye ile ilgili böylesi radikal tekliflerle masaya oturamayacağı dikkate alındığında; Hafter ve Suriye rejiminden Türkiye’ye yöneltilen talebin arkasında Putin’in olduğunu söylemek afaki olmaz'' ifadesini kullanıyor.