Demirtaş: Önümüzdeki seçimler, iyiler ve kötüler arasında olacak

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve AİHM kararına rağmen serbet bırakılmayan Selahattin Demirtaş, T24 için kaleme aldığı yazıda "Önümüzdeki seçimler; partiler, kimlikler, inançlar arasında değil, iyiler ve kötüler arasında olacak. İyilerin tarafındaysanız yeriniz bellidir, kararsız olmaya gerek yok” dedi.

Demirtaş: Önümüzdeki seçimler, iyiler ve kötüler arasında olacak

Demirtaş yazısında özetle şu analizi yaptı: 

"Halen işsiz misiniz?

Uzun bir Orta Doğu ve küresel siyaset analizi kasarak başlayayım isterseniz. Avrupa Birliği basıncı, Joe Biden etkisi, Libya, Suriye, Doğu Akdeniz, Yunanistan, Azerbaycan, enerji politikaları, S-400, emperyalizm, kahrolsun kapitalizm elbette. Tamam, bunlar önemsiz değil ama sanırım siz de benim gibi yoruldunuz, bu derin ekran analizlerinden.

Aç mısınız bu arada?

O zaman, iç politikaya dair engin görüşlerimden faydalandırayım sizi: Yeni ittifaklar, istifalar, çatlamalar, zıplamalar, yeni anayasalar, öz yeni anayasalar, en gıcır partiler, az kullanılmış ikinci el partiler, sahibinden ittifaka hazır en mükemmel partiler, hedef yüzde 50+1 ama pazarlık payı vardır partiler, terörle arasına bir metre koymuş partiler, metreyi yanlış yere koymuş partiler… Yetmez diyorsanız biraz daha yardımcı olayım: Güçlendirilmiş Cumhurun Çok Demokratik Parlamenterleri Sistemi, Az Demokratik Parlamenterlerin Biricik Cumhurbaşkanlığı Sistemi, Güçten Düşmüş Cumhurbaşkanına Parlamenter Dua Sistemi, Şahsımın Demokratik Cumhuruna Göz Diken Vatan Hainlerini Güçsüzleştirip Helak Edici Parlamenteristik Yarı Başkanımsı Görünümlü Anayasasız Başkanlık Sistemi.

Ve en önemlisi, iyi misiniz?

İyi misiniz derken yani iyi bir insan mısınız? Ahlaklı, erdemli yani? "Evet" diyorsanız okumaya devam edin. (Hem zaten kim, "kötüyüm" der ki?)

İyilik-kötülük meselesi işsizlik ya da açlık gibi somut ve tartışmasız kavramlar değil. Ama öyle ucu açık, soyut, belirsiz de değil. Taaa yedi bin yıl önce, Nuh Peygamber'den bu yana, iyiliğin evrensel ilkeleri aşağı yukarı bellidir. Nuh Peygamber, bunları yedi maddede saymıştı, tek tek yazmama gerek yok sanırım. Sonrasında tüm peygamberler; Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed'e kadar her elçi benzer şeyleri tebliğ etti. Buda'nın beş ilkesi, Mani'nin sekiz ilkesi, Zerdüşt'ün öğretisi de özünde aynı çağrıları tekrarlar. Filozoflar, alimler, devrim önderleri, adil krallar, sanatçılar, edebiyatçılar… Binlerce yıldır evrensel iyiliğe dair benzer çağrıları yapıp durdular. Meşrebinize göre hangi çağrı size cazip gelmişse muhtemelen kendi iyiliğinizi orada inşa etmişsinizdir. Umarım inşaatınız sağlamdır deyip bu kısmı geçiyorum.

Hangi yönetim sisteminden yanasınız, hangi partiye sempati duyuyorsunuz, hangi dine inanıyor, hangi dili konuşuyorsunuz bilemiyorum ama bunların hiçbiri iyi veya kötü bir insan olduğunuzu belirlemiyor bana göre. Yukarıdaki ve benzeri sorulara vereceğiniz samimi cevaplar sizin iyi mi kötü mü olduğunuzu belirler. Buradan yola çıkarak şunu net olarak söyleyebilirim: Önümüzdeki seçimler; partiler, kimlikler, inançlar arasında değil, iyiler ve kötüler arasında olacak. İyilerin tarafındaysanız yeriniz bellidir, kararsız olmaya gerek yok. İyilik ve kötülük tüm partilerde az çok vardır. Ben tüm partilerdeki "iyilik" yanlılarının seslerini yükseltmesi ve bir araya gelmelerinden söz ediyorum. Panellerde, televizyon programlarında, demokratik eylem ve etkinliklerde yan yana durmalı ve tüm siyasi partileri iyiliğin ittifakına zorlamalıdır. Buna kavramsal olarak "demokrasi ittifakı" da denilebilir. Bu şekilde, toplumu gerçek bir tercih yapma durumuna sevk etmeliyiz. Ak Parti'ye ve seçmenlerine de bu şekilde seslenmeliyiz.

Başka bir ayırım, başka bir kutuplaşma bugün için anlamsız, gereksiz hatta zararlıdır. Önce iyi insan olmalıyız, iyiler olarak bir araya gelip iyilerin iktidarını kurmalıyız. Sonrasında da iyiliği toplumun tamamına yayıp kalıcı hale getirmeliyiz. İşte bunu sağladığımız zaman, tüm sorunlarımızı barış içerisinde rahatlıkla çözme zeminini ve şansını yakalayacağız. Açlığımızı da işsizliğimizi de demokrasi eksikliğimizi de o zaman tümüyle çözebileceğiz. Toplumsal sözleşme niteliği taşıyan yeni anayasayı da barışımızı da ancak o koşullarda yapabileceğiz.

Bunun dışında, size kim ne anlatırsa anlatsın inanmayın, arkasından gitmeyin derim. Ruhu kötülükle, kinle kararmış bir anlayıştan medet ummak büyük yanılgı olur. Bunca renkli siyasi yelpaze içinde sizi doğru şekilde temsil edecek bir parti illa ki vardır. Sadece iyilikten yana olanları esas alarak tercih yapın diye ısrarla hatırlatmak isterim. Unutmayın, demokrasi, farklılıkların ittifakından çıkacaktır. İyilikte ittifaka, iş birliğine, dayanışmaya yanaşmayan, bozgunculuk yapanlar, kendi kişisel ve partisel bekalarını dayatanlar emin olun ki kötüdürler, kötülükten yanadırlar.

Boş tartışmalara, kısır kavgalara prim vermeyin. "Ben, ben" diyene değil, "biz, hepimiz" diyenlere kulak verin. Ve elbette cesur olun. Demokratik, meşru mücadeleden geri adım atmayın. Çakma Gestapo şeflerine, çakma Goebbelslere de şunu hatırlatın: "Elinizi milletin boğazından da Boğaziçi'nden de çekin. Sakinleşin ve gözlerinizi kapatıp kainatın sesine kulak verin. Derinden gelen bir uğultu duyacaksınız. Nedir o biliyor musunuz? Devran dönüyor. Uzayda bile!"

Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz