Türk Diplomat: Erdoğan, Trump yönetimi ve Kongreyi ilk kez bir noktada birleştirdi

Türkiye'nin Washington eski Büyükelçisi Faruk Loğoğlu Ahval'da Gülten Sarı ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Loğoğlu, Türkiye ile ABD arasında, Rusya'dan S-400 hava savunma sistemlerinin satın alınması ile patlak veren ve derinleşen kriz ile ilgili görüşlerini paylaştı.

Türk Diplomat: Erdoğan, Trump yönetimi ve Kongreyi ilk kez bir noktada birleştirdi

Türkiye'nin Washington eski Büyükelçisi Faruk Loğoğlu Ahval'da Gülten Sarı ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Loğoğlu, Türkiye ile ABD arasında, Rusya'dan S-400 hava savunma sistemlerinin satın alınması ile patlak veren ve derinleşen kriz ile ilgili görüşlerini paylaştı.

Loğoğlu'nun açıklamalarının satırbaşları şöyle:

Türkiye ABD ilişkilerinde yaşanan durum daha önce hiç yaşanmamış bir durum. Zaten bir türlü belini doğrultamayan, halledilemeyen sorunlarla yüklü olan bu ilişkide, şimdi yepyeni ve sonuçları itibariyle çok daha vahim bir etkisi olacak S-400'ler konusu eklendi, Türkiye-ABD ilişkilerinin gündemine.

Daha önceki yıllarda da çok ciddi krizler yaşandı ancak aradaki fark, bu kez birikmiş olan ikili bölgesel sorunların üstüne, farklı ve ciddi sonuçları olabilecek sorunlar eklendi.

En son eklenen sorun da S-400 sorunu. 

Türkiye'nin Maduro'ya desteği çizgiyi aştı

Türkiye'nin Venezuela'ya desteği çizgiyi aşmış, abartılı bir destek. Maduro'nun yol açtığı çok ciddi sorunlar var. Venezuela halkı en zor dönemlerinden biri yaşıyor. Maduro'nun yanlışlarını görmezden gelmek, eleştirmeden sahip çıkmak çok yanlış. ABD ve Avrupa'nın yaptığı da yanlış. Venezuela halkını, taraflarını diyaloğa teşvik edecek bir tutum izlemeleri gerekir.

Türkiye'nin Suriye politikası baştan itibaren eksik ve yanlışlarla doluydu. Güvenli bölgeyi ne ABD ne de Türkiye kurmalı. Türkiye'nin Suriye'nin toprak güvenliğini destekleyen bir politikası var. Öyleyse, Fırat'ın doğusu Suriye'nin toprağıdır ve oraya egemen olması gereken, orayı kontrol etmesi gereken yönetim Suriye hükümetidir. Suriye sınırı, Suriye güçleri tarafından kontrol edilmelidir.

S-400'lerin Rusya'dan alınmasında, ABD ve Batı'nın da sorumluluğu var. Bu füzeler hangi tehdide, nereden gelecek tehdide karşı kullanılacak bu hiçbir şekilde tasvir edilmiyor. Rusya, S-400'lerde teknoloji transferi olmayacağını açıkladı. O bakımdan ne kadar sağlıklı bir karar tartışmaya açık.

Türkiye'nin füze alma hakkı var ancak bu hakkı kullanmanın sonuçları çok ciddi sıkıntılara yol açıyor.

ABD cephesinde ilk kez, Trump yönetimi, Kongre, Pentagon S-400 konusunda hemfikir. Bu Türk-ABD ilişkileri bakımından sadece F-35 uçaklarının teslimi bakımından değil, savunma alanında birçok bağlantıların zora girmesine yol açabilir. Ekonomik ve siyasi sıkıntılara yol açabilir.

Ankara'nın bu soruna maliyeti çok yüksek de, olsa bir çözüm yolu bulması lazım. Denilebilir ki, 'Efendim Amerika ne yaparsa yapsın, biz bütün sonuçlara katlanırız', Türkiye ekonomik ve NATO üyeliği bakımından o konumda değil. Türkiye'nin bunları ciddiye alması lazım. Türkiye bir NATO üyesi, AB'ye katılmak isteyen bir Türkiye, Batı ile ilişkilerindeki bu sıkıntıları dikkate alarak öyle ya da böyle bir çözüm bulması lazım.

Askeri bir saldırı altında da değiliz, akıllı diplomasi ve politikalarla sorunu bir şekilde halledebiliriz. 

S-400 konusunda ok yaydan çıktıysa, bu füzeler alınabilir ancak teknoloji transferi esasına dayanmayan bu füzeler Türkiye'nin elinde kalma riski ile karşı karşıya. NATO ve ABD ile ilişkileri düzeltebilecek, karşılıklı olması kaydıyla, adımlar atılmalı.

ABD ve Türkiye hiçbir zaman stratejik müttefik olmadı. Bu bizim ve ABD'lilerin yakıştırdığı bir tabirdir. Birisi İngiltere idi, öbürü de İsrail. Ne Türkiye'nin ne de ABD'nin stratejik bir ilişkisi yoktu. Şu an iki ülkenin dost olduğunu, müttefik olduğunu söylemek bile bugünkü koşullarda tam uygun değil. ABD'de, Türkiye NATO'dan atılmalı yazıları çıkıyor.

Türkiye-ABD ilişkileri bakımından ikili ve bölgesel sorunları dikkate aldığımızda, bu ilişkiyi stratejik olarak tanımlamak hiç mümkün değil. Dostluk ve müttefiklik kavramları altında değerlendirmek de zor.

2. Dünya Savaşı sonrasında, Türkiye'ye ihtiyaçları olduğu için NATO'ya aldılar. Şimdi Rusya, Türkiye'yi yanına çekmek istiyor. 

Yeni bir Soğuk Savaş başlaması kaygıları var, bu kaygıları ben de paylaşıyorum. Rusya, ABD ve Çin ile eşit bir konuma gelmek istiyor. Trump da NATO'yu yeterince sahiplenmediği için, Putin, NATO içindeki dayanışmayı zayıflatmak için çeşitli kanallar buluyor ve bunun için Türkiye'ye güzel davranıyor.

Putin'in tüm adımları Batı'nın Türkiye ile ilişkilerini zora sokan gelişmeler.

Türk dış politikasında bir eksen yok. Şu anda, Türkiye'nin ABD ve Rusya ile ilişkilerine bakınca, elinde dört-beş topu aynı anda çeviren bir ülkenin dış politikası gibi durumu. Bir Rusya oluyor bir Amerika oluyor. Bu dış politika değil. Türk dış politikasının ABD ve Rusya ile dengeli ilişkiler içinde olması lazım.

Dost ve müttefik olarak yüzümüz Batı'ya dönük olduğu için, ABD'ye daha geniş bir perspektif içinde bakan bir Türkiye olması, Rusya'ya da tarihten gelen sıkıntılar nedeniyle her zaman temkinli, fazla bağımlı olmayan bir şekilde gelişmesi lazım ilişkilerin.

Türk dış politikasının ekseni, Anayasa'nın giriş bölümünde yazıldığı şekilde, demokratik, laik, hukukun üstün olduğu ve sosyal devlet ilkelerine dayalı olmalı. Şu anda izlenen dış politikamız bu ilkelerden uzak.

Türkiye'nin ileriyi düşünerek hareket etmesi lazım. Dış politikamız, günlük, haftalık gelişmelere tepki veren, tutarsız ve çelişkili olan taktiksel hamlelerle yürütülen bir dış politika. Bu bizi çok yanlış yerlere götürebilir. Türkiye'nin dış politikasına siyasi bir bütünlük getirmek lazım. 

Türkiye'nin yepyeni, tutarlı, Doğu ile Batı'yı birleştiren bir bütünlük içinde oluşturması gereken bir dış politikaya ihtiyaç var. Doğu Akdeniz'de çok geç kaldık. Kıbrıs Rumları, Doğu Akdeniz'i İsrail, Lübnan, Mısır'la işbirliği halinde oradaki doğalgaz kaynaklarını paylaşmaya gidiyor. Biz sonradan, geç kalarak tepki gösterdik.

Bütünlükten yoksun bir dış politika izliyoruz.

Türkiye'nin ulusal güvenliği bakımından NATO üyeliği önemini koruyan bir ittifaktır. NATO, Türkiye'ye karşı sorumluluğunu yerine getirmedi, evet bu doğru olabilir ancak Türkiye oranın üyesidir ve NATO bir savunma ittifakıdır ve Türkiye'nin ulusal güvenliğini gerçekçi bir şekilde bu ittifak içinde araması doğru olacaktır.

Rusya'nın attığı adımlara bakın son dönemlerde. Gürcistan, 2008 Güney Osetya ve Abhazya, oralarda kendine bağlı devletçikler oluşturdu. Kırım'ı ilhak etti. Ukrayna'yı karıştırmaya devam ediyor.

Tarih gösteriyor ki bize, Türkiye'nin Rusya ile iyi ilişkiler içinde olması önemli ancak Rusya'ya bağımlı hale gelmesi tehlikeli. Şu anda enerji açısından çok büyük ölçüde Rusya'ya bağımlı bir ülkeyiz. Rusya, öyle diplomasinin inceliklerine bağlı bir ülke de değil. Bir sıkıntı anında Türkiye'ye çok ciddi tehlikeler yaratabilir.