Yeniden Refahlı adayı: 'Kürtçe bilmeyen partilerin gelip bize Kürtlüğü öğretmesi gariptir'

31 Mart'ta yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri için sayılı günler kala Hakkari’de de adayların çalışmaları devam ediyor.

Yeniden Refahlı adayı: 'Kürtçe bilmeyen partilerin gelip bize Kürtlüğü öğretmesi gariptir'

Derecik (Rûbarok) ilçesindeki yarışta iki aday öne çıkıyor. Bunlardan biri de Yeniden Refah Partisi (YRP) adayı avukat Hasan Dinç.

2018’de ilçe statüsü kazanan Derecik’te iddialı olan Dinç, seçim çalışmaları, ilçedeki durum, Kürdistan Bölgesi ile ilişkiler ve projeleri hakkında Rûdaw Ankara Temsilcisi Şevket Herki’nin sorularını yanıtladı.

Sayın Dinç, ilçeye geldiğimizde halkın size “Şimal” ismi ile hitap ettiğini duyduk. Bu ismin hikayesi nedir? İsminiz Hasan mı, Şimal mı?

Biz elden uzak bir memleketteyiz, her birimiz kalabalık ailelere sahibiz. Zamanında nüfus dairelerine ulaşmak ve yeni doğan çocukların isimlerini hemen kaydetmek zordu. Bazen 5-6 çocuk olur sonra gidilir topluca kaydedilirdi. Biz 30 kardeşiz, babam bizi nüfusa kaydettirmek için gittiğinde sadece benim ismimi doğru biliyormuş. Bizde isimler Kürtçe, kendi adetlerimize göre verilirdi. Benim ismim de Şimal. Nüfus dairesinde isim üzerine bir tartışma yaşanmış, siyasi ve garip görülmüş, kabul edilmemiş. Bu tartışmalar arasında müdürün aklına dairenin temizlikçisi “Paspasçı Hasan”ın ismi ve benim ismimi de öylece Hasan yapmışlar.

Derecik (Rûbarok) denilince akla Govend (Balkayalar) Dağı geliyor. Bu dağ ilçenin sembolü durumunda. Siz sosyal medyada Nuh Peygamber’in bir gemisinin de bu dağa indiğini iddia ediyorsunuz. İddianızın temeli neye dayanıyor. Bu durumda bölge için nasıl bir turizm projesi belirliyorsunuz?

Kur’an-ı Kerim’de Nuh aleyhi selamdan bahsedildiğinde tek bir gemiden bahsedilmiyor. Çok gemiden söz ediliyor. Nuh Peygamberin gemisinin Cizre’ye (Cudi Dağı’na) indiğini düşünürseniz burası da havadan Cizre’ye çok uzak bir mesafede değil. Biz de bu ihtimale dayanarak gemilerden birinin buraya ulaştığı ve insanlığın Rûbarok’tan dağıldığı muhtemeldir diyoruz.  

Rûbarok geniş bir bölge ve çok sayıda köyü var. Halkın geçim kaynakları nelerdir, bölgenin coğrafik konumu nedir, bize anlatır mısınız?

Derecik’in mevcut nüfusu 25 bindir. 20-25 köyü var. Coğrafik olarak ayrı bir yere sahip. Bir yanıyla Karadeniz’e, bir yanıyla Akdeniz’e benziyor. Bir yandan Urfa’daki gibi fıstık ekebiliyorsunuz, bir yandan da Kars ve Erzurum gibi tarım ve hayvancılık yapabilirsiniz. Her yönüyle her bir karışında yaşam imkanı var. Ama maalesef uzak kalmış. Sadece coğrafi olarak değil, fikir olarak da uzak kalmış, insanlar sırtını çevirmiş. Rûbarok biraz Kürdistan Bölgesi’dir, biraz İran’dır. Yemeği ile İran’dır, giyimi ile Kürdistan’dır, okuma yazması ile Türkiye’dir. Ama bu bizim için bir zenginliktir aynı zamanda. Biz bu zenginliği belediye ile öne plana çıkarmak ve görünür kılmak istiyoruz.

Seçimler ramazan ayına denk geldi. Siz seçim çalışmalarınızda neleri esas alıyorsunuz?

Ramazan vesilesi ile insanlar evinde, biz de gündüzleri 11:00’a kadar telefonlarla insanlarımıza ulaşıyoruz. Öğlen namazının ardından seçim büromuza geliyoruz, burada bir iftar programı yapıyoruz. Ardından iftardan sonra evleri ziyaret ediyoruz. Buradaki seçimler İstanbul’dakilerden daha zor. Burada gitmediğiniz ev sizin değildir. Burayı devlet ve bürokrasi garanti olarak görse de buradaki siyasetçiler böyle bakmıyor. Kapısını çalmadığınız ev sizinle değildir. Burada 3 bin ev varsa her birine gitmelisiniz.

Yeni ilçe olması nedeniyle bir çok sorunu var Derecik’in. Yol, altyapı, gençlerin sorunları ve benzeri. Seçilirseniz bu sorunların çözümü için ne tür projeleriniz olacak?

O kadar çok eksik var ki, hepsini halledeceğiz dersek bile bu bizim yapabileceğimiz bir şey olmaz. Fakat biz bazılarına öncelik veriyoruz. Her birini de bölümlere ayırdık. Çocuklar için ayrı, kadınlar için ayrı, gençler ve yaşlılar için ayrı plan ve projelerimiz var. Mesela çocuklar için her mahallede bir park inşa etmek istiyoruz. Bu parklarda belediye tarafından yapılacak etkinliklerle de çocuklara sahip çıkmak istiyoruz. Bu etkinlikleri kimi yerde okullar, kimi yerde ileri gelenler, kimi yerde ise imamlar ile düzenleyeceğiz ama bunlar programlı olacak. Gençlerimiz işsiz, büyük bir işsizlik var çünkü bizler de bu konuda sorumlu görmedik kendimizi. Eskiden babalarımız yaşamak için var güçleri ile çalıştı, yaptı. Onlar bu coğrafyada o kadar zor koşullarda çalıştılar ki bazen başlarına gelenler aylarca duyulmadı. En basitinden kar yağdığında 60-70 gün araçlar ilçeye gelemiyordu. Bazı dönemlerde 7-8 ay elektrik olmadığı olmuş. Bu şartlarda çobanlarımız, çiftçilerimiz, ırgatlar, ağalar, ileri gelenler çaresizce kendilerini korumak için korucu olmak zorunda kalmış. Ama koruculuk da bitince çiftçilik, hayvancılık, ırgatlık da yapamayınca yeni nesil hem yoğurttan hem de ayrandan olmuş. Bu yüzden göç etmek zorunda kalıyor. Burası küçük bir ilçe, 25 bin nüfusu var ama 400-450 gencimiz dünyanın diğer ülkelerine dağılmış. Neden? Sadece kendisini doyurabilmek için, ebeveynlerine muhtaç olmamak için. Bu belediyenin işi değil ama biz belediyenin eliyle insanlara balık vermeyi değil, tutmayı öğreteceğiz. Gelsin ona bir şey vermesem bile en yaparsa arkasında duracağım. İşçi midir, yanında olacağım, çobansa, tüccarsa yine. İş insanı ise gelsin ona fabrika açması için yardım edeceğiz. Örneğin bir tahin fabrikası kuracağız. Burası Çukurca’dan geri değil. Çukurca buranın bir köyü kadardır ama yılda 15 ton tahin satıyor. Rûbarok’ta buna el atarsak yılda 100 ton tahin satabiliriz. Bu arada tahin, un ve ekmek fabrikalarının her biri de 50-60 genci istihdam edebilir. Bu vaatleri de verirken “gelin bize oy verin biz de çocuğunuzu işe alalım” demiyoruz. Şu an burada olduğu gibi, köylerde ileri gelenleri bir araya getirip soracağız, kim dar gelirli ise, kim muhtaçsa onu alacağız. Bu konuya girmek istemiyorum ama rakiplerimiz politikalarının bunun üzerine yapıyor. Sizi işe alacağız, iş sahibi yapacağız diyorlar. Ama bu bizim elimizden gelmez, ben şahsen böyle bir şey yapmam. Yani balık vermeyeceğim, balık tutmayı öğreteceğim.

İlçeden bahsederken “bir tarafımız Kürdistan” dediniz. Şimdi de siz ve bu meclistekilerin çoğu Kürt milli kıyafetleri giymişsiniz. Propaganda çalışmalarınızda bu yönü öne çıkarıyor musunuz. Seçilirseniz çocukların Kürtçe ana dilince eğitimi için ne tür projeleriniz olacak?

Ben kendim de Kürtçe öğretmeniyim. Bahsetmedim ama burada 2 yıl Kürtçe öğretmenliği yaptım. Ama çğretmenlik yaptığımız zaman da öğrenciler bize Kürtçeyi öğretiyordu. Rûbarok’ta, Gerdiya’da her ev bir Kürtçe kreştir, çünkü biz Türkçe bilmiyoruz. Kürtçe bilmeyen siyasi partilerin gelip Tükçe bilmeyen bize Kürtçeyi ve Kürtlüğü öğretmesi çok gariptir. Böyle baktığınızda burada Türkçe kreşler açmamız lazım ki çünkü doğru düzgün Türkçe bilmiyoruz. Bu nedenle Kürtçe kreş gibi bir projemiz yok. Kültürel olarak gençlerimize kurslar açmayı düşünüyoruz. Bu kurslarda Ehmedê Xanî, Melayê Cizîrî, Eliyê Herîrî’yi tanıtmak, bu şahsiyetler üzerinden de gençlerin kendilerini ve kültürlerini tanımasını sağlamak istiyoruz. Ayrıca burada bize özgü bazı gelenek ve göreneklerimiz var, düğün, taziye gibi. Belediye bu konuda da insanları kültürüne karşı duyarlı hale getirebilir. Gençer yarın şal û şapik giymeyi unutmasın, biri giydiğinde de gidip onunla resim çektirecek kadar garipsemesin. Bugünkü gibi olsun. Bugün takım elbise giyip kravat takmak bize garip geliyor. Böyle de kalmaya devam edeceğiz.

İlçede Kürdistan Bölgesi ile bir sınır kapısı var. Ancak şu an bir çok teknik sorundan bahsediliyor. Yine Derecik-Şemdinli yolu ulaşım açısından sorunlu. Bu iki konuda ne tür planlarınız var.

Uzaktayız dediğimiz zaman sadece Türkiye için değil, Kürdistan tarafına da uzağız diyorum. Çok iç içeyiz ama aynı zamanda birbirimize çok da uzağız. İleri gelenlerimize gideceğiz ve onlardan bir heyet kuracağız. Bu heyet Kürdistan Bölgesi ile yakın ilişki içinde olacak. Bugüne kadar bir ihtiyaçtı ama sınır kapısı açıldıktan sonra daha fazla ihtiyaç haline geldi. Çünkü sınır kapısı ile ilgili konu sadece bu taraftan değil, Kürdistan tarafından da çok karmaşık. Sınır kapısı küçük bir kesim için hesaplanmıştı, 100-200 kişi ama bugün bazı günler ortalama 2 bin kişi geçiş yapıyor. Böyle olunca altyapı buna göre hesaplanmadığından sorunlar yaşanıyor. Bazen yaşlılar gece 03:00’te sıraya giriyor, sonraki gün öğleden sonra geçiş yapabiliyor. Biz buranın tahminlerden daha büyük olduğunu ilgili bakanlıklarımıza hatırlatacağız. Kürdistan Bölgesi’ne göndereceğimiz ileri gelenler heyeti ile de siyasi değil, toplumsal adımlar atacağız. Çünkü siyaseti beklersek bazı işler geride kalıyor. Biz bunu daha önce dile getirdik, sıra biraz daha azaldı, daha da azaltacağız. Ayrıca orada insanlara hizmet için bir istasyon kuracağız, doğru düzgün bir ticaret hane, ibadethane, insanların dinlenebileceği veya bir şeyler yiyebileceği bir yer olması için. Şu an sudan yiyeceğe kadar her türlü ihtiyacı temin etmek zor olmuş, neden çünkü gelip gidenlerin sayısı çok. Sınır kapısına giden yolu yapan müteahhitle de konuştum, seçildiğimiz taktirde bu yol meselesine el koyacağız. 5 kilometrelik bir yolu 6 yılda tamamlamak olmaz. Bu nedenle sınır kapısına giden yolu en kısa zamanda asfaltlamamız lazım. En kısa zamanda kapıdaki hizmetleri bir sisteme kavuşturacağız.