KCK'den KDP ile ittifak açıklaması

KCK'den KDP ile ittifak açıklaması

Kürt partileriyle ulusal birlik çıkarları temelinde ilişki kurmaya hazır olduklarını söyleyen PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, "1983 yılında KDP ile yapılan protokolde yer alan ilkeler Kürdistan Ulusal Kongresi’nin temel ilkeleri olabilir, şimdi de biz sahip çıkıyoruz" dedi.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, ANF'nin sorularını yanıtladı.

Kalkan, "Türk devletinin ilk sınır ötesi saldırısının 25 Mayıs 1983 tarihinde gerçekleştirdiğini belirtti. PKK’nin ilk kuruluş dönemlerinde KDP ve vb. örgütlerle ilişkiye ve dayanışmaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Kalkan, "Bu ihtiyaçlar 82 yılı ortalarında söz konusu ilişkilerin daha da ilerlemesini getirdi ve 82 güzünde yanlış hatırlamıyorsam 9 maddelik bir protokole dönüştü. Taraflar söz konusu protokol metnini kabul ettiler, böylece PKK ile KDP iki parti olarak önemli bir ilişki ve ittifak içerisine girmiş oldu.

83 baharı sürecinde Mesud Barzani’nin Suriye ziyareti çerçevesinde söz konusu protokol resmen imzalandı. PKK adına Genel Sekreter Abdullah Öcalan imzası yer aldı. KDP adına da Genel Başkan Mesud Barzani’nin imzası yer aldı. En üst düzeyde her iki partinin de imzasıyla söz konusu ittifak ilişkisi resmileşti. Daha güçlü yaşanır, uygulanır hale geldi. Bu ittifak ilişkisi, 85 yılı baharına kadar sürdü. Söz konusu ilişkinin bence her iki partiye de çok önemli kazanımları oldu. KDP’de siyaseten önemli bir kazanım sağladı. PKK de pratik açısından bu ilişkiye dayanarak önemli gelişmeler kaydetti. İttifakı oluşturan protokol ulusal demokratik ilkeler içeren bir protokoldü.

Biz her zaman söyledik, bugün de aynı maddeler temelinde KDP ile diğer Kürt partileriyle de her türlü ilişki-ittifak kurmaya hazırız. O protokolde yer alan ilkeler Kürdistan Ulusal Kongresi’nin temel ilkeleri olabilir, şimdi de biz sahip çıkıyoruz. Ulusaldı, demokratikti, dayanışmacıydı; birbirini reddeden konumda değildi. Tersine başka partilerin aleyhine de değildi. Kürt ulusal demokratik birliğini yaratmaya dönüktü" diye konuştu.

PKK ile KDP arasındaki ilk temas ve görüşmeler ne zaman başladı, nasıl gelişti?

Daha ideolojik grup oluşumu gerçekleştirilirken, Önder Apo Kürdistan’da ulusal cephe temelinde tüm hareketleri içine alacak bir örgütlenmenin daha doğru olacağını değerlendirmişti. Bu temelde de 1975 yılında var olan bütün Kürdistani parti grup ve örgüt sorumlularıyla bu konuda görüşmeler yapmıştı. Bunların içinde Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi de vardı. Bilindiği gibi bu parti Irak’taki KDP’nin Kuzey Kürdistan kolu olarak örgütleniyordu. Fakat o zaman görüşmelerden herhangi bir sonuç çıkmadı.

Hiçbir grup Önder Apo’nun bu tarz örgütlenme önerisine katılmadı, hatta o zaman T-KDP sorumlusu Önderlik düşüncelerinin halkın ve Kürdistan açısından çok tehlikeli olacağı biçiminde bir değerlendirmede bulunmuştu. Önder Apo yurtdışına çıktıktan ve 12 Eylül darbesi gerçekleştikten sonra Lübnan-Filistin sahasında Suriye’de Ortadoğu zemininde hem Kürdistani hem de faşizme karşı Türkiye cephesinin örgütlendirilmesi yönünde arayışlar ve çabaları gündeme geldi. Öncelikle 1981 güzünde Kuzey Kürdistanlı partilerle Suriye’nin başkenti Şam’da bir dizi toplantı ve tartışma içerisinde oldu. Bu tartışmalara Güney Kürdistanlı hareketlerden Celal Talabani’nin başında bulunduğu YNK daha çok güç ve destek veriyordu.

Kuzey Kürdistan’daki diğer parti ve gruplarla YNK’nin ilişkileri daha iyiydi. KDP o zeminde zayıftı. Fakat tıpkı 1975’teki gibi, 1981 güzünde Şam’da yürütülen ulusal cephe görüşmelerinden de herhangi bir sonuç çıkmadı. Diğer grup ve örgütler PKK ile bir ulusal cephe oluşturmaya yanaşmadılar. PKK’nin faşist-sömürgeci ve soykırımcı sisteme karşı silahlı direniş geliştireceğini biliyor ve anlıyorlardı, çünkü PKK bunu konuşuyordu, propaganda ediyor ve yazıyordu.

"Cephe Görüşmeleri Başarısızlıkla Sonuçlandı"

12 Eylül darbesinden önce Hilvan ve Siverek direnişleri temelinde de bu yönlü bir ön adım geliştirmişti. Bundan korkuyorlar ve çekiniyorlardı. Dolayısıyla PKK’nin silahlı direnişten tümüyle vazgeçmesini, kendileri gibi olmalarını istiyorlardı. Elbette PKK de bunu kabul edemezdi. Sonuçta toplantılar başarısızlıkla sonuçlandı. Önder Apo o gruplara “PKK’siz bir ulusal cephe örgütlemelerini, sömürgeci faşist rejime karşı direnmelerini, eğer bunu yaparlarsa PKK’nin şartsız kendilerine destek vereceğini” söyleyerek toplantıdan çekildi. Birkaç toplantı daha yapsalar da diğer parti ve örgütler de birbirlerini suçlayarak toplantıdan çekildiler.

Cephe görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı. Aynı süreçte benzer bir arayış Güney ve Doğu Kürdistan zemininde de vardı. 1980 yazında Mehmet Karasungur yoldaş öncülüğünde bir grup arkadaş Doğu Kürdistan’a geçmişti. O zaman Şah yıkılmış İran’da devrim olmuştu, Doğu Kürdistan’da devlet egemenliği kalmamıştı. Kürt örgütlerinin bir tür yönetimleri söz konusuydu. O alanda ilişkiler geliştirmek, Kuzey Kürdistan’da Ulusal Direniş Mücadelesini örgütlemek için destek bulmak üzere Mehmet Karasungur arkadaş görevlendirilmişti. Aynı zamanda KDP merkezi de Rojhilat Kürdistan’daydı. Irak Kürdistan Demokrat Parti merkezi 75 yenilgisi sonrasında İran’a çekilmişlerdi ve İran’da yeniden toparlanmaya ve örgüt olmaya çalışıyorlardı.

İran-Irak savaşı başlamıştı. Güney Kürdistan’ın belli alanlarında Irak ordusu çekilmiş boşluklar oluşmuştu. 75’ten sonra boşaltılan yerlere çeşitli biçimlerde halk yeniden toparlanıyordu. Böyle bir ortamda Doğu Kürdistan zemininde de hem Doğu Kürdistan’ın hem de Güney Kürdistanlı parti ve gruplarla Mehmet Karasungur yoldaş çeşitli düzeylerde ilişki ve ittifak geliştirdi. Bunlar karşılıklı örgütler düzeyinde ve dayanışma ilişkileriydi. Bunun içerisinde o zeminde bulunan Güney Kürdistanlı örgütlerin hepsi vardı. Aynı zamanda Doğu Kürdistanlı örgütlerin hepsiyle de belli bir ilişki kurmuşlardı.

"Düşmanın 'PKK Mardin'i Geçmemeli' Kararı Vardı"

Böyle bir süreç PKK-KDP ilişkilerini de geliştirdi. Ciddi biçimde gelişme kaydeden ilk ilişkiler Doğu Kürdistan zemininde Mehmet Karasungur yoldaşın yeni örgütlenen KDP yönetimiyle kurduğu ilişkiler temelinde gelişme kaydetti. O zaman KDP yeni örgütleniyordu, Mesud Barzani başkan olmuştu. İdris Barzani yardımcısıydı, KDP’nin merkezi konumundaydılar. Ali Abdullah Genel Sekreterleriydi. Mehmet Karasungur yoldaş onlarla belli bir ilişki düzeyi geliştirmişti. İki partinin de böyle bir ilişkiye ihtiyacı vardı.

PKK'nin daha çok pratik ihtiyaçları KDP ile ilişkiyi gerektiriyordu. KDP’nin ise daha çok siyasi ihtiyaçları, özellikle YNK ve onun örgütlediği kesimlerden dışlanmış neredeyse Kürt örgütlerinden tecrit olur hale gelmiş durumu PKK ile ilişki kurmasını gerektiriyordu. Öyle ki Celal Talabani öncülüğündeki YNK, KDP dışında bir Kürdistan Ulusal Kongresi örgütlemeye çalışıyordu. Böylece KDP’yi tümden tecrit etmek istiyordu. Önder Apo bu görüşe karşı çıktı, bunu doğru bulmadı. “Eğer bir ulusal kongre olacaksa buna bütün Kürt partileri ve örgütleri katılmalıdır. Partiler arası çelişki ve çatışmalı durumlar ulusal kongrenin de önünde engel oluşturmamalı, ulusal kongre zeminine de taşırılmamalıdır” dedi.

Bu önemli bir görüştü. KDP bu anlamda biraz tecrit olma ve sıkışma durumundaydı. PKK ile ilişkilere ihtiyacı vardı. Diğer yandan ise sömürgeci-soykırımcı sistemin “PKK Mardin’i geçememeli, Botan’a girememeli” biçiminde bir kararı vardı ki, bunu küresel sömürgeci sistem vermişti. Onu aşabilmek, Kürdistan’ın derinliklerine örgütsel eylemsel olarak yayılabilmek açısından PKK’nin de KDP ve vb. örgütlerle ilişkiye dayanışmaya ihtiyacı vardı.

1982 yılında PKK ile KDP arasında 9 maddelik bir protokol imzalanmıştı

Bu ihtiyaçlar 1982 yılı ortalarında söz konusu ilişkilerin daha da ilerlemesini getirdi ve 82 güzünde yanlış hatırlamıyorsam 9 maddelik bir protokole dönüştü. Taraflar söz konusu protokol metnini kabul ettiler, böylece resmen ve fiilen PKK ile KDP iki parti olarak önemli bir ilişki ve ittifak içerisine girmiş oldu. 1983 baharı sürecinde Mesut Barzani’nin Suriye ziyareti çerçevesinde söz konusu protokol resmen imzalandı.

PKK adına Genel Sekreter Abdullah Öcalan imzası yer aldı. KDP adına da Genel Başkan Mesud Barzani’nin imzası yer aldı. En üst düzeyde her iki partinin de imzasıyla söz konusu ittifak ilişkisi resmileşti. Daha güçlü yaşanır, uygulanır hale geldi. Bu ittifak ilişkisi, 85 yılı baharına kadar sürdü. 83-84 ve 85 yıllarında söz konusu protokole dayalı olarak iki parti birbiriyle ittifak-ilişkisi içerisinde oldular, dayanışmada bulundular, görüşmeler yaptılar, yardımlaştılar.

Söz konusu ilişkinin ve bu temeldeki çalışmaların bence her iki partiye de çok önemli kazandırdıkları oldu. KDP de siyasetten önemli bir kazanım sağladı. PKK de pratik açısından bu ilişkiye dayanarak önemli gelişmeler kaydetti. İttifakı oluşturan protokol ulusal demokratik ilkeler içeren bir protokoldü.

Biz her zaman söyledik, bugün de aynı maddeler temelinde KDP ile diğer Kürt partileriyle de her türlü ilişki-ittifak kurmaya hazırız. O protokolde yer alan ilkeler Kürdistan Ulusal Kongresi'nin temel ilkeleri olabilir, şimdi de biz sahip çıkıyoruz. Ulusaldı, demokratikti, dayanışmacıydı; birbirini reddeden konumda değildi. Tersine başka partilerin aleyhine de değildi. Kürt ulusal demokratik birliğini yaratmaya dönüktü. Yine yanlış hazırlamıyorsam 85 Haziran ayıydı KDP’nin Behdinan yönetimiyle biz bir görüşme yaptık. O zaman sorumlusu Dr. Cercis isimli birisiydi, Merkez Komite üyesiydi, Behdinan yönetimi de vardı. Onlar olumsuz tutum takındılar. 15 Ağustos Atılımı temelinde geliştirilen silahlı direniş mücadelesinin “kendilerini zorladığını, sınır geçilerek yapıldığını, yürütülmemesi gerektiğini” söylediler.

Biz öyle olmadığını anlattık, eylemlerin Dersim’de olduğunu, Amed’de olduğunu, Adıyaman’da olduğunu, Serhat’ta olduğunu, bunun Güney Kürdistan ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını, hiçbir gerilla grubunun buradan geçip gidip Dersim’de eylem yapıp geri gelemeyeceğini, Dersim’e engeller olmazsa bile ancak üç ayda gidilebileceğini vs. bunları anlattık ama Türkiye Cumhuriyeti devletiyle çeşitli ilişkilere girmişlerdi. Devlet tehdit etmişti, ilişkiyi reddedici tutumları vardı. Ondan sonra sanırım Ağustos ayıydı KDP yönetimi olarak bir açıklama yaptılar. Söz konusu anlaşmayı feshettiklerini kamuoyuna duyurdular. İlişkiden PKK çekilmedi, çekilen ve ittifakı bozan KDP yönetimi oldu.

PKK gerillalarının 1982'den itibaren Güney Kürdistan'da yoğunlaşmaya başladığını biliyoruz. Ancak 1983'de devletin ilk 'sınır ötesi' operasyonu oluyor. Bu ilk işgal girişimi nasıl oldu?

Evet KDP ile ilişkiler temelinde özellikle 1981-82 yıllarında Lübnan-Filistin sahasında yürütülen eğitimle ortaya çıkartılan sonuçlara dayanarak PKK 1982 Ağustos sonunda gerçekleştirdiği 2. Kongre kararı temelinde 1982 Eylül ayından itibaren gerilla gruplarını Suriye sınır hattından Botan-Behdinan sınır hattına sevk etti. Gerilla grupları farklı güzergahlardan Botan sahasına girdiler. Bir bölümü Güney Kürdistan’a geçti. Habur ve Zap kıyılarında, Deşte Hayati ve Lolan çevresinde kamplar kurdular. Aynı zamanda bir bölümü Rojhilat sınırına da geçtiler.

Mehmet Karasungur ve Mahsum Korkmaz yoldaşlar önceden bu sahalarda bulunmuş gerilla için pratik hazırlıklar yapmışlardı. Bu hazırlıklara dayanarak PKK gerillasının 1982 güzünde, 82-83 kışında Güney ve Doğu Kürdistan sınır boylarına geri dönüşü sağlandı. İran-Irak savaşı başlamıştı 20 Eylül 1980 tarihinden itibaren her iki devlette ordularını ortak sınıra çekmişlerdi. Dolayısıyla hem Güney Kürdistan’ın hem de Doğu Kürdistan’ın Kuzey Kürdistan’a sınır olan yörelerinde İran ve Irak devletinin çok az askeri gücü kalmıştı. Büyük alanlar boşalmıştı, boş alanlar ve araziler haline gelmişti. Gerilla bu imkanlardan yararlanarak Kuzey Kürdistan’da gerilla hareketini geliştirebilmek için bu alanlarda kamp kurma, pratik eğitim yapma, hazırlanma çalışması yürüttü.

Habur’dan tutalım Esendere’ye kadar hem Güney hem Doğu Kürdistan sınırında 82-83 kışında belli noktalarda PKK kampları oluştu. Bu ülkeye geri dönüştü. 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı Lübnan-Filistin sahasında yürütülen eğitim ve hazırlıkların silahlı direnişe dönüştürülmesini hedefliyordu. PKK gerillaları bu yönlü her fırsatta çalışma yürütüyorlardı, halkla ilişki kuruyor coğrafyayı tanıyorlardı. Botan’ın belli sahalarında Uludere-Çukurca-Şemzinan hattında bu yönlü ilk ilişkiler 82-83 kışında sağlandı.

İlk 'sınır ötesi operasyon' 25 Mayıs 1983 yılında oldu

1983 baharında Nisan başında Lolan alanında PKK’nin pratik yönetimi bir toplantı yaparak Kuzey'de yürütülmesi gereken çalışmaları planladı ve o planlama doğrultusunda Botan, Zağros ve Serhat hattında gerillayı geliştirmek üzere ilk gerilla grupları bu sefer Güney ve Doğu Kürdistan’dan Kuzey Kürdistan içlerine sevk edildiler. Böyle bir çalışma önce Güney Kürdistan sınırından yürütüldü, yazla birlikte Doğu Kürdistan sınırından da yürütülür oldu.

İşte böyle bir ortamda TC’nin ilk sınır ötesi operasyon denen sınırı geçerek resmiyette Irak toprakları olarak bilinen topraklara saldırısı 25 Mayıs 1983 tarihinde gerçekleşti. Habur çayının doğu yakasında oldu. 5 km. kadar Güney Kürdistan topraklarına Türk ordusu girdi. Habur sınırı üzerinde KDP ile Irak Komünist Partisi'nin kampları vardı. Yekmale’nin karşısındaydılar, suyun bir tarafında TC karakolu, karşısında KDP ve Komünist Parti’nin karakolları vardı. PKK ile ilişkilerinden dolayı Türk devleti KDP’den biraz rahatsızlık duymuştu.

Diğer yandan sınır ticareti kaçakçılık denen çalışmalar çok oluyordu. Özellikle o zeminlerde hiç durmamıştı ve bu yönlü yoğun bir ticari faaliyet vardı. 82-83 kışında bir iki sefer kaçakçı denen tüccarlarla Türk ordusu arasında çatışma oldu. Hatırladığım kadarıyla bir seferinde iki asker öldü, birkaçı da yaralandı. Kenan Evren buna çok öfke duymuştu, ağır suçlamıştı. PKK’nin ülkeye dönüp sınır boylarında yerleştiği bilgileri de vardı. Bu da zaten TC devletinin geleneksel üslubu ve anlayışı biçiminde her şeyi ihanete ve teröre bağlıyordu. Kısaca devlet PKK’nin sınır boyuna dönüşünden haberdar olmuştu, rahatsızdı. KDP ile ilişkilerden de rahatsızdı.

KDP ise sınırın sıfır noktasına karakollar kurmuş kamplar oluşturmuştu, Türk ordusu onları geri itmek istiyordu. Aslında ilk operasyon KDP’ye karşı oldu. KDP ve Irak Komünist Partisi’nin Habur boylarındaki kamplarını 5 km. Güney'e attılar. KDP her şeyi attı geri çekildi ve hiç direnemedi, belli bir zarar da gördü. Böylece Kenan Evren yönetimi de “sınır boylarını terörden temizledik” yönünde ilanda bulundular. Bu 3-4 günlük bir saldırıydı. Türk ordusu sonra geri çekildi. Askeri sonucu KDP ve sınırın sıfır noktasındaki KDP kamplarının biraz daha güneye itilmesi oldu. Nitekim KDP önce Zendura vadisine daha sonra Zap’a kadar sınırdan geri çekildi. PKK ise bu hareketliliği silahlı direnişi geliştirmek, hazırlıklarını güçlendirmek için bir fırsat bildi ve kendi gerilla gruplarını Botan’ın değişik alanlarına sınırdan geçirdi. Botan ve Zagros alanındaki ilk pratik çalışmalar ve hazırlıklar 83 yılı boyunca yürütülen çalışmalar temelinde gerçekleştirildi.

Aynı tarihlerde PKK ile KDP arasında bir anlaşma yapıldı? Protokolü kim istedi ve bu anlaşma neyi öngörüyordu? Daha sonra bu anlaşma neden bozuldu?

Bu soruya birinci soruda cevap verdim. Anlaşma Mehmet Karasungur arkadaşın yoğun çabaları sonucunda oldu diyebilirim. Zaten bu onun göreviydi. Güney ve Doğu Kürdistan’da PKK çalışmalarını yürütmek üzere parti yönetimimiz tarafından görevlendirilmişti. O görevinin bir gereği olarak bu çalışmaları yürüttü. Sadece KDP ile ilişki geliştirmedi, tekrar ediyorum Doğu ve Güney Kürdistanlı bütün örgütlerle belli bir ilişki ve ittifak geliştirmişti. KDP ile ilişki ve ittifak ise biraz daha ileri götürüldü. Yazılı protokole bağlandı.

İfade ettim, 9 maddelik protokoldü, içeriği tamamen ulusal demokratik birliği ifade ediyordu. Birlik ve dayanışmacıydı. Diğer örgütlere karşıt olmadığı gibi, başka örgütlerin katılmasına da kapalı değildi. Böylece Kürt partileri arasında ikili ilişkiler geliştirmek kadar, ulusal kongre hazırlamak için de önemli bir zemindi. Çünkü o zaman KDP ve YNK’nin yoğun karşıtlıkları çatışmaları vardı ki, ‘Kürt partileri bir araya gelir mi, ilişki kurar mı?’ sorusu herkesin kafasını karıştırıyordu. Bu durumu böyle bir ilişki temelinde aştıran PKK ve KDP arasındaki bu ilişki oldu.

82 güzünde resmi protokol hazırlandı. 83 yazında PKK Genel Sekreterliği ile KDP Genel Başkanlığı tarafından imzalanarak resmiyet kazandı. Pratik uygulaması 82-83-84 yılları boyunca oldu, 85 Ağustos’una kadar sürdü. 85 Ağustos’unda TC’nin zorlaması sonucunda KDP protokolden çekildiğini resmen kamuoyuna duyurdu ve böylece ilişki sona erdi. Tabi çelişkili ve çatışmalı süreç başladı. Doğal sonuç olarak silahlı güçler arasında ilişki olmazsa çelişki ve çatışma olur. Dolayısıyla 85 güzünden itibaren çatışmalı bir süreç gündeme geldi.