"Sizin terör örgütü dediğiniz yapı, Kürt halkının özgürlük savasçısı!"

"Sizin terör örgütü dediğiniz yapı, Kürt halkının özgürlük savasçısı!"

AKP-MHP rejimi, Suriye’den sonra Irak’ta da Kürt coğrafyasında genişleme çabasını sürdürüyor. Türkiye, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan Irak-Türkiye sınırının güvenlik açısından Türkiye’nin aleyhine olduğu, bunun düzeltilmesi gerektiğini savunageldi, bu amaçla Irak Kürdistanı'nda üsler kurdu, Erbil’i kendisine bağlı bir kent haline getirdi.

Bugün Türkiye insansız hava araçları, arazideki ajanları sayesinde bölgede çok ciddi bir terör estiriyor. Süleymaniye’de nehirde yüzen çocukların bombardımandan duyduğu korkuyu tüm dünya gördü ve izledi. Ancak dünya 60’ların, 70’lerin dünyası değil. Sahip çıkacağı dava Filistin, Küba veya Vietnam’dan ibaret değil. Her yer yanıyor, her yerde masumlar bedel ödüyor. Korona yorgunu Batı’nın dönüp bakacak takatı yok.

Amerika başta olmak üzere Batı dünyası kendi ırkçılığıyla yüzleşmenin, 100 yıl sonra bile ırkçılığın var gücüyle toplumda var olduğu, kökünün kazınamadığı gerçeğiyle yüz yüze gelmenin sancılarını yaşıyor. Türkiye’den farklı olarak, beyazı, siyahı, kahverengisiyle birlikte yapıyor bunu. 

Türkiye, bu ülkelerden farklı olarak faşizan karakteri her geçen gün daha da ağır basan otoriter bir rejim altında yaşıyor. Türkçü-İslamcı rejim, halkın hayatını cehenneme çeviriyor ama en çok da Kürtlerin… Türkiye’de insanların bu baskıya tepkisi Vaclac Havel’in ünlü “Güçsüzlerin Gücü” makalesinde betimlediği gibi:

“Ben, Manav X, buradayım ve ne yapmam gerektiğini biliyorum; benden beklendiği gibi davranıyorum; bana güvenebilirsiniz, kınanacak hiçbir şey yapmıyorum; itaatkârım, bunun için de rahat bir yaşam benim hakkım.’ Bu mesajın doğal olarak bir muhatabı vardır: Yukarıya, manavın üstündekilere yöneltilmiştir ve aynı zamanda muhtemel muhbirlere karşı manavın kendini korumaya aldığı kalkanı teşkil eder.

… işaret, bireye, itaatinin “aşağı” temellerini örtmekte, yani iktidarın “aşağı” temellerini örtmekte yardım eder. Üst merci cephesinin ardına gizler onları.

O “üst merci”, ideolojidir.

İdeoloji dünyayla görünür bir ilişki yoludur; bireye, kendisiyle özdeş, haysiyet ve ahlâk sahibi bir şahsiyet olduğu yanılsaması sunduğu gibi, aynı zamanda öyle olmama imkânı da sunar. Birey-üstüymüş, çıkar gözetmezmiş gibidir ideoloji; bireye vicdanını kandırma ve hakiki durumunu ve pek matah olmayan geçici uzlaşmasını dünyadan ve kendinden gizleme imkânı verir. Üretken bir meşrulaştırmadır ve yukarı doğru, aşağı doğru, yana, insanlara karşı ve Tanrı’ya karşı bir haysiyet görünümü sunar. Bireyin, olana teslimini, yabancılaşmasını ve kendini durumlara uydurmasını ardında saklayabildiği bir perdedir.”

Kendisine yapılan baskıdan, konulan yasaklardan şikayetçi ama dayatılan ideolejiden mutlu. Düşman belletilen kesimler var topluma… Yakın zamana kadar komünistti düşman. Herkes solculara işkence edildiğini, yargısız infazla öldürüldüklerini bilirdi ama bunun devletin birlik ve selameti uğruna yapıldığına inanırdı.

Bugün de aynı durumda. Düşman öncelikle Kürtler, sonra Cemaat… Onlara ne yapıldığının bal gibi farkında, değilmiş gibi bile yapmıyor. Çünkü AKP-MHP iktidarının katmerlediği Türklük ideolojisi bu uygulamaları onun vicdanında meşru kılıyor. Cemaat, yabancı güçlerle işbirliği yaptığı için Kürtler ülkeyi bölmeye çalıştığı için her türlü muameleye uğramayı hak ediyorlar.

Sabah-akşam namaz kılan, barış-huzur için dua eden insanlar köyünde, kasabasında oturan insanların evinin bombalandığını, yüz binlerce Kürdün yerinden yurdundan edindiğini biliyor ve rahatsız olmuyor. Çünkü bunun ümmetin ve vatanın birliği için yapıldığına inanıyor. Memleketi 1915 ruhu sarmış durumda, Türkiye Kürtlerini toptan yok etmeye kalksan sesini çıkaran çıkmayacak gibi görünüyor.

Kürtlerle barış içinde bir arada yaşamanın en büyük umudu ve şansı olan HDP ise bizzat Saray’a uşaklık eden medya tarafından şeytanlaştırılıyor. Ekrana çıkarılmıyor, kazayla çıkarılana ise ilk olarak “terör” soruları yöneltiliyor.

Evet, Türkiye teknolojisi, NATO desteğiyle Kürt coğrafyasını işgal ediyor, insanları yerinden yurdundan ediyor. Muhtemelen PKK, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından bu yana en sıkıntılı ve zorlu döneminden geçiyor. Ama PKK’yi Kandil’den ibaret görmek ne kadar doğru? PKK dediğiniz örgüt Murat Karayılan, Cemil Bayık’tan ibaret değil ki… PKK beğenseniz de, beğenmeseniz de özellikle sizin politikalarınız sonucu Diyarbakır’da sokakta oynayan çocuk, Almanya’da eğitim alan genç. Yurtdışında yaşayan milyonlarca Kürt, o kadar maddi desteği tehdit ve şantajla veriyor diye inanıyorsanız bu savaşı zaten baştan kaybetmişsiniz.

Sizin terör örgütü dediğiniz yapı, Kürt halkının özgürlük savasçısı. Kimi yöntemlerini beğenmese, eleştirse de Kürtler için onlara varlık ve kimlik kazandıran bir örgüt. Hadi diyelim ki, PKK’yi yok ettiniz, onun Türkiye ve bölge haklarını aşıladığı duygu ve düşünceleri ve daha önemlisi 40 milyonluk Kürt halkını ne yapacaksınız. Bu düşünceyi ve halkı insansız hava aracıyla yenemezsiniz ki… Bu gerçeği kavradığınızda çok geç olabilir maalesef. Barış ve demokrasi için hala fırsat var. Bunu görecek siyasi liderlik eksik Türk tarafında, en büyük mesele de o…

 

 

Ahval yazarlarından Ergun Babahan